Okur Temsilcisi'ne mektuplar

Güncelleme Tarihi:

Okur Temsilcisine mektuplar
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 02, 2005 01:22

Hakaretlere eleştiri

SİZE önce bazı kelimeler yazıyorum: ‘Zihni sefil’, ‘akli zırtapozluk’, ‘bre tuzu kuru’, ‘kelleyi çalıştırın’, ‘cehaletinizden bıktık’, ‘bre ulusalcı şaklabanlar’, ‘ulusalcı cahiller’, ‘elinin körü’, ‘bre ulusalcı madrabazlar’, ‘ulusalcı provokatörler’, ‘melánet kampanyası.’

Bu tahkir edici kelimelerin sahibi ben değilim.

Sahibi, 26 Nisan tarihli gazetenizde yazan köşe yazarı Hadi Uluengin’dir ve aynen alınmıştır. Bu hakaret taşıyan ve aşağılayıcı kelimelerin muhatabı ise ‘Gelibolu’ filmini sevmeyenlerdir.

Şimdi iki hususa değinmek istiyorum:

A) Ben de Gelibolu filmini hiç sevmedim, üzüldüm, içimde bir şeyler sızladı.

Yani, tüm yukarıdaki tahkirler bana da yapılmıştır.

B) İçinde gazeteniz yazarlarının da bulunduğu birçok yazar benimle aynı görüşteydi ve onlar da filmi saptırılmış, Türkleri adeta figüran haline getiren, büyük zaferi tamamen silen senaryodan üzüntü duyduklarını yazdılar. Hatta film özel programlara konu oldu.

Yani tüm yukarıdaki tahkirler, benimle aynı görüşte olan yazarlarınıza ve diğer yazarlara da şamildir.

Soruyorum:

A) Ben bir okur olarak bu hakaretlere karşı sessiz kalabilir miyim?

B) Ey Hürriyet Gazetesi yazarları, sizler sessiz mi kalacaksınız? Bu hakaretler size de.

Ve gene soruyorum: Siz Hürriyet Gazetesi yöneticileri:

Bir yazarın, kendi gibi düşünmeyen bir başkasına, bir Hürriyet okuruna, bir yazarınıza veya başka bir yazara, hele hele milli konularda hakaret etmesine seyirci mi kalacaksınız?

Gazetenizde, ‘Hürriyet, basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir’ diye yazılı. Bir de konuyu bu yönden irdelemenizi temenni ederim. Merakla bekleyeceğim.

Erhan ONUR

Suadiye/İSTANBUL

TEMSİLCİNİN NOTU: Okur eleştirisini, Hadi Uluengin de haklı buldu ve özür dileyerek şöyle dedi:

‘Yazıdaki argo lisanın ‘dozu aştığı’ ve dolayısıyla, gazetemizin genel ‘dil ve hitabet etiği’ni zorladığı doğrudur. Okuyuculardan özür dilerim. Tekerrür etmemesi gerektiğinin farkındayım. Bundan böyle, ‘başkaları’nın seviyesine düşmemeye özel itina göstereceğim. Zaten, makalede polemik bir dille yansıttığım eleştirilerin yegáne ve yegáne muhatabı o ‘başkaları’dır. Yani, ‘Gelibolu’ filmine ve yapımcısına yönelttikleri hayasız suçlamalar karşısında soğukkanlılığımı yitirerek aynı tür lügati kullanmak hatasını işlediğim yayın organlarıdır. Hiçbir şekilde, filmi şu veya bu nedenle beğenmemiş olanlar değildir. Ne haddime, böyle bir hakkı asla kendimde görmüyorum. Görmem ve de göremem. Kastettiklerimin, sinema eserini ve yönetmenini inanılmaz biçimde karalayan ve töhmet altında bırakan bir bölüm ‘militan basın’ olduğu çok açıkça belirtilmiştir. Bu konuda tereddüde mahal yoktur ve olamaz.’

İLKE NE DİYOR

Köşe yazılarında hakaret etmek, Hürriyet’in yayın ilkelerine aykırı. Hiç kimsenin, köşesini hakaret amacıyla kullanma hakkı yok. Bu konuda, Hürriyet’in yayın ilkeleri de gayet açık:

‘Kişileri ve kuruluşları, eleştiri sınırlarının ötesinde küçük düşüren, aşağılayan veya iftira niteliğini taşıyan lakap ve ifadeler kullanılamaz.’

‘Yazarların, kendi köşelerinde yazdıkları hakaret ve iftira niteliğindeki yazılardan kaynaklanan davalardan doğan tazminatın yüzde 20’si kendileri tarafından ödenir.’

Görüleceği gibi Hürriyet, yazarların hakaret ve iftiradan kaçınması için parasal bir müeyyide de koymuş durumda. Ayrıca, Hürriyet’in Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök bir yazısında, ‘Köşeler babamızın malı değil’ diyerek bir milat da başlatmıştı.

TEMSİLCİNİN ROLÜ

Yeri gelmişken, okur temsilcisinin köşe yazarlarıyla ilgili yetki ve sorumluluğunu da hatırlatayım.

Çağdaş Batı gazetelerinde olduğu gibi köşe yazarları görüşlerini özgürce yazabilirler. Kendilerinden beklenen de bu.

Ancak yazarlar, bu görüşlerini, Hürriyet’in yayın ilkelerine uyarak yapmakla yükümlüler. Okur temsilcisi, yani ombudsman ise köşe yazarlarının görüşlerine hiçbir şekilde karışamaz. Ciddi Batı gazetelerinde de kural böyle. Sadece köşe yazarı, olgu hatası yapar, bir gerçeği yanlış yazarsa, okur temsilcisi onu uyarır; hata düzeltilmezse, temsilci bunu köşesinde ilan edebilir.


20 km yürüyüş rekoru

13
Mart 2005 Cumartesi günkü gazetenizin baş sayfasında Yeliz Ay’ın 20 km’yi 49 dakikada yürüdüğü haberini hayret ve üzüntüyle okudum. Evimdeki Almanak’tan aldığım 1996 Olimpiyat neticeleri şöyle:

Kadınlar: 10 km. yürüyüşte altın madalya 41 dakika 49 saniye ile Rus atlet Elena Nikolayeva.

Erkekler: 20 km. yürüyüşte altın madalya 1 saat 20 dk. 7 sn. ile Ekvadorlu atlet Jefferson Perez.

Kadınlar: 10.000 metre koşu altın madalya 31 dk. 1.63 sn. ile Portekizli atlet Fermando Ribeiro.

Görüldüğü gibi verdiğiniz bilgiye göre Yeliz Hanım yürüyerek, koşanları da geçer ve dünya rekorlarını parçalar. Ben bunları beş dakikada araştırdım; muhabiriniz de keşke beş dakikasını ayırıp böyle atletizm skandalı yazmasaydı.

Kaya OLCAY

TEMSİLCİNİN NOTU: Muhabir Celal Demirbilek, ‘Atletler kendi aralarında konuşurken, derecelerini 1 saat 49 dakikanın altında yürüdüm şeklinde değil de 49 dakikanın altında yürüdüm şeklinde anlatıyorlar. Yani öndeki 1 saati söylemiyorlar. Spotta böyle yazmıştım. Yazının içinde, derecenin 1 saat 34 dakika olduğu yazılıydı. Ancak 1’inci sayfadaki anonsa da böyle yansımış’ dedi. Tabii ki, okurların atletlerin kendi aralarındaki konuşmalarını bilmelerine olanak yok. İlk bakışta da, okurun eleştirdiği gibi 49 dakika anlaşılıyor. Dolayısıyla, derecenin açık olarak, tereddüde yer bırakmayacak şekilde yazılması gerekirdi.


Denizcilik terimleri

DENİZCİLİKLE ilgili haberlerinizde büyük yanlışlıklar oluyor. Mesela 4 Nisan’da Gelibolu açıklarında meydana gelen kazada ölen personelden birinin ismi Bosun Abubeckar Chimnade diye yazılmış. ‘Bosun’ kişi ismi değil, gemilerde güverte lostromosuna verilen isimdir. Aynı şekilde, diğer isimde bulunan ‘cadet’, gemideki stajyerlere denir.

Denizcilik konusunda muhabirler bazen çok komik bilgiler veriyorlar. Daha sansasyonel olsun diye boğazda kırılmaya hazır yüzlerce gemi olduğunu söyleyenden tutun da gemilerin tonajlarının yanlış söylenmesine kadar birçok yanlışlık yapılıyor. Denizcilikle ilgili haber yaparken birilerine danışabilirsiniz, hatta gazetenize haftada bir gün bile olsa bir denizcilik sayfası yakışır doğrusu.

Özcan ARSLAN

Denizcilik Fak. Araştırma Gör.


23 Nisan’da dünür haberi

23 Nisan tarihli gazetenizde, bayram kutlamasına ayırdığınız yer ile ‘dünürün yeni hayatı’na ayırdığınız yer arasında hacim açısından çok fark var. Dünür konusunu resmen milli dava gibi baş sayfada vermenin gereğini anlayamadım. Üstelik çok matah, önemli bir habermiş gibi, ‘Bu haber dünyada sadece Hürriyet’te ve Bild’de var’ demişsiniz. 23 Nisan Çocuk Bayramımız var, 24 Nisan Ermeni tasarısı var ve daha başka önemli ve güncel konular var. Okurlarınıza lütfen saygı gösteriniz. Kişilerin özel yaşamlarına lütfen saygı gösteriniz.

Atilla ÜNLÜ

Yapı ve Kredi Heykel Bursa Şubesi


Papa ve kandil

GAZETENİZDE 15 gündür sürekli ‘Papa’, ‘Papa Öldü’ ‘Papa’nın Son Mucizesi’ ‘Yeni Papa’ başlıklı haberler yer aldı.

Sevgili Hürriyet yönetimi, artık çok sıkıldık. Bugünün Mevlit Kandili olduğunu öğrendim sokakta kandil simidi satan esnaftan. Sabah Hürriyet’imi okurken dikkatimi çeken ise sadece yeni papayla ilgili yazdıklarınızdı. Sonra tekrar göz attım, ön sayfada 4 satırlık bir yer ayırarak Türkiye’de yaşayanları, ádet yerini bulsun düşüncesiyle kandilden haberdar etmişsiniz.

10 yıllık okuyucunuz olarak, Türkiye’de yaşadığımızın ve Türk olduğumuzun farkında olan bir Hürriyet istiyorum. Bir kez olsun kendinizi bizim yerimize koyarak bakmaya çalışır mısınız? İnanın siz de fark edeceksiniz.

Ahmet KİĞILI

ahmet@confi-dent.net


OKURLARIMIZDAN KISA KISA

ERDİNÇ KAHRAMAN Haberinizde Bulgaristan Türklerinden ‘Bulgar Türkleri’ diye söz edildi. Bu insanlar ‘Bulgar’ kelimesini kabul etmediği için zulüm yaşamış insanlar. Artık öğrenin, bizim adımız ‘Bulgar Türkü’ değil, ‘Bulgaristan Göçmeni Türkler’dir. Hiç olmazsa ‘Bulgaristan Türkü’ deyin.

MEHMET TOY Gazetenizde sürekli yabancı kelimeler kullanılıyor. İşte bunlardan biri de ‘fütürist’. Neden haberlerinizde Türkçe kelimeler kullanmıyorsunuz? Yurtdışında yaşayan bir Türk olarak büyük üzüntü duyuyorum. Sizler bu kadar mı yaratıcılıktan yoksunsunuz?

GÜVEN BÜYÜKBAYKAL Her hafta Hürriyet Gazetesi’ndeki köşenizi büyük bir dikkat ve zevkle okuyorum. 9 Mart tarihli gazetenizde ‘Chelsea Söke Söke’ adlı haberde Chelsea takımının yarı finale adını yazdırdığı belirtilmiştir. Oysa 2. tur maçları sonunda Chelsea ve diğer takımlar çeyrek finale çıkmışlardır.

ABİDİN SÖNMEZ 3’üncü sayfanızda sürekli cinayet, aldatma vb. haberler veriyorsunuz. Bence bu haberler gerekli değil ve zararlı. Bundan vazgeçmelisiniz. İnsanlar bu tür konularda ayrıntılı bilgi edinmek istemiyorlar; tersine bu tür haberler, olayların sayısını artırıcı etki yapıyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!