1. sayfa haberleri
OKUR Temsilcisi olarak geçen hafta, en çok telefonu 29 Eylül Perşembe günü aldım. Gelen mesaj sayısı da o gün diğer günlere göre daha fazlaydı. Telefon eden, mesaj gönderen okurlar, bir boşanma öyküsünün manşette olmasını, buna karşılık bir gün önce Avrupa Parlamentosu’nda yaşanan Türkiye tartışmasının ve sözde Ermeni soykırımıyla ilgili bir tasarının kabul edilmesinin ilk sayfada yer almamasını eleştirdiler. O günkü 1. sayfada,
Fenerbahçe’nin PSV galibiyeti de irice yer almıştı ve 1. sayfada öteki günlere göre daha az
haber vardı. İşte eleştirilerden bazıları:
YILMAZ SAKAL: ‘Mavi-Yeşil boşanma’ haberi hiç yakışmadı Hürriyet’e. Bizim işimiz başka şeylerle. Bir adam çıkıyor orda, aylardır hakikati yazıyor, birinci sayfaya almıyorsunuz. İyi bir haberi okumak için illa ki iç sayfayı mı açacağız?
SERAP ÖZKAYA: AB ile ilgili haber neden 1. sayfada yok.
YAKUP TON: Bu boşanma haberi, bir
magazin dergisine yakışır.
RENAN AYDEMİR: Türkiye’nin en önemli meselesi bu boşanma mıdır, taciz olayları mıdır, başka önemli mesele yok mudur? Bugün Avrupa Parlamentosu’nda alınan karar 20. sayfada küçücük yer aldı. Neden 1. sayfada yok?
TEMSİLCİNİN NOTU: Hürriyet’in 1’inci sayfasına girecek haberler, her gün yapılan ‘1. Sayfa Toplantısı’nda kararlaştırılıyor. Toplantıyı Genel Yayın Yönetmeni yönetiyor, başyazar, yayın ve haber koordinatörleri ile yazı işleri müdürleri ve bazı yazarlar bu toplantıya katılıyorlar. Haberler değerlendirilirken, öncelikle atlatma olup olmadığına bakılıyor, önemi, ilginç oluşu, görsel malzemesi de öteki etkenler.
Hürriyet Yazı İşleri, ‘Avrupa Parlamentosu’nun kararını önemseyip abartmadık; çünkü öncelikle bağlayıcı değil. İkincisi, parlamento bu tür kararları geçmişte de 3-4 kez aldı. Nitekim sonraki günlerde hem İngiltere Başbakanı röportajı, hem ‘Viyana Kuşatması’ manşeti, hem de ‘Kritik Yemeğe Türk Mönüsü’ başlıklı manşetlerle AB konusu üç gün büyükçe değerlendirildi’ dedi.
Ancak çoğu gazetede olduğu gibi, Hürriyet içinde de ertesi gün ‘Neden biz bu haberi 1. sayfaya almadık’ diye özeleştiriler olduğunu hatırlatmak isterim.Büyükelçiye yanıt
Gazetenizin 20 Ağustos 2005 Cumartesi günkü nüshasında "Randevuevini nezaketen yazmadım" başlığı altında 1. sayfada özetle verilen, 23. sayfasında da ayrıntılı olarak yayınlanan haber, müvekkilimin kişiliğini, şeref ve haysiyetini, mesleki onurunu rencide etmiştir.
Bu nedenle, gerçekleri tahrif eden söz konusu haberle ilgili olarak bu açıklamalarımızın hiçbir ekleme ve düzeltme yapmadan gazetenizin 1. sayfasında söz konusu haber için ayrılan alandan az olmayacak şekilde yer ayrılmak suretiyle ve yine söz konusu haberin verildiği gazeteniz internet sitesi ana sayfasında aynı puntolarla yayınlanmasını, aksi halde yasal yollara başvuracağımızın bilinmesini rica ederiz.
Müvekkilim, Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulu'nda Maliye Başmüfettişi olarak çalışmaktadır. 19.10.2004-20.12.2004 tarihleri arasında Çek Cumhuriyeti Prag Büyükelçiliği Konsolosluk Şubesi hasılat işlemleri müvekkilim tarafından teftiş edilmiştir. Harçlı vize verilmesi gereken bazı Çek Cumhuriyeti vatandaşlarına mevzuatta izin verilen haller dışında harçsız vize verildiğini tespit eden müvekkilime Sayın Büyükelçi tarafından nezaket kurallarını aşan sözler sarf edilmiştir. Haberde müvekkilimi aşağılayan, küçük gören ve hakaret içeren ifadeler yer almıştır.
1. Prag Büyükelçiliği Konsolosluk Şubesi hasılat işlemleri kapsamında vize harcı uygulamalarının denetimi müvekkilimin teftiş görevinin bir parçasıdır. Sayın büyükelçinin, denetimle görevli Maliye Başmüfettişi müvekkilim hakkında "Böyle küçük sorunlarla uğraşmasının kendisine de görevine de yarar sağlamayacağı" şeklindeki sözleri müvekkilimi küçük düşürmeye yöneliktir.
2. İşlemleri teftiş edilen personel arasında Sayın Büyükelçi Cenk Duatepe'nin de bulunduğu Prag Büyükelçiliği Konsolosluk Şubesi hasılat işlemleri teftişi neticesinde müvekkilimin görevi gereği tespit ettiği hususlar için 20.12.2004 tarih ve 2 sayılı Cevaplı Rapor, vize harçlarına ilişkin olarak 23.01.2005 tarih ve 1 sayılı Basit Rapor, Türk Ceza Kanunu ve disiplin hükümleri açısından soruşturulması gereken hususlara ilişkin olarak da 06.05.2005 tarih ve 6 sayılı Basit Rapor düzenlenmiştir. Vize harçları sorununa ilişkin olarak müvekkilim tarafından hazırlanan bilimsel bir makale Vergi Dünyası Dergisi Nisan 2005 sayısı 91-94. sayfalarında yayımlanmıştır.
3. Büyükelçilikte müvekkilime konaklama için üç alternatif sunulmuştur. Bunlardan birincisi, geceliği 50 Euro olduğu söylenen bir pansiyondur. İkinci alternatif indirimli halinin 100 Euro'dan aşağı olmadığı söylenen bir oteldir. Üçüncü alternatif, Büyükelçilik rezidansı zemin katında Dışişleri Bakanlığı'ndan gelen geçici görevli erkek memurun da konakladığı yatak odası, mutfak ve banyodan oluşan üç odalı yerdir ve rezidans binasının dışında yer alan Büyükelçiliğin kapalı garajıyla hiçbir ilgisi yoktur.
Konuk diplomatların, bürokratların da konakladığı Prag Büyükelçiliği rezidansının zemin katında çok büyük ve güzel manzaralı bir bahçeye bakan, mutfak, banyo ve yatak odasından oluşan, teftiş görevi sırasında müvekkilimce de konaklama için son derece uygun görülen yere ilişkin olarak her nedense sonradan "garajın yanında" "sıfatıyla bağdaşmadığı" ve "maddi konulardaki karakter zafiyeti" şeklinde hakaret içeren sözler sarf edilmesi müvekkilimi küçük düşürmeye yöneliktir.
Dışişleri Bakanlığı'nın geçici görevle gelen mensuplarının da kaldığı bu bölümün bizzat Büyükelçi tarafından "rezil bir yer" izlenimi verecek şekilde anlatılması başta kendi büyükelçiliğini ve tüm Dışişleri Bakanlığı'nı rencide eder. Ayrıca Sayın büyükelçinin "Atılgan ısrarla, sıfatıyla bağdaşmayan bu odayı, geçici görevli sekreter ile paylaşmak istedi" şeklindeki sözleri kamuoyunda müvekkilim hakkında yanlış kanaat uyandırma amacına yöneliktir. Toplumumuzda genel olarak genç bayan çağrışımı yapan "sekreter" kelimesi kullanılarak, müvekkilimin rencide edilmesi amaçlanmıştır. Oysa müvekkilimin odayı paylaştığı kişi sekreter veya bayan değil, Dışişleri Bakanlığı'nın geçici görevli erkek memurudur.
4. Vezne işlemleri teftişi yapılacak yere önceden habersiz gidilmesi ve görev yerine varılınca da kasa ve değerli kâğıtların sayımının yapılması müvekkilimin mesleğinin gereklerindendir. Müvekkilim gerekli sayım işlemlerini tamamladıktan sonra yanında getirdiği harcırahından yaklaşık 4.000 ABD Doları miktarında döviz, bir miktar TL. ve gidiş-dönüş uçak biletini Konsolosluk Şubesi'nden sorumlu başkatibin odasında ve sorumluluğunda bulunan, diplomatik pasaportların ve kriptoların muhafaza edildiği çelik kasaya tamamen kişisel güvene (devletin emanet ettiklerine bakılarak) dayalı olarak kayıtsız emaneten bırakmıştır. Teftiş süresinin sonuna doğru çelik kasada kalan belirli miktar döviz, TL. ve gidiş-dönüş uçak biletinden oluşan emanetlerinin yerinde olmadığı anlaşılmış ve müvekkilim Prag'dan ayrılıncaya kadar olay çözülememiştir. (Müvekkilim Prag'dan önce teftiş görevinde bulunduğu Pekin Büyükelçiliği'nde de değerli emanetlerini güvene dayalı ve tutanaksız olarak çelik kasaya koydurmuş ve herhangi bir sorun yaşanmamıştır) Müvekkilim söz konusu olay için kimseyi itham etmemiş, durumu Büyükelçilik ve Maliye Teftiş Kurulu Başkanlığı'na yazıyla bildirmiştir. Müvekkilim Türkiye'ye döndükten bir süre sonra, teftiş görevinin son haftasından itibaren çeşitli kurumlara kendisi ve Maliye Teftiş Kurulu hakkında zarar verme amaçlı karalayıcı, aşağılayıcı alay edici ve iftira niteliğinde hakaret ve iddialar içeren, her defasında aynı içerikli çok sayıda e-postalar gönderildiğini öğrenmiştir. E-postaların nereden ve kimler tarafından gönderildiğini araştıran müvekkilim araştırması neticesinde elde ettiği IP bilgilerini de içeren tüm ayrıntılı tespit, delil ve bulguları Maliye Teftiş Kurulu Başkanlığı'na ve Dışişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı'na yazıyla bildirmiştir. Müvekkilim, 21.03.2005 tarihinde de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na şikâyet dilekçesi vermiş ve kendisi aleyhine gönderilen zarar verme amaçlı e-postalardan sorumlu kişi veya kişilerin tespit edilmesi ve yukarıda sözü edilen emanetlerin çalınması olayı ile bağlantıları olup olmadığının da değerlendirilerek, haklarında gerekli yasal işlemlerin yapılmasını talep etmiştir.
5. Gazetenizin 23. sayfasında yer alan "Atılgan, kayıp 5 bin dolar için Danıştay'a gitti" başlığı ile her nedense olayların gerçek mahiyeti olan müvekkilime zarar verme amaçlı karalayıcı e-postaların sorumlularının tespiti konusundan saptırılmaya ve sadece para olayına indirgenerek müvekkilim küçük düşürülmeye çalışılmaktadır.
6. Büyükelçinin, müvekkilime nezaket! göstererek "parayı randevu evi veya kumarhanelerde harcamış olabileceği değinmedim" sözleri ve gazetenizin de "Randevuevini nezaketen yazmadım" şeklinde birinci sayfada manşet yapmanız, başarılı ve dürüst bir geçmişi, düzgün bir aile yaşamı olan müvekkilime kamuoyu önünde yapılmış büyük bir hakarettir. Müvekkilimin randevuevlerinde ve kumarhanelerde para harcamaya düşkün, başkalarına iftira eden bir kişi olduğu ima edilmeye çalışılmaktadır. Olmayan bir şeyi "çamur at izi kalır nasılsa" mantığı ile üstelik çirkin ifadeler kullanarak yayınlamak basının gerçek ve dürüst haber verme, halkı doğru bilgilendirme ilkelerine terstir.
Durum kamuoyunun bilgisine sunulur.
Hasan ATILGAN Vekili
Av. Zühal Sirkecioğlu DÖNMEZİP: Biz yapmadık25 Eylül Pazar tarihli Hürriyet’in 26. sayfasında,
‘Konferansa dinleyici olarak gelen İHD İstanbul Şube Başkanı Eren Keskin ile YK üyesi Veysel Altay, İP’lilerin hem fiziksel hem de yumurtalı saldırısıyla karşılaştı. Altay, yanağına isabet eden sert bir cisimle yaralanırken Keskin’e de çok sayıda yumurta isabet etti’ ifadeleri yer almaktadır.
Haberinizde yer alan bu ifadeler bütünüyle gerçek dışıdır. İşçi Partisi orada iki saate yakın kaldı. Ama İşçi Partililer hiçbir kimseye, hiçbir şekilde sözlü veya fiili bir saldırıda bulunmadılar.
Turan ÖZLÜ
İşçi Partisi Genel Başkan YardımcısıGöğüs haberiGÖĞÜS dikliğiyle ilgili gazetenizde 27 Eylül Salı günü çıkan habere bir anlam veremedim. Bir de fotoğraf kullanmışsınız. Bu haberin amacı nedir? Haberin bilgi verdiğine inanmıyorum, bu haberin Türk toplumunun ahlak yapısına tamamen ters olduğunu düşünüyorum. Ayrıca bu fotoğraf oraya gerekli miydi? Kadın vücudunu kullanıp satışı artırmayı mı düşünüyorsunuz? Sizinle yaptığım bu konuşmayı banda alıyorum ve aynı şikáyeti Tüketiciler Derneği’ne ve kadın derneklerine de yapacağım.
Candan BİLİRSanatçının itirazı
ANTALYA Film Festivali, bu yıl onur ödülünü 86 yaşındaki yönetmen
Seyfi Havaeri’ye, bana ve rahmetli
Efkan Efekan’a verdi. Bu amaçla bir de onur gecesi düzenlendi. Törene sayın
Havaeri, ben ve
Efkan Efekan’ın yakınları geldiler. Buna ilişkin haber gazetenizde küçücük yer aldı. Buna karşın, iki Amerikalı oyuncunun kavgasına tam sayfa ayırdınız.
Töreni düzenleyenler, bize çok büyük ilgi gösterdiler, töreni güzelleştirmek için çok çalıştılar. Ama sadece protokolün değer vermesi yetmiyor, basının da bunu desteklemesi gerekir. Çünkü bu bir kuvvettir.
İlle hep kavga haberleri mi gazeteye girecek, biraz da sanatçıların düşünülmesi gerekmez mi? Ben toplum gönüllüleri adına sette gün yapıyorum, 150 milyona bilet satıyorum. Siz bunları yazarsanız, daha fazla şeyler yapmak için cesaret bulurum. Ama toplum ve basın duygusuz, ilgisiz olursa niye çalışayım diye düşünmez miyim? Evvela basın olarak siz bizi destekleyin ki, biz daha iyisini yapalım. Gazetede okudum, öğretmenlerimiz gitmiş, yatacak yerleri yokmuş. Haberi kestim, bir şey tertipleyeyim, mücadele edeyim diyorum. Ama çabalar gazetenizde yer almayınca cesaretimiz kırılıyor. Biz bunu hak etmiyoruz.
Nebahat ÇEHRE
TEMSİLCİNİN NOTU: Aynı haber için, Ümit Efekan da aradı. Ümit Efekan, ‘Gazetenizdeki haberde, Efkan Efekan’ın iki oğlundan söz edilmiş. Sayın Efekan’ın bir oğlu, bir kızı var. O gün Antalya’da ödülü alan Ümit Efekan olarak bendim, yani kardeşiydim. Efkan’ın oğlu Alihan da törendeydi’ diyerek düzeltme yaptı.Temsilciye eleştiri19 Eylül tarihli sayfanızda yayımladığınız,
Gamze Özçelik haberlerine halktan gelen eleştirilere katılıyorum. Fakat bunlara cevap olarak yazdığınız
‘Temsilci Notu’ bölümünü eleştirmek istiyorum. ABD’deki gazetecilik olaylarını niye kendimize örnek alalım?
‘ABD gibi ülkelerde bile’ demişsiniz. Bu da zaten sizin Amerikancı yaklaşımınızı sergiliyor. Bırakın ABD’nin doğrularını, artık bu ülkenin doğrularıyla ve gerçekleriyle hareket edin Sayın
Doğan Bey. Burası Türkiye, ABD değil!
Açelya ASLIOKURLARDAN KISA KISAMERAL ÇEVİK: Hürriyet Gazetesi, engellilerin durumunu anlatabilecek bir yazara, engelli temsilcisine yer verebilir. Benimki bir öneri sadece. Ben bunu bir yerel gazetede zaten yapıyorum; ama ben yazılarımın daha büyük kitlelere ulaşmasını istiyorum.
CAN GÜL: Avrupa basketbol şampiyonası yapılıyor ve gazetenizde 22 Eylül Çarşamba günü oynanan Rusya-Yunanistan ve Litvanya-Fransa maçlarıyla ilgili ertesi gün tek bir haber geçmiyor. Ya Avrupa basketbol şampiyonası sizin için haber değeri taşımıyor ya da Türkiye elenince şampiyona bitti zannettiniz.
DR. NURİ AYDIN FRANKFURT: Yollara dökülen mıcır, kazaya sebep olur; fakat öldürmez. Takılmayan emniyet kemerleri insanları öldürür. Almanya’daki kanunlara göre emniyet kemeri takmayan yolcu (yalnız sürücü değil) yaralanma veya ölümde sadece kendisi suçludur.
YILMAZ YAŞLI: Hürriyet 1992’de Avrupa’da sılanın 30. yılı için bir anı yarışması düzenlemişti. Ben de büyük bir coşkuyla katılıp Hürriyet amblemi taşıyan bir saatle ödüllendirilmiştim.
Doğan Bey, malumunuz 2002 yılında da sılanın 40. yılını yaşadık. Aynı şey yine yapılamaz mı? Binlerce insanın yaşanmış sıla anıları, bir kitapta toplanamaz mı?