Okur Temsilcisi'ne mektuplar

Güncelleme Tarihi:

Okur Temsilcisine mektuplar
Oluşturulma Tarihi: Nisan 05, 2004 01:54

Doğruluk doğruluk doğruluk

SAYIN Hürriyet yetkilileri, senelerdir gazetenizin daimi bir okuyucusuyum. Tarafsız ve doğru haber anlayışınızın da daimi olacağı düşüncesindeydim. Ancak 24 Mart 2004 tarihinde gazetenizin ‘Kelebek’ ekinde yer alan ‘Barış Işığını Arıyor’ başlıklı yazı, üzülerek belirtmeliyim ki bu inancımı zedelemiş bulunmakta. Bahsedilen yazıda Barış Korkmaz’ın İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nın tek ‘arpist’i (Sizin tabirinizle ‘arpçı’sı) olduğu belirtiliyor. Fakat tek arpisti olmak bir yana dursun, arp sanat dalında böyle bir öğrenci bulunmuyor. Maalesef bu durum senelerdir arp sanat dalında öğrenim görmekte olan ve bu işe gönül vermiş bölüm arkadaşlarım ve benim için oldukça hayal kırıcı, gazetenizin doğru haber anlayışı dahilinde de talihsiz bir yazıdır. Yapılmış olan bu yanlışlığın telafi edilmesi ve tekrarlanmamasını dilerim.

İ.Ü. Devlet Konservatuvarı Arp Sanat Dalı Adına: Burcu AYGİDER / burcuaygider@yahoo.com

TEMSİLCİNİN NOTU Haberi yazan muhabir Serkan Akkoç, ‘Haber yayınlandıktan sonra İstanbul Devlet Konservatuvarı yetkilileri de Barış’ın okulda resmen kayıtlı öğrenci olmadığını açıkladılar. Verilen bilgiye göre, Barış okula kayıt için başvuru yapmış, ancak yeterli görülmemiş. Yine de hazırlık amacıyla okul öğrencilerinden ve hocalarından yardım alabileceği söylenmiş. Okul yetkilileri, Barış gibi sanat eğitimi almak isteyip de yeterli olmadığını tespit ettikleri kişilere bu tür yardımlarda bulunduklarını söylüyorlar. Kendisine misafir öğrenci diye kimlik kartı da verilmiş’ dedi. Ancak tüm bunlar haberde zaten olmalıydı. Hál böyle iken, öğrenci bile olmayan bir kişiyi okulun tek arpisti ilan etmek doğru değil. Hürriyet’in yayın ilkelerine de aykırı. Dünyaca ünlü Pulitzer ödüllerine adını veren Joseph Pulitzer, gazeteciliğin üç temel kuralını şöyle açıklamıştı: Accuracy, accuracy, accuracy... Yani doğruluk, doğruluk, doğruluk.


Bartın seçim yazısı tarafsız değil

GAZETENİZDE yayınlanan Bartın seçim yazısında, yazarınız biz Bartınlıları ‘aza kanaat getiren’ kişiler olarak değerlendirmiş. Bu değerlendirmeyi 70 milyonun okuduğu bir gazetede herkesle paylaşmış. Ben de yazarınıza sormak istiyorum. Siz hangi sıfatla Bartın’ın sözcüsüsünüz. Bir partiye yakın durup başkalarını karalayarak Bartın’ın sözcüsü olunmaz. Bartın’ın sözcüsü, her partiye eşit uzaklıkta olmalıdır. Sanki bütün Bartın sizinle aynı fikirleri taşıyormuş gibi kendi fikirlerinizi herkes tarafından okunan bir gazetede dile getirmişsiniz. Sizi bir Bartınlı olarak kınıyorum ve bizi tüm Türkiye’ye nasıl tanıttığınızı gördükçe Bartınlı olmaktan utanıyorum. ‘Aza kanaat getiren’ Bartın halkı, 28 Mart’ta size en güzel cevabı sandıkta verecektir.

Bartınlı Seçmen E.K.

TEMSİLCİNİN NOTU

Bartın yazısını kaleme alan Faruk Bildirici, okurun bu eleştirisinin yazısının kısaltılmasından kaynaklandığını belirterek şöyle dedi: ‘Seçim 2004 kampanyası çerçevesinde Bartın’a giderek oradaki seçim tansiyonunu kaleme aldım. Ancak Bartın’la ilgili yazım kısaltılırken bazı paragrafların da yeri kaymış. Sonuçta yazı benim yazdığımdan çok farklı bir havaya girdi. O nedenle de Bartınlı okurlardan son derece haklı eleştiriler aldım. Oysa yazının tamamını okuyabilselerdi, bu eleştirileri yöneltmeyeceklerdi. Yazının tam metni www.hurriyetim.com.tr’de yer alıyor. Elimde olmayan bu gelişmelerden ötürü Bartınlı Hürriyet okurlarından özür dilerim.

(Bu eleştiri, seçim yasakları nedeniyle bu hafta yayınlanmıştır.)

‘Bakan eşi defileye geç geldi’ haberine eleştiri

GAZETENİZDE geçtiğimiz günlerde yer alan ‘Geç Kalan Bakan Eşini Defileye Almadılar’ başlığı ile verdiğiniz haberin gerçekle ilgisi bulunmamaktadır. Haberinize konu olan olayla ilgili gerçekler şunlardır: 7. Başkent Moda Günleri için bir davet aldım ve katılacağımı kendilerine bildirdim. Defile günü davete katılmak üzere Bilkent Otel’e gittim. Defilenin başlamasından on dakika sonra otele ulaştım. Gazetelerde yazıldığı gibi otelin kapısında böyle bir zorlukla karşılaşmadığım gibi, aksine hiçbir problem olmadan içeri girdim. Salonun dolu olduğunu gördükten sonra insanları rahatsız etmemek için tam tersine salondan sessizce çıkarak hiçbir otel görevlisi ve AGSD yetkilisi ile görüşmeden otelden ayrılarak evime döndüm. Olay tamamen bundan ibarettir.

Işın MUMCU

TEMSİLCİNİN NOTU

Haberi yazan muhabirlerden Fırat Tur, bakan eşinin geç geldiğini, yer olmadığını görünce sinirlenerek çıktığını kendisine otel çalışanlarının söylediğini aktardı. Fırat Tur, ‘Ankara Giyim Sanayicileri Derneği (AGSD) Başkanı Canip Karakuş da ‘Sayın bakanın eşinin geri döndüğünü sonradan öğrendik ve üzüldük. Defilemiz çok kalabalıktı. Zamanında gelmek lazım’ diyerek bu gelişmeyi doğruladı’ dedi. Ancak gazetede yayınlanan haber, ‘Bakan eşini defileye almadılar’ başlığını taşıyor. Haber, bu başlıkla servise konulmuş. Üçüncü kişiler böyle bir iddiada bulunuyorsa, bunu bakan eşine sormak, Hürriyet’in yayın ilkeleri gereği. Muhabirler, bu hatalı başlık için Işın Mumcu’ya özür borçlular.


Namaz saati ve bulmaca

GAZETENİZDEKİ namaz saatlerini sadece İstanbul’a göre veriyorsunuz. Oysa bunun Ankara, İzmir gibi merkezlerde yerel olması gerekir. Ankara’daki için İstanbul’un namaz saatleri bir anlam ifade etmez. Lütfen bunu düzeltiniz. Ayrıca cumartesi günleri verilen bulmacaların çözümleri yok ve bu moral bozucu.

Remzi GÜVEN

Emekli Tümgeneral


Atıf Hoca’nın tanımı

OKUR Temsilcisi olduğunuz Hürriyet Gazetesi’nin 14 Mart tarihli nüshasında yer alan ‘Atıf Hoca’nın Not Defteri’ başlıklı köşede, bir iletişim profesörünün kaleminden çıkabileceğine hiç ihtimal vermediğim bir ‘tanım’la karşılaşmak, gerek eski bir gazeteci, gerekse küçük bir çocuk babası olarak yüzümü kızarttı. Yazarın kullandığı ‘tanım’, bir çocuk bezi reklamı için yapılmıştı ve aynen şöyleydi: ‘Pedofil azdıran çocuk bezi.’ Bu yazarın yazıları editörlerce denetlenmiyor mu?

Yetkin İŞCEN

TEMSİLCİNİN NOTU: Ali Atıf Bir, televizyonda yayınlanan reklam nedeniyle kendisinin okurlardan eleştiri aldığını ve sözü edilen ‘Pedofili azdıran’ ifadesinin de okurların bu eleştirisinde ortaya çıktığını belirtti. Ali Atıf Bir, ‘Aslında hem Türkiye’de hem de Avrupa Sınır Ötesi Yayıncılık Anlaşması’na göre dünyada, bebeğin ve çocuğun televizyon reklamlarında ana unsur olarak kullanılması ve ürüne tanıklık etmesi yasaktır. Ama Türkiye’deki reklamcılar bu yasağı dikkate almıyorlar’ diye ekledi.

Ali Atıf Bir’in bu açıklamaları, ‘Türkiye’de yasak olduğu halde bebeklerin TV reklamlarında kullanıldığı’ gibi önemli bir haberi ortaya çıkarıyor. Ancak konu, eleştirilen bu iki kelimeyle yansıtılınca önemli bir haber amacından uzaklaşmış oluyor. Bu iki kelimenin habere kattığı bir zenginlik de yok.


İyi ki geri döndü

MERHABA Hürriyet, ben sizin oldukça sadık bir okurunuzum ve son zamanlarda yaptığınız çalışmalar oldukça dikkate değer. Yeni atılımlar yaptınız. Her gün gazetede farklı ekler veriyorsunuz. Bunlar da kültürel açıdan oldukça doyurucu ve hoş. Özellikle ‘İz Bırakanlar’ ekleri süper. Bu sayede tarihe damgasını vuranları arşiv yapma olanağımız oldu. Tabii ki en önemlisi de Kelebek’in geri dönmesi. İyi ki döndü. Özellikle TV sayfası çok güzel hazırlanıyor ve 2 tam sayfa. Eee, hep eleştirecek değiliz ya! Güzel şeyler olduğu zaman şapka çıkarmak lazım.

Saygılarımla, teşekkürler.

Murat KADIOĞLU


OKURLARIMIZDAN KISA KISA

ROJNAME DERGİSİ Karayalçın’ın ‘Bizi Barzani yıktı’ dediği haberde ‘Rojname’ adlı derginin Barzani’ye ait olduğunu yazıyorsunuz. Oysa bu dergi (site) Barzani’ye ait değil, bağımsız Kürtlere aittir ve sahibi de M. Nureddin Yekta’dır.

ADEM ÇEVİK Hürriyet, haberleriyle, köşe yazarlarıyla her zaman okumak istediğimiz gazetedir. Yazarlarınıza sesleniyorum: Gazeteniz ve köşe yazarlarınız bağımsız düşüncelerini, her hükümet döneminde özgürce ifade edebilmelidir. Ben bunu herhangi bir siyasete bağlı olarak da söylemiyorum. Hürriyet her zaman özgür ve bağımsız olmalıdır.

MERİÇ OVACIK ‘Sanat dünyasının en küçük penisi benimki’ başlıklı haberiniz, Hürriyet gibi ciddi bir gazeteye hiç yakışmıyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!