Okur Temsilcisi'ne mektuplar

Güncelleme Tarihi:

Okur Temsilcisine mektuplar
Oluşturulma Tarihi: Eylül 19, 2005 02:22

Sakık’ın mektubu

SAYIN Ertuğrul Özkök,Hayatımın ilk yirmi yılını yoksulluk içinde, sonraki on sekiz yılını dağlarda, daha sonraki sekiz yılını cezaevi hücresinde geçirdim. Ömrümün her anı acılarla geçti. Horlandım, dışlandım, dövüldüm, ana kucağından, baba şefkatinden mahrum büyüdüm. Öyle yoksuldum ki tahsilimi tamamlayamadım, iş bulamadım. Bir başlık parası biriktirip evlenemedim.

Dağda geçirdiğim on sekiz yılın bütün gece ve gündüzlerini dışarıda geçirdim, etrafımda duvar, başımda dam görmedim. Üstümdeki birkaç paçavra dışında, beni doğadan koruyacak hiçbir şeyim olmadı, hatta çoğu zaman yarı çıplaktım. Hayatım boyunca keyifli bir uyku alamadım. Ne barınağım, ne yatağım, ne de sağlam elbiselerim oldu. Hep parasız, malzemesiz ve yiyeceksiz kaldım.

İFTİRAYA UĞRADIM

Biri devletten, biri örgütten olmak üzere iki idam cezası aldım. On sekiz yılımı hizmetinde heba ettiğim örgütün ‘hain’i, gelip sığındığım ve hizmet ettiğim devletin ‘azgın teröristi’ oluverdim.

Sayın Özkök; bütün bunları kendimi acındırmak için değil, şimdi söyleyeceğim sözün anlamını vurgulamak için yazdım.

İftiraya uğradım.

Bana atılan iftira, zamanaşımına uğramayan, insan olanlar arasında tek bir tane taraftar bulamayan, ulusal ve hatta uluslararası etkisi bulunan büyük yaralayıcı, bitirici bir iftira.

33 silahsız erin öldürülmesi olayı ile Şemdin Sakık’ın ilişkilendirilmesi iftirasından söz ediyorum. Bana bu iftirayı atanlar, hiçbir delil göstermediler.

İki üyesi asker olan Diyarbakır 1 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi, hakkımda şu kararı verdi:

‘...doğrudan talimat verdiği ve eyleme bizzat katıldığı tespit edilmemiştir.’

Bir ülkenin en azından yasa devleti olması, devleti oluşturan kurum ve kuruluşların mahkeme kararlarına saygılı ve uygun hareket etmelerini gerektirir. Ayrıca, 1993’ün 25 Mayıs’ında, yönetiminde 1500 silahlı militan bulunan, en az 25 kişi tarafından korunan ve o anda Diyarbakır’ın Kulp İlçesi kırsalında bulunduğu tespit edilen bir insanın Elazığ-Bingöl yoluna inme ihtimali var mı?

HAYKIRIYORUM, BEN MASUMUM

İftira üzerimde kaldı da ne oldu? İsterseniz onu da kısaca arz edeyim.

Çoğunlukla mahkeme heyetine küfreden militanlara bile uygulanan cezayı hafifleten 59. madde bana uygulanmadı.

Avukat bulamadım. Cezaevine atanan kimi müdür ve infaz memurlarının, ilk icraatı yaşamımı zorlaştırmak oldu. Çünkü 33 askerin katili ekstradan ceza çekmeli, sürüm sürüm sürünmeliydi.

İçişleri Bakanlığı, mahkeme kararı ortada olduğu halde, 33 erin ailelerine ödediği tazminatı benden tahsil etmek için mahkemelerde dava açtı.

33 anne, 33 baba, yüzlerce kardeş, binlerce akraba, on binlerce tanıdık ve milyonlarca ve hatta insani hislerini yitirmemiş herkes bana beddua okuyup durdu; çünkü 33 silahsız erin katiliydim.

Ama tekrar haykırıyorum, ben bu olayda bir çocuk kadar masumum.

Ve bir soru: Neden 5-6 yıldır PKK saflarından tek bir militan kaçıp devlete sığınmadı?

İsterseniz bu sorunun cevabını ben vereyim. Çünkü, örgütü bırakıp gelen, pişmanlıklarını belirten ve güvenlik kuvvetlerine yardımcı olan Şemdin Sakık ve Arif Sakık’ı pişman olmalarına pişman ettirdiniz.

Devlete sığınmış insanlarla uğraşıp onları yıpratma yerine, bu temel sorular üzerine kafa yorup fikir geliştirseniz daha iyi olmaz mı?

Tekrar söylüyorum, 33 asker olayıyla hiçbir ilişkim yoktur. Her dönemeçte karşıma çıkarılan bu yalana ve büyük iftiraya dayanacak gücüm kalmadı. Her gün, her gün öldürüp diriltiyorsunuz. Nihayetinde ben de insanım.

Evet, ne mahkeme açtıracak avukatım, ne mahkeme masraflarını karşılayacak param, ne de mahkemeden çıkacak kararın halk kitlelerini ikna edeceğine dair inancım var. Bu iftira karşısında elim kolum bağlıdır, çaresizim, her çaresizin başvuracağı yöntemlere başvurmaktan başka seçeneğim yoktur.

Ve sonuç olarak şunu söylemek istiyorum: Genel Yayın Yönetmeni olduğunuz Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanan 33 askerin öldürülmesine ilişkin haberin baştan sona düzmece olduğunu belirtiyor ve tekzip edilmesini istiyorum. Aksi takdirde gazetenizi protesto etmek amacıyla süresiz açlık grevine yatmaktan başka bir seçeneğim yoktur. Saygılarımla.

Şemdin SAKIK

TEMSİLCİNİN NOTU: Hürriyet’te 31 Ağustos’ta yayınlanan PKK’nın Bingöl baskınıyla ilgili haberde, ölümden kıl payı kurtulan üç Mehmetçik tam 12 yıl sonra baskınla ilgili izlenimlerini anlattılar. Biri baskında sakat kalmış üç Mehmetçiğin yaşadığı travmanın, yıllar sonra Hürriyet’e röportaj olarak yansıması bir gazetecilik başarısı oldu. Hürriyet, Mehmetçiklerin iddialarını yorumsuz bir şekilde yansıttı. Ancak Hürriyet’in 8 numaralı yayın ilkesi, ‘Suçlu olduğu yargı kararıyla belirlenmedikçe hiç kimse ‘suçlu’ ilan edilemez’ der. 20 numaralı yayın ilkesi de cevap hakkına saygı gösterilmesini zorunlu kılar. Bu nedenle Şemdin Sakık’ın mektubunu da yayınlıyoruz.


Gamze Özçelik haberine tepkiler

HÜRRİYET’te dün yayınlanan Gamze Özçelik’le ilgili manşet nedeniyle pek çok okur, pazar olmasına rağmen gazeteye telefon açtı. Gelen tepkilerin yüzde 95’i erkek okurlarımızdan. İşte bunlardan bazıları:

KENAN DEMİR Eşimiz var çoluk çocuk var. Artık bu haber yeter. Ekte verin, magazin sayfasında verin, ama manşet yapmayın. Daha dün şehit verdik Güneydoğu’da, bunları verin.

YILMAZ Soyadımı yazmayın, ben emekli bir albayım. Bir kadının, bilmem nesini niye bu kadar genişçe yayınlıyorsunuz. Bu olaydan artık bıktık. Yakışmıyor, artık herkes tepki gösteriyor.

İSMİNİ VERMEYEN OKUR Ben Telekom’da teknikerim. Gamze’den, Gökhan’dan bana ne? İnanın artık zoruma gidiyor.

DOĞAN GÖKSU Bu olay bizi ne ilgilendirir. Yeter artık.

TANYELİ CÖDDÜ Artık gençler bile memleket meselesi ile ilgileniyor. Benim genç kızlarım var, ‘baba bu gazete başka şey yazmaz mı?’ diyorlar.

SERVET T. Koca sayfayı buna ayırmanızı protesto ediyorum. Memlekette bu kadar sorun varken. Beni hiç ilgilendirmiyor. Bu filmi bana da gönderdiler, anında sildim. Ben çok ayıpladım.

YAZI İŞLERİ NE DİYOR

Okurların bu yoğun tepkisi ve ‘Bu haber neden bu kadar büyütüldü?’ sorusuna Hürriyet Yazı İşleri’nin yanıtı ise şöyle:

‘Ortada, çok ağır bir iddia var. Türkiye’de tanınmış bir TV yıldızı, ilaçla uyutularak tecavüze uğradığını, bunu yine tanınmış bir basketbolcu olan eski sevgilisinin yaptığını, tecavüzün gizlice görüntülendiğini, bu bantla da şantaj yapıldığını söylüyor. Olayın görüntüleri de, internet aracılığıyla herkese yayılmış durumda. Biz basın olarak bu olayın üzerine bütün gücümüzle gitmek zorundayız, Hürriyet olarak da başından beri, bunu yapıyoruz. Aslında bu yayınlardan biz de rahatsız oluyoruz, ama bu ağır suç iddiasının da ortada kalmaması gerekir.

Dünkü manşet, bir finaldi. Ortada gazetecilik başarısıyla ortaya çıkarılmış sürpriz bir fotoğraf ve sürpriz bir görgü tanığı vardı. Tanık, çok önemli iddialarda bulunmuştu. Bu tanığın ifadeleri, tecavüzle suçlanan eski sevgili Gökhan Demirkol’un avukatının iddialarıyla çelişiyordu. Avukat, Demirkol’un, bu görüntülerin çekilmesinden 6 ay önce Gamze Özçelik’ten ayrıldığını söylüyordu. Oysa bu tanık, 6 ay sonra onları yan yana görmüştü. Daha önemlisi fotoğraf da bu iddiayı kanıtlıyordu. Böyle önemli bir gelişmenin görmezden gelinmesi, bir tecavüz olayının gizli kalmasına yol açabilirdi.’

TEMSİLCİNİN NOTU: Gamze Özçelik’in yaşadıkları, neredeyse bir aydır, sadece Hürriyet’te değil, öteki gazete ve TV’lere konu oluyor. Ünlü figürlerin yaşadığı bu tür olaylar tüm dünyada haber değeri taşıyor. Benzer olaylar, ABD gibi ülkelerde bile günlerce gazetelere TV’lere yansıyor.

Hatırlayın, OJ Simpson olayını ABD basını yıllarca ilk sayfadan sürdürdü. Michael Jackson’un tecavüz olayı, en ciddi gazetelerde mercek altındaydı, CNN gibi ciddi TV’ler Jackson’un adliyeye gelişini, canlı yayınladılar, taciz ettiği çocuklarla görüştüler.

Daha dün, dünyaca ünlü manken Kate Moss’un, kokain kullanırken çekilmiş fotoğrafları gazetelere konu oldu. Bu da Özçelik olayının bir benzeriydi. Ayrıca, konuştuğum pek çok genç kadın, bu konuda tepki gösteren okurlardan farklı düşünüyor, ‘Bu olay sonuna kadar araştırılmalı, suçlular cezalandırılmalı. Çünkü bu olay her kadının başına gelebilir, cezasız kalmamalı’ diyor.

Ancak, bu olay ayrıntılarıyla verilirken, başka olaylar gözardı edilmeli mi? Ediliyorsa bu yanlış olur, öteki olaylara da gerektiği kadar yer ayrılmalı.


New Orleans

4 Eylül Pazar günü yayınladığınız, ABD New Orleans’taki afet bölgesinde, insanların cesetleri yediklerine dair haberinizin kaynağını öğrenmek istiyorum. O civarda birkaç arkadaşım var; hem onlardan böyle bir şey duymadım, hem de neredeyse tümünü takip ettiğim Katrina haberlerinde asla böyle bir habere rastlamadım. Kimse de böyle bir açıklama yapmadı. Yayıncılık ilkelerine göre, bir haberi doğruladıktan sonra yayınlamanız gerekir. Hangi gazete, ajans? Bu haberin kaynağını ve nereden doğrulayarak yayınladığınızı bilmek istiyorum lütfen.

Sevgi LİMON

TEMSİLCİNİN NOTU: Dış Haberler Müdürü Ayşe Karasu Özek, şöyle dedi: ‘Haberin kaynağı blogger (internet günlükçüsü) Randall Robinson. Ona atfen, Huffington Post adlı yerel bir gazetede de çıkan yazıda şöyle deniyor: ‘Eyalete 10 bin asker daha gönderilirken, siyah hakları savunucusu Randall Robinson da, New Orleans’taki kasırga kurbanı siyahların, yaşamlarını sürdürebilmek için cesetleri yemeye başladığı yönünde haberler geldiğini söyledi.’

OKURLARIMIZDAN KISA KISA

MEHMET SALİH ÇEVİK Lütfen gazeteyi daha fazla aile ve haber gazetesi yapalım. Çok açık fotoğraflardan ve yazılardan dolayı gazeteyi eve sokamıyoruz. Mümkünse böyle haberleri ek bir sayfada veya dergide yayımlayın.

KAMİL BAŞARAN 26 Haziran tarihli gazetenizde, ‘Alevilere Karşı Türbanı Savundu’ başlıklı bir haber çıktı. Haberdeki yer-semt, hatta il adı bile yok. Biraz dikkat lütfen. Nerede ne olduğunu nasıl bilelim.

HİCAZİ DEMİREL Gazeteniz bence Türkiye’nin en iyi gazetesi, başarılarınızın devamını diler, saygılar sunarım.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!