Üst kimlik-alt kimlik
GEÇEN hafta Hürriyet’te,
‘Üst kimlik-alt kimlik’ başlığıyla, Ulaştırma Bakanı
Binali Yıldırım’ın eşini, Samsun’da tek başına yemek yerken gösteren fotoğraf yer aldı. Bazı Hürriyet okurları, bu haberi coşkuyla övdü, bazı okurlarımız ise eleştirdi ve hatta kınadı. Önce eleştirileri görelim.
BURAK METE: Sadece bir fotoğrafa bakarak yorum yapıyor ve bu haberi manşete taşıyorsunuz. Fotoğraftaki kişilere bir tek soru sormadan böyle bir haberi manşet yapmanız çok şaşırtıcı. Yanıltıcı haber, Hürriyet’e yakışmadı.
ALİ YILMAZ: Bu taraflı haberden dolayı Hürriyet, aynı ebatta özür dilemesi gerekir diye düşünüyorum. Böyle
‘taraflı haberler’i hele hele sürmanşetten, araştırmadan yayımlamak büyük gazeteye yakışmıyor.
FATİH DEMİR: Neden başörtüsüne bu kadar taktınız? Ve neden bu işi simge haline getirdiniz? Bakanın eşinin erkeklerle aynı masada olduğu bir fotoğrafı daha ortaya çıktı; ama bunu yayımlamadınız.
OKTAY DEMİR: Gazetecilikte konunun muhatabına
‘neden’ sorusu sorulmaz mı? Ya Bakan Bey’in eşi kendi isteğiyle (yorgunluk, siyaseti sevmemesi, protokolden hoşlanmamak gibi nedenlerle) ayrı oturduysa. Üstelik orada bir tören yok.
BİROL GÜN: Sizin amacınızın milletin yemeğini kimle, nasıl yediğini haber yapmamak olduğunu düşünüyorum. Yani paparazzi gazetesi değil ki Hürriyet, böyle haberlerin peşine düşsün. Sizler Türkiye’nin örnek gazetesisiniz.
ELİF NAS: Gündemi niçin karıştırmaya çalışıyorsunuz? Bırakın da nasıl yerlerse yesinler. İster beraber, ister ayrı. Onların zevkine bırakın. Kaldı ki kahvaltıyı beraber yapmışlar. Hürriyet’i daha realist görmek istiyorum.
MEHMET FARUK ÜNAL: Manşetinizi kınıyorum. Yabancı devlet adamlarının hanımları bile resmi ve protokol toplantılarında toplantı grubunun dışında kalır. Dine ve dindarlara bu tarz yaklaşımlarınız olumlu tepki almıyor.
SEVGİ LİMON: Hiçbir Anadolu kadını, erkeklerden oluşan masada yemek yemez. Bu bir yaşam biçimi, kemikleşmiş bir sosyal yapı göstergesi. Toplumumuzun farklı kesimlerindeki insanların yaşam biçimlerine saygılı olun, onları incitmeyin.
VE BUNLAR DA ÖVGÜLER
ERCAN ARIKAN: Gazetecilik adına derslerde gösterilmesi gereken bir sayfa. Ne bir eksik var sayfada ne de bir fazla. Değerlendirme süper. Haber çok anlamlı. Sosyolojik olarak, psikolojik olarak, siyası olarak. Kutluyorum.
E.G. (Başka bir gazetede çalışan gazeteci): Manşetiniz muhteşem. İşte Hürriyet bu. Bir meslektaşınız olarak gıptayla baktım. Sayfayı olduğu gibi internetten tüm tanıdıklarıma geçeceğim.
SEVGİ GÜNCER: Ben de türbanlıyım. Yan masada tek başına bakan eşi olayına çok içerledim. Bizi yanlış temsil ediyorlar. Bunu da irdeleyin lütfen.
ESRİN ÇANKAYA: Bir fotoğraf ancak bu kadar bir düşünceyi ortaya koyabilir. Biz Türkiye Cumhuriyeti kadınlarının bugünkü statüsünü ancak bu kadar gözümüzün içine sokabilir. Bu maalesef bizim sosyal sorunumuzdur.
BELMA KARALAR: Bakanımızın eşini tek başına yemek yerken gösteren haber çok güzeldi. Muhabirleriniz çok güzel yakalamış.
MUHABİRE SORULAR
Okurların bu eleştirilerinden yola çıkarak, fotoğrafı çeken ve haberi yazan DHA Samsun muhabiri
Şenol Çakır’a bazı sorular sordum. İşte sorular ve yanıtları:
Olay nasıl oldu?
Bakan Yıldırım, beraberindekilerle lokantaya girdi. Hanımefendi 5 dakika sonra geldi, doğruca o masaya oturdu, kimseyle konuşmadı. Bakan eşine iki koruma görevlisi eşlik etti, sonra oturunca da korumalar lokantadan çıktı.
Ama bakan eşi, 15 dakika sonra geldiğini ve kendisine yer verildiği halde kabul etmediğini söylüyor?
Hanımefendi, sadece 5 dakika sonra geldi. Bunu Sayın Bakan da gazetelerdeki demeçlerinde doğruladı. Hanımefendi kimseyle konuşmadı, doğruca tek masaya oturdu.
Tek başına yemeğin nedenini, bakan ve eşine sormak gerekmez miydi?
Lokantada gazeteci olarak sadece ben vardım. Korumalar beni kolluyordu. Sessizce sadece iki kare fotoğraf çekebildim. Korumaların filmi alması riski vardı, bu nedenle gidip soru sorma imkánım olmadı.
Aynı gün kahvaltıda, bakan ile eşi, protokolle birlikte oturmuş. Bu bilindiği halde yazılmadığı eleştirisi yapılıyor?
Kahvaltıya gazeteciler yetişemedi. Bize saat 09.00 denilmişti, oysa saat 08.00’de yapılmış. Bu nedenle hiçbir gazeteci fotoğrafı çekemedi. Gazetelerde yayınlanan fotoğrafı bir AKP milletvekili çekmiş. Ben de gazetelerde yayınlanınca gördüm. Kahvaltı ettiklerini biliyordum; ama aynı masada oturup oturmadıklarını bilmiyordum.
Tepkiler nasıldı?
Çok olumlu tepki aldım. Ajans bana prim verdi. Pek çok köşe yazarı beni arayıp tebrik etti, vatandaşlar da ‘Ellerine sağlık, kimsenin cesaret edemediği bir olaya girdin’ dediler. Telefon açıp küfreden, ağır hakaret edenler de oldu. Pek çok gazete fotoğraftan alıntı yaptı.
TEMSİLCİNİN NOTU:
Gazetede yayımlanan haberi hem Sayın Bakan’ın, hem de eşinin gazetelerde çıkan demeçleriyle bire bir karşılaştırdım. Haberde tek bir hata buldum. Muhabir, Semiha Yıldırım’ın lokantaya iki korumayla geldiğini söyledi; ancak bunu haberinde bir olarak yazmış. Bunun dışında haberde yazılanlar ve fotoğraflar, yaşananların bire bir anlatımı. Gazetecilerin işi de gerçeği, yaşananları, hiç yorumsuz olduğu gibi aktarmak.
Yemek fotoğrafının Hürriyet’te yayınından iki gün sonra ortaya çıkan kahvaltı fotoğrafını, zaten bir AKP milletvekili çekmiş. Dolayısıyla böyle bir görüntüden muhabirin haberi yok, ‘Sabah kahvaltısı görmezden gelindi’ iddiası doğru değil.
‘Üst kimlik-alt kimlik’ başlığının yorum içerdiği eleştirisi ise haklı. Evet başlıkta yorum var. Ancak bu başlığın da, Başbakan Erdoğan’ın başlattığı kimlik tartışmasının sıcaklığında atıldığı da bir başka gerçek.
‘Türbana takılma’ eleştirisi de haksız. Çünkü Hürriyet’teki haberde türbana atıf ya da herhangi bir ima yok.
Bazı okurlar da, ‘AKP’nin gerçek yüzünü yansıttınız’ övgüsünde bulunuyor. Ancak gazeteciliğin en temel ilkelerinden biri tarafsızlıktır. Haber verilirken, sadece haber verilir, başka amaç güdülmez; bir tarafı ‘övmek’ ya da bir tarafı ‘yermek’ ilkelere aykırı düşer.Grafiğe eleştiri
28 Kasım Pazartesi günkü Hürriyet’te
‘Intermodal transport’ haberinde kullanılan haritadaki hataları görünce tüylerim ürperdi. Nitekim ertesi gün gazetede bir düzeltme yayımlayarak Trieste’nin yerini düzeltmişsiniz. Aynı haritada Strasbourg şehri de Avusturya’nın ortalarında gösterilmişti.
1. Strasbourg Avusturya’da değil, Fransa’nın Almanya sınırına yakındır.
2. Tren seferleri Trieste-Strasbourg arasında değil, Trieste-Salzburg arasındadır.
Alpaslan TAPKAÇDerbi başlığı
BUNCA yıldır okuru olduğum gazetenizde birinci sayfada
Galatasaray-
Fenerbahçe futbol karşılaşmasının sonucunu naklederken kullandığınız
‘Fenerle Şaka Olmaz’ başlığını üzülerek kınıyorum. Hürriyet, Fenerbahçe’nin yayın organı olmadığı gibi, takdir edeceğiniz üzere yalnızca Fenerbahçe taraftarlarının okuduğu bir gazete de değildir. Her konudaki itinayla korumaya gayret ettiğiniz tarafsızlık ilkenizi spor haberlerinde de titizlikle korumanızı beklerdim. Aynı başlığı gören ve Galatasaray taraftarı olan 9 yaşındaki oğlumun,
‘Baba biz niye Galatasaray’ın gazetesini almıyoruz’ dediğini söylediğim takdirde eminim ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.
M.Serdar KILIÇHatalı başlık
‘TÜZMEN Atatürk Büstüne Kızdı’ başlığını taşıyan haberin başlığı ile içeriği arasında büyük bir çelişki olduğunu haber editörleri nasıl fark etmiyorlar? Çarpıcı olsun diye kullanılan başlığı okuduğunuzda, Sayın Bakan’ın sanki
‘Bu büstü niye buraya koydunuz’ veya
‘Buraya koyacak başka birisinin büstünü bulamadınız mı’ gibilerinden bir tepki verdiğini düşünüyorsunuz. Oysa haberde, Sayın Bakan aslında büste değil, büstün çevresinde olup bitenleri beğenmeyerek yetkililere kızıyor. Amaç bilinçli olarak sansasyonel bir başlık atmaksa bunu başarmışsınız. Şayet herhangi bir kasıt yoksa, o takdirde de bir gazetecilik kusuru var demektir. Ama her ikisi de Hürriyet’e yakışmıyor.
Nihat PULAKKonut kredisi
GAZETENİZDE konut kredisiyle ilgili bir sürü reklamlar görüyoruz. Bütün bankalar kredi faizini düşürmek için birbirleriyle yarış içindeler. Fakat hiçbir banka; kredi için alınan
‘banka masrafının’ meblağını söylemiyor. Söz konusu banka masrafı 600 YTL’den başlayıp 1500 YTL’ye kadar çıkıyor. Sizce burada tüketici kandırılmıyor mu? Çünkü alınan masraf tutarı, faiz yüzdesini değiştiriyor. Bence şeffaf olunması gerekiyor. Siz ne dersiniz?
Metin ŞAFAK/KÜTAHYAOKURLARDAN KISA KISA...
ERHAN KARABEKİR: ‘Krizin Elçisi Bakan Olarak Dönüyor’ başlıklı (30 Kasım) haberde geçen
‘persona non grade’ deyiminin doğrusu
‘persona non grata’dır. Muhabirler özellikle yabancı deyimleri kullanmadan önce bir sözlüğe baksalar bu hatalara düşmezler.
HİLDA KEÇYAN: 28 Kasım tarihli Seyahat ekindeki kısa haberlerde
‘Ramada ‘iş oteli’ olarak Nişantaşı’nda’ diye bir haber yer aldı. Ama otel Pangaltı’nda. Yerini bilmezsek bu oteli Nişantaşı’nda arayacağız. Ayrıca Pangaltı ve Nişantaşı yan yana bile değiller, arada Osmanbey var. Semtleri karıştırmayın lütfen.
TANJU UZER: Galatasaray-Fenerbahçe maçının oynanacağı 27 Kasım Pazar günü yayınladığınız
Tuncay fotoğrafını hiç beğenmedim. Bana etik dışı geldi. Ne yani
Tuncay, eliyle sus işareti yaparak Galatasaraylılara
‘Susun’ mu demek istiyor. Lütfen bu tür anlamlı fotoğraflar yayımlamayın.
SÜLEYMAN ÖZKONUK: Yazarlarınız arasında bir problem varsa birbirlerine telefon açabilirler. Bunu niye gazeteye yansıtıyorlar?