A.A
Oluşturulma Tarihi: Ekim 07, 2009 11:51
Uzmanlar, kendi başlarına yapabilecek becerileri gelişmeyen çocukların, okul döneminde panik yaşayabileceği için okula gitmeyi reddedebileceği uyarısında bulundu.
Çocuk İstismarını ve İhmalini Önleme Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Ankara Üniversitesi (AÜ) Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Runa İdil Uslu, çocukların ilk kez okula başlama sürecinde ailelerin ve eğitmenlerin bilinçli olması gerektiğini söyledi.
Okul öncesi dönemde çocuğun kendisine bakım veren kişi ve kreş döneminde öğretmeni ile kurduğu yoğun bağ ve kuvvetli ilişkinin, çocuğun ruhsal gelişimi için sağlıklı olduğunu belirten Uslu, bağlanma duygusunun daha sonra ayrılma kaygısı ile birleştiğini anlattı.
Ayrılma kaygısının zamanla güçlenerek 1.5-2 yaşlarında en üst düzeye çıktığını, sonrasında ise yavaş yavaş becerilerinin gelişimi ile birlikte azaldığını, ancak hiçbir zaman sıfırlanmadığını belirten Uslu, sağlıklı gelişen bebeklerin, 2.5-3 yaşlarında kreş dönemiyle birlike bakım vereninden ayrılmaya, öğretmenine bağlanmaya başladığını bildirdi.
Runa İdil Uslu, bazı çocukların ilkokula başlama yaşına gelmelerine karşın anne babadan ayrılma ve okul ortamında var olabilmeye ilişkin kaygı ve özgüven eksikliğinin sürebileceğine işaret etti.
Uslu, çocuğun kaygısının normal karşılanması, öfke ile karşılık verilmemesi gerektiğine dikkati çekerek, “Öğretmenle kurulacak iletişim sayesinde, çocuk annesinden ayrılmaya tahammül edebilir” dedi.
"Ebeveynler, çocuğun yerine herşeyi yapmamalı"
Ayrılma kaygısında bazen “Okul reddi”nin gelişebildiğini de dile getiren Uslu, bazı anne babaların çocuğun yerine herşeyi yapma eğiliminde olduğunu bildirdi.
Uslu, bunun ebeveynlerce bazen zamansızlıktan, bazen titizlikten, bazen çocuğun kendi başına beceremeyeceği endişesiyle yapıldığını, ancak bu tutumun çocuğun okul öncesi dönemde kazanabileceği becerileri olumsuz etkilediğini söyledi. Uslu, “Bu durumda çocuklar, yanlarında anne baba olmadan herhangi bir şey yapamayacaklarına inanarak okula başlıyorlar, yanlarında anne babaları olmadığında kendilerini yalnız ve aciz hissediyorlar. Kendi başlarına yapabilecek becerileri de geliştiremedikleri için okul döneminde panik yaşıyorlar ve okulu reddedebiliyorlar” diye konuştu.
Bunların dışında aileden birinin hastaneye yatmasının, vefatının ya da kardeşin doğması gibi durumların da ayrılma kaygısını pekiştirebileceğini anlatan Uslu, çocuğun okula gitmeme isteğinin şımarıklık olarak algılanmaması, bunun çok yoğun bir duygu olduğunun bilinmesi gerektiğini söyledi.
Çocuk İstismarını ve İhmalini Önleme Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve AÜ Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Runa İdil Uslu, şunları söyledi:
“Çocuğun çoğu zaman keyifli olması, okula gitmeye sıra geldiğinde reaksiyon göstermeye başlaması kaygı yaşadığının göstergesidir. Çocuk, bu davranışıyla, ailesini yönlendirmeye çalışmıyor, paniğe varan kaygı yaşıyordur. Bunu, bazen servise binmek istememek, bazen okula gitme saatinde yavaş hazırlanmak şeklinde gösterir. Fiziksel belirti olarak da karın ağrısı, mide bulantısı, baş ağrısı, sabah iştahsızlıkları, kusma veya ishal görülebilir.”
"Hergün kararlılıkla okula götürülmeli"
“Çocuğun okula gitmek istememesinin, kararlılıkla karşılanmaması sorunun giderek büyümesine yol açar” diyen Uslu, bu durumda izlenecek yol hakkında şu bilgileri verdi:
“Çocuğa, 'Peki bugünlük evde kal, okula gitme' denirse, çocuğun ertesi gün gitmesi daha zor hale gelebilir. Çocuğun, evde kalma süresi ne kadar uzarsa, çocuk ne kadar okuldan uzak kalırsa ve arkadaşlarından koparsa durumu toparlamak o kadar zorlaşabilir. Böyle durumlarda, çocuğun her gün okula götürülmesi, dayanabildiği kadar bakım veren kişinin varlığında okula götürülerek derse girmesi sağlanmalıdır.
İlk günlerde bir yakınının dışarıda beklemesi uygun olabilir. Bu kararlılıktan asla vazgeçilmemelidir. Mümkün olduğunca çevreden bu duruma müdahale edilmesine izin verilmemelidir. 'Daha sen, sınıfa girmedin mi?', 'Ne işin var koridorda?', 'Ayıp, hala anneni bırakamıyor musun?' gibi yaklaşımlar yapılmamalı. Bunlar, reddi daha çok tetikleyebilir. Çocuğun öğretmeniyle işbirliği yapılarak sınıfta tutulması sağlanmalıdır. 'Okula gider misin?' diye sormak yerine sakin ama kararlı bir tavırla kısaca 'Okula gitme zamanı geldi, tüm arkadaşların gidiyor, ihtiyacın olduğunda ben de orada olacağım, alışacaksın' denilmesi gerekiyor. Okula gidilmediğinde ise evde oyun oynama ya da televizyon seyretme gibi lükslere izin verilmemeli, öğretmenle konuşularak, okulda işlenenler evde yaptırılmalı. Hatta bazen okul formasını bile giydirilip evde oturtulmalı. Böylece, ruhen okuldan kopması engellenebilir.”