Oluşturulma Tarihi: Kasım 29, 2005 00:00
13 Kasım tarihli Hürriyet’te, ‘Yanlış Hastaya Kemoterapi’ başlığıyla bir haber yayımlandı.
Yanlış kemoterapi
Haberde, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde, doktorun masasından yanlış káğıt alan ve okuma yazma bilmeyen bir kadının gerekmediği halde kemoterapi tedavisine alındığı, saçlarının döküldüğü bilgisi vardı. Gazi Hastanesi’nden Prof. Dr.
Süleyman Büyükberber, ‘Haberiniz eksik, yanlış ve gereksizdir’ diyerek uzun bir eleştiri mektubu gönderdi ve şöyle dedi:
‘Kemoterapide ilaçlar pahalıdır, raporsuz temin etmek imkánsızdır. Hasta ilacını kendi getirmek zorundadır. Ayrıca raporda hastanın fotoğrafı yer alır. Gazetenizde sözü edilen olay, Medikal Onkoloji’den tamamen bağımsızdır. Hasta Göğüs Cerrahisi kliniğinde kemoterapi aldığını ve oradaki Göğüs Cerrahisi personeli olan mavi önlüklü hastabakıcının kendisine tedavi verdiğini iddia etmektedir. Ayrıca bu ilacı aldıktan 3 ay sonra saçının dökülmesi de mümkün değildir, ortalama beklenen süre 2-3 haftadır.
Haber gereksizdir. Bu gereksiz, yanlış haberin halkımıza zararı olmuştur. Hastalar tedavilerini alırken tedirgin olacaktır: Acaba yanlış mı yapılıyor? Acaba ben kanser değil miyim? İlaçlar yanlış mı veriliyor? Deneyimsiz kişiler mi uyguluyor? Bu haberden sonra kemoterapiye inancını yitiren ve kemoterapiden gerçekten yarar görebilecek onlarca hastanın ot-çöp simsarı uyanık üçkáğıtçılara yem olmasına neden olacaktır.’
BİLDİRİCİ’NİN YANITI
Haberi yazan
Faruk Bildirici, bu eleştiriler üzerine Prof.
Büyükberber’e şu yanıtı yazdı:
‘Ben konuyla ilgili bütün tarafların görüşüne başvurdum, bütün belgeleri inceledim. Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sedef Tunaoğlu, soruşturma komisyonu başkanı Prof. Dr. Candan Tunçer, hastanın eşi ve olayı yakından bilen başka insanlarla da görüşüp yanıt aldım. İnsan yaşamı söz konusu olduğunda her gazetecinin hassasiyetle konuya eğilmesi gerekir diye düşünüyorum. Sözü edilen kemoterapinin uygulama koşullarını elbette biliyorum. Ancak bu haberde de sözü edilen tam da o kuralların o şekilde uygulanmaması.’
PROFESÖRÜN YANITI
Prof.
Büyükberber, bu mektuba da yanıt verdi. Sonuçta, hastanede böyle bir olay yaşandığını, konuyla ilgili soruşturmanın sürdüğünü, ancak haberde olayın Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı’nda geçtiğine ve mavi önlüklü personelin Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı personeli olduğuna ilişkin bilgi bulunmadığını, bunun tekzip edilmesini istedi.
TEMSİLCİNİN NOTU
Bir haberin eksiksiz olması, klasik 5N 1K kuralına bağlıdır. Haberde kim, ne, nerede, ne zaman, neden ve nasıl sorularına yanıt verilmelidir. Ayrıca haberde geçen tarafların görüşleri alınmalı, Hürriyet’in etik ilkeleri de eksiksiz yerine getirilmelidir.
Eleştirilen haberde, tüm bu soruların yanıtları var. Olayla ilgili soruşturmanın sürdüğünü, zaten Prof. Büyükberber de söylüyor. Büyükberber, olayın yaşandığı yer olan Göğüs Cerrahisi’nin belirtilmediğini ifade ediyor. Bu eğer biliniyorsa belirtilmeli, bilinmiyorsa araştırılmalıydı.
Prof. Büyükberber’in, ‘Bu haber gereksizdir’ eleştirisi ise haksız. Ankara’nın önemli bir hastanesinde, böyle bir şey yaşanmışsa bu gazeteciler açısından çok önemli bir haberdir.
Bazı insanlar bu haberden rahatsız olur, bir kliniğin adı kötülenmiş olur diye haberi duyurmamak düşünülemez.
Geçen hafta, milli maç tartışmalarında da aynı şeyi yaşadık. Gazetecilerin işi yazmak, olayı duyurmak. Eğer yaşananların bir yerlere zarar vereceği düşünülüyorsa, bunu yapanlar eleştirilmeli, kamuoyuna duyuranlar değil.Jandarma raporuGAZETENİZDE ‘Orgeneral Türkeri tarafından Başbakan’a verildiği öne sürülen ve içinde ‘çok gizli bilgiler ve belgeler’ içerdiği belirtilen bir dosya’ ile ilgili haber yayımlandı. Ancak Başbakanlık Sözcüsü
Akif Beki, Başbakan
Tayyip Erdoğan’a bir
‘jandarma raporu’ verilmediğini ifade etti. Ben, gazetem Hürriyet’in yaptığı bu haberin doğru olup olmadığını merak ediyorum. Eğer doğru değilse de ciddi bir özeleştiriyle bu haberin neden gazetede yayımlandığının açıklanmasını istiyorum. Yoksa ilk olarak 28 Şubat’ta ortaya çıkan andıç hastalığı geri mi geldi?
Ceren MOSTUROĞLU
TEMSİLCİNİN NOTU: Muhabir Soner Gürel, ‘Ben bu bilgiyi, güvenlik kaynaklarından öğrendim. Elimde, 3 sayfalık metin de var. Ancak bunun rapor olarak yazılması yanlış oldu. Çünkü Başbakan’a bir brifing sunulmuştu, elimdeki fotokopiler de bu brifingin bilgi notlarıydı. Yani ortada bir rapor değil, bilgi notu var. Nitekim Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, 22 Kasım Salı günü gazetecilere, ‘O toplantıda herkesten brifing aldık’ diyerek, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Fevzi Türkeri’nin brifingini doğruladı’ dedi.
Soner Gürel’in gönderdiği 3 sayfalık fotokopide haberde yazılanlar yer alıyor. Ancak bu üç sayfanın, rapor olduğuna dair bir ifade yok. Haberde de, bunun bir rapor değil ‘bilgi notu’ olduğu belirtilmeliydi.Haberdeki ayrıntı
15 Kasım 2005 tarihli gazetenizde, 5 üniversiteli gencin geçirdikleri
trafik kazasında ölen gençlerden birinin iç çamaşırında 2 gram esrar bulunduğunu yazmanız bence gereksiz bir detaydı. Çocuklarının ölümleriyle sarsılan aileler ve yakınlarının acıları bu haberle daha da artmıştır kanaatindeyim. Şahsen tanıdığım, pırıl pırıl bir gencin ölümünün bu şekilde verilmesi beni rahatsız etmiştir.
Bu tip konularda daha hassas olmanız gerektiğini düşünüyorum.
Uğur KÖKSAL
TEMSİLCİNİN NOTU: Böyle bir ayrıntı, kazanın meydana geliş gerekçesini bulmak açısından işe yarayabilir. Bu nedenle verilmesi gerekirdi.Bodrumlu gençler
GEÇTİĞİMİZ günlerde gazetenizde, Bodrum’da liseli bir genç kız ile sevgilisinin kamera görüntüleriyle ilgili bir haber yayınlandı. Bunun yanı sıra 14 yaşında bir kızın Bodrum’daki gençliğin durumuyla ilgili açıklamaları verilmişti. Biz Bodrumlu gençler olarak bu habere çok tepkili, aynı zamanda da çok rahatsızız. Çünkü yazıda tüm Bodrumlu gençleri kapsayacak genelleme kullanmışsınız. Biz Bodrumlu olarak bu tür gençleri nedense çok az görüyoruz; oysa size göre bütün gençlik öyle. Ayrıca bu genç kız daha 14 yaşında ve sadece kendi etrafını biliyor; objektif olması biraz zor sonuçta.
Nesli OLCAYAğar’ın sözleri11 Kasım tarihli gazetenizde,
‘Aklıma Hürriyet’in Manşeti Geldi’ başlıklı bir haber yayımlandı. Haberde
‘Mehmet Ağar bu anlatımı dün akşam bir TV kanalında yaptı’ deniliyor. Bu doğru; ama eksik.
Mehmet Ağar bu anlatımı dün akşam bir TV kanalında yapmadı.
Mehmet Ağar bu cümleyi HABERTÜRK Ana Haber Bülteni’nde olayı bana anlatırken kurdu.
Murat ONGUN / HABERTÜRK TV Gen. Yay. Md. Yrd.Katil değil zanlı20 Kasım tarihli gazetenizin manşeti:
‘O acımasız kapkaççı katil. Poliste 250’den fazla kaydı olan ve 50 ayrı suçtan aranan azılı-kapkaççı, 2 arkadaşıyla birlikte uykuda basılarak ele geçirildi.’
Bu da gazetenizin yayın ilkesi:
Hürriyet Yayın İlkeleri- Madde 8:
Suçlu olduğu yargı kararıyla belirlenmedikçe hiç kimse ‘suçlu’ ilan edilemez.
Beste ÖZNAMLI
TEMSİLCİNİN NOTU: Okur haklı, ilke açıkça ihlal edilmiş. Zanlı denilmeliydi.Mizanpaja eleştiri21 Kasım tarihli Hürriyet’in 4’üncü sayfası, sayfa tasarımı açısından büyük bir hata içermektedir. Sayfanın yarısında reklam var. Üst solda ise alt alta iki haber mevcut. Bu haberlerden birisi Prof. Dr.
Göksel Kalaycı’nın katledilmesiyle ilgili, diğeri de bacağında matkap unutulduğu öne sürülen hastayla. Allah aşkına, bu iki haberi gazetede farklı yerlere koyacak yer mi yoktu?
Prof. Dr. Sümer YAMANEROKURLARIMIZDAN KISA KISAFATİH HOROZ Spor sayfasını düzenli olarak takip ediyorum. Çok önemli galibiyetlerinde bile gerek Kayserispor’un, gerek Erciyesspor’un maç sonuçlarını sönük veriyorsunuz. Başka takımların beraberlikleri bile yorumlanarak anlatılıyor, biz maç skorlarını sayfalarda bulmakta zorlanıyoruz.
GÖKHAN UGAN 21 Kasım tarihli gazetenizde Sefarad ile yapılmış röportajı okudum. ‘Sefarad müziğini dünyada ilk biz notalara kaydettik’ başlığını okuyunca, ismini ilk kez 80’li yılların sonlarında duyduğum ve yaptıkları Sefarad türü müzikten hoşlanıp kasetlerini satın aldığım Janet ve Jak Esim’e haksızlık edildiğini düşündüm. Aynı türde müzik yapan grubun ve kamuoyunun dikkatine sunarım.
OKTAY SOMER Ben at yarışı köşesi için yazıyorum. Pazartesi günü yarışlar Urfa’daydı; ama gazetede Adana’da çıktı. Bugün ise 8’inci koşu koşulacak, gazetede saat 15.30 diyor; ama saat 16.00’da. Yarışların başlama saati 13.00 yazılmış; ama 13.30 olması gerekirdi. Tüm saatler de buna göre kaymalıydı.
METİN ÖZDOĞAN Kardeşim, Koşuyolu’ndaki dükkánında 12 Kasım’da silah zoruyla soyuldu, sonra vurularak öldürüldü. Gaspçılar kaçtı, hálá yakalanamadı. Bir Hürriyet muhabiri bunu haber olarak hazırladı, fotoğraflar çekildi ancak yayımlanmadı. Neden bunu yayımlamıyorsunuz? İnsan hayatı önemli. Lütfen buna yer verin.