Nuran ÇAKMAKÇI
Oluşturulma Tarihi: Nisan 10, 2011 00:00
83 yaşındaki emekli öğretmen Hüseyin Hüsnü Tekışık öğretmen ve öğrenciler için yazdığı 86 eğitim kitabından elde ettiği servetini yine eğitime ayırdı: Türkiye’nin dört bir yanında 23 okul, kütüphaneler, laboratuvarlar, kültür merkezleri, halk eğitim merkezi, rehberlik araştırma merkezi ve öğretmenevi. Bunlar dışında dergi çıkardı, eğitim araştırmaları için bir vakıf kurdu, son olarak da çocuk esirgemedeki yavrulara destek veriyor. Eğitim tutukusu ailesinden geliyor ve öyle önünde durulmaz bir tutku ki bu, okul yaptırabilmek için rüşvet bile veriyor
İlköğretim dördüncü sınıfta çobanlık yaparak ailesine destek olan, boş bulduğu her anda kütüphaneye koşan, Öğretmen Okulu’nu bitirdikten sonra atandığı Karlıova’da samanlığı okul haline getiren, Bingöllüler’in ‘Essah öğretmeni’ Hüseyin Hüsnü Tekışık, bugüne kadar yazdığı eğitim kitaplarından elde ettiği gelirin büyük kısmıyla okul yaptırdı. Yazdığı kitapların kazancıyla Hakkari’den Edirne’ye kadar 13 ilde 21 okul ve eğitim kurumu binası yaptırıp Milli Eğitim Bakanlığı’na bağışlayan Tekışık, şimdi hayatını yazmakta olduğu son kitabın tüm gelirini yine çocuklara ayırdı. Minik Kalplerle El Ele Derneği (MİKA-DER) ile birlikte bu kez, Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu’na bağlı Türkiye’nin her tarafındaki yuva ve yurtlarda yaşayan çocuklara destek verecek. Tekışık, eğitime ve çocuklara olan sevgisi nedeniyle Ankara İnceğiz’deki villasında oturmak yerine, yaptırdığı ilköğretim okulunun tam karşısında okulun bahçesini gören evinde yaşamını sürdürüyor, her öğlen teneffüsünde balkonunda öğrencileri izleyerek keyif alıyor.
DEVLET TİYATROLARI YAŞAM HİKAYESİNİ SAHNELEDİ2009’da Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Tiyatroları’nda ‘Işık Öğretmen’ oyunuyla hayatı sahnelenen Tekışık’ın ailesi de eğitim sevdalısı. İki dedesi de 17’nci yüzyılda Horasan’dan Giresun’a geldiğinde ilk işleri çocukları için bir mahalle mektebi yaptırmak olmuş. Büyük dedesi Hüseyin Hamdi rüştiyede müdür, dedesi Hüseyin Hüsnü de rüştiyede müdür yardımcılığı yapmış. Amcası da öğretmen olan Tekışık’ın babası polis. İlk ve ortaokulu Şebinkarahisar’da bitiren Tekışık, okul birincisi olarak Sivas Öğretmen Okulu’ndan mezun olduğunda tayini Bingöl’ün Karlıova ilçesine çıktı. Burada altı yıl öğretmenlik ve idarecilik yaptı. Görevini yaparken öğretmenlerin görev ve meslek tanımlarının olmadığını gördü ve bu konuda önce yazılar yazdı, sonra bu yazılar Milli Eğitim Bakanlığı tarafından beğenilince kitap haline getirilerek, tüm teşkilata dağıtıldı. Tekışık, daha sonra öğretmen meslek kitaplarını yazdırmayı sürdürdü. Verdiği her konferans büyük ilgi çekti.
Bu arada Gazi Eğitim Enstitüsü Pedagoji Bölümü’nü bitirdi. Milli Eğitim Bakalığı Mevzuat Dairesi’nde çalıştıktan sonra Sivas ve Ankara’da ilköğretim müfettişliği yaptı. 1975’te emekli olduğunda bu kez Çağdaş Eğitim Dergisi’ni çıkarmaya başladı. Meslek ve emeklilik hayatı boyunca 86 öğretmen meslek kitabı ve okul kitabı yazan Tekışık, Ankara’da Tekışık Eğitim Araştırma Geliştirme Vakfı’nı kurdu. Vakfın 60 eğitimci profesör ve emekli bürokrattan oluşan bilim kurulu, ulusal eğitim sempozyumları düzenliyor. Milli Eğitime yaptığı üstün hizmetleri nedeniyle Tekışık’a yüzlerce şükran plaketi ve onur belgesi verildi. Bolu İzzet Baysal Üniversitesi, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi ve Giresun Üniversitesi’den fahri eğitim doktoru ünvanı, TBMM’den üstün hizmet ödülü ve Cumhurbaşkanlığı’ndan şükran plaketi aldı.
HAYIR YAPTIKÇA SERVETİM KATLANDI
Daha beş yaşınızdayken okul yapmaya karar vermişsiniz...- Evet. Henüz okula gitmiyordum. Annem, benim elimden tutup, öğretmen olan amcamlara götürüyormuş. O sırada ağaçların arasında bahçe içinde bir okul görmüşüm. O zaman anneme “Anne bak okul. Ben okula gideceğim, paşa olup okul yaptıracağım” demiştim. Kitaplarımdan biraz para kazanınca bu sözümü tuttum.
Çobanlık da yapmışsınız...- İlkokul döndüncü sınıfta iki ağabeyim askere gidince okulu bırakıp çobanlık yaptım. Babam polis, amcam öğretmendi. Ancak, aileye bakacak kimse yoktu. Çobanımız gittiği için hayvanlara bakacak kimse yoktu. Babam, “Oğlum bak, başka çaremiz yok. Kim otlatacak bu hayvanları, çoban da bulamıyoruz” diyerek, beni okuldan aldı. Çaresiz kabul ettim. Tek şartım o yıl okutulacak kitapları alması oldu. Babam kitaplarımı aldı. Her gün çantama bir kitap, kalem, defter koyup koyun sürüsünü çıkarıp otlatıp gelirdim. Koyunlar otlarken ben de kitaplarımdan ders çalışırdım. Otlattığım yerde öğlen olunca okulun karşısındaki yüksek tepeye gelir öğlen okulun bahçesinde oyun oynayan arkadaşlarımı izlerdim. Çok üzülürdüm. Önümde bir sürü, yanımda bir köpek, elimde bir kitap, o yılı öyle
geçirdim. Sonraki yıl çok başarılı bir öğrenci olduğum için bir üst sınıfa geçtim. İlk ve ortaokulda da çok başarılıydım. O nedenle öğretmen okuluna gönderildim.
Ailenizin kıymetli kitaplarını da kütüphanelere bağışlamışsınız...- Dedelerim, amcam öğretmendi. 575 küsur ciltten oluşan kütüphaneleri bana kaldı. 191 cildi yazma, 384 cildi Osmanlıca ve Arapça kıymetli eser. Aralarında 1000 yıllık el yazmaları vardı. Şimdi hepsi Milli Kütüphaneye’de.
Siz de küçük yaşta kütüphane kurmuşsunuz...- İlkokul üçüncü sınıftaydım, ilk kitabımı ilkokul müdürüm hediye etti. Akşam eve götürdüm, anne babama okudum. Birinci sınıftayken babamın yaptığı sandığı kütüphane gibi kullanırdım. Biraz büyüyünce harçlıklarımı biriktirmeye başladım. O zamanlar kitap satan yerler yok. Pazar günleri bir satıcı gelir, sergi açardı. Ben de gider kitap alırdım. Kerem ile Aslı, Arzu ile Kamber, Köroğlu gibi hikayeleri biriktirirdim. Sonra o kütüphane 8 bin ciltlik yer haline geldi. Onu da Giresun Üniversitesi Merkez Kütüphanesi’ne bağışladım.
Babanız polismiş, siz niye öğretmen olmak istediniz?- Daha ilkokulda öğretmenimi de okulumu da çok sevdim. Biraz soydan gelen bir şey sanırım. Dedelerim de öğretmenmiş. Bizim öğretmenlerimiz bizi idealist yetiştirdiler. Öğretmen olunca atanmak istediğimiz yer sorulduğunda, “Bayrağın dalgalandığı her yer” diye yanıt verdik.
Yaptığınız bağışların parasını sadece kitaplardan mı kazandınız?- Evet. Öğretmen meslek kitapları ve okul kitapları eskiden çok ilgi görürdü. Eşimin adına 1963’te yayınevi kurdum. Öğretmenlerin pratik kitaplara ihtiyaçları vardı, onları yazdım. Yayınevi kurunca kitaplarım devamlı yayınlandı. Daha sonra 1974’te matbaamı açtım ve 1975’te emekli oldum.
ATATÜRK’E DOĞUM GÜNÜ HEDİYESİ
İlk okulunuzu nasıl açtınız?- Ankara’da Çankaya’da. O zamanın parasıyla 15 milyona. Evim ve arabam vardı. Kitaplarımdan iyi para kazanıyordum. Eşimle bu kararı aldık. Ancak, çok zorluk çektik. Okulu yaptırmak için ruhsat vermediler, suyu tankerle taşıttım, betonlarım taşlaştı, demirler çürüdü. Ama pes etmedim. Sonunda Atatürk’ün doğumunun 100’ncü yılına emekli öğretmenin hediyesi olarak yetiştirdim. O yıl Ankara’da 20’inci sırada vergi rekortmeni oldum. 100 milyon nakit para kazandım kitaptan. Zengin olmak isteyenlere kopya veriyorum: “Millete hayır yapsınlar, Tanrı onlara kazanç verir”.
Sadece okul değil, kültür merkezi, laboratuvarlar da var...
- 13 ilde 21 okul yaptırdım. Kültür merkezleri, halk kütüpühneleri ve cami yaptırdım. Şebinkarahisar’da dedelerimin adını taşıyan camiide her yıl 10 Kasım’da Atatürk ve Kurtuluş Savaşı şehitlerine ve şehit öğretmenlere mevlid okutulur.
Şu andaki servetiniz ne kadar?- Gayrimenkullerim var. Ankara’da bir han var trilyonlar değerinde, 10 daire ve bir villa...
Sizce okullara para harcamasaydınız daha zengin olur muydunuz?
- Yok, bu kadar bereketli olmazdı.
Siz bu kadar okul ve kurum yaparken, aileniz ne dedi?- Kızlarım, eşim, hepsi beni destekledi. Babamın, anamın, kardeşimin ve eşimin adını taşıyan kurumlar Türkiye’nin her yerinde.
Burs da veriyorsunuz...- Evet. Emekli maaşımı bursa ayırıyorum. Öğretmen çocuklarını ve ihtiyacı olanları okutuyorum.
Okul yapıp, devlete bağışlarken zorlandığınız anlar oldu mu?- Çok. İlk okulumu yaparken rüşvet verdim çünkü inşaatımı mühürlediler. Çok zorluklarla karşılaştım ama hiç vazgeçmedim.
Hiç pişmanlık duyduğunuz oldu mu?- Hayır, hiç. Hayata yeniden başlasam, gençliğim elime geçse yine aynı şeyleri yaparım. Çünkü bu memleketi bize bırakan ecdadım Anadolu’yu vatan yaptı.