Güncelleme Tarihi:
Cumhuriyet Gazetesi yazarı Mimar Oktay Ekinci beyin kanaması nedeniyle bir süredir yoğun bakımda tedavi gördüğü Alman Hastanesi'nde yaşam mücadelesini kaybetti.
OKTAY EKİNCİ KİMDİR
1952 yılında Balıkesir’de doğan, aslen Karslı olan Oktay Ekinci, ilkokulu Erzincan ve İstanbul’da okudu. Orta öğrenimini İstanbul Pertevniyal Lisesi’nde tamamlayan Ekinci daha sonra Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde Yüksek Mimarlık Bölümü’nü bitirdi. 1978'de Muğla Belediyesi’nde İmar Müdürü olarak göreve başlayan Oktay Ekinci ilerleyen yıllarda eşi yüksek mimar Zehra Ekinci ile birlikte serbest mimarlık yaptı. Mimarlar Odası’nın çeşitli kademelerinde yöneticilik görevleri üstlendi.
1992-1996 yıllarında iki dönem Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Başkanlığı yapan Ekinci, 1998-2000 dönemi ve 2000-2002 dönemi için Mimarlar Odası Genel Başkanlığı’na seçildi. 1993 yılından itibaren MSÜ Mimarlık Fakültesi-Şehir ve Bölge Panlama Bölümü’nde ders verdi. Ekinci 1992'den beri Cumhuriyet Gazetesi'nde yazarlık yapıyordu.
Oktay Ekinci, Cumhuriyet Gazetesi'nde köşesi için vefatından önce hastaneden yazısını gönderdi. Ekinci'nin ana diliyle yazdığı o yazı bugün Cumhuriyet Gazetesi'nde 'Ayhavar Hastahana'dakilere başlığıyla yayınlandı. Yazının son kısmındaki dipnot ise çarpıcıydı.
'Ayhavar Hastahana'dakilere
Hörmetli ohurlar, bilirsiz, “anadilim”de galeme aldığım bu yazılarımda, Kars’ta 1950’lerde “Ekinci Pedalhanesi”nde basılıp neşredilen “Ayhavar” (yetişin-imdat) “mizah gazeti”nden elham alıram.
İndi de istedim ki hastahanade geçen bir neçe günü anadilimde sizlerle dertleşim...
Bu bayramı hastahanada garşılamah, hetta hastahanada keçirmeh nasip oldu.
Şükürler olsun, bele de nasip olmayabilerdi... Alman hastahanası’nın nöroloji servisi, meni acil servisten yoğun bakıma alıp yüksek tansiyon darbesiyle ganayan beynime el goyanda, dohtorun ifadesine göre tehlikeyi ucuz atlatmışam...
İndi bu yazıyı da hastahana odasında meni ziyaret eden bir yoldaşımın kömeğiyle (yardım) galeme alabilirem...
Neçe olacah?
Peki, yazıh beynim niye ganadı; meni bu hallere tüşürdü?
Dohtor dedi ki: “İnden bele (bundan böyle) beynini yormayacan, gafanı her şeye tahmıyacan...”
Men de dedim ki: “Başüste! Emma görek bu ne cür (nasıl) olacah?”
Bunu fikrederken gördüm ki odadaki televizyada “Balyoz” davasınnan söz açıp... hamı deyir ki: “Huguk galmadı.”
İndi deyin görüm ay dostlar, men bu yazıh beynime ne diyim; “Senin eyi olman üçün gerek heç oralı olmayasan, aldırmayasan” diyebilmeh golay mı?
İşte bele bir hastalığa yagalanmışam ki ya beynimi gandıracığam; ya da gerçehleri yoh gabul edecem...
Yazıh nörologlar da “iki arada bi derede” galıplar.. İstiyirler ki hem hestaları tezlikle eyileşsin, yaralı beyni daha fazla zerer görmesin; hem de olanı biteni doğru gavrayah, eyi anlayah…
Ay dostlar bu heberlerle bu mümkün olabiler mi? Bilen varsa menim nörologlarıma da anlatsa eyi olar...
Bayram sevinci
Ay dostlar,
Gazet yazılarının eyni zamanda “nağme” (mektup) yerine geçtiğini bilirim amma bir bu gadar yoh... Ara verdikten sonra hastahanadaki Boğaz manzaralı odadan söz eden yazı üzerine gedim ağabeyim mimar Niyazi Duranay bir mesaj gönderdi, eynen deyir ki:
“Oktay,
Bana bayram sevinci yaşattın, yazmaya başladın, nice bayramlara... Sevgilerimle...”
Men de buradan ağabeyime salam gönderirem... İnşallah hemişe yazaram...
Tüm dostların bayramı gözel geçsin, nice mutlu, sağlıklı bayramlara, hep birlikte... Galın salamat..
Not: 13 Ekim Çarşamba günü yayımlanan “Hastanenin Boğaz Manzarası” başlıklı yazımda “yazıh beynimin ezizliği”nden değil dizgideki teknik bir aksaklık nedeniyle paragraflar karışmış... Merak eylemeyen...
16 Ekim 2013 - Cumhuriyet