Ali DAĞLAR/İSTANBUL
Oluşturulma Tarihi: Ocak 13, 2008 00:00
Müzayedede satılan bir kartpostal üzerindeki 96 yıl önce çekilmiş bir fotoğraf, İstanbul’u nereden nereye getirdiğimizi, devlet arazilerini nasıl yağmaladığımızı, İstanbul’u çarpık ve çağdışı bir kent haline nasıl getirdiğimizi bütün çıplaklığıyla gösteriyor. Kartpostalda görülen Okmeydanı’nın yerinde bugün yeller esiyor. Nişan taşı ise biçimsiz ve çirkin "apartman kondu"ların arasında ne idiği belirsiz ve işlevsiz bir dekor gibi duruyor.
TARİH araştırmacısı Hüseyin Irmak, bir müzayedede yaklaşık 100 yıl önce çekilmiş bir nişan taşı fotoğrafının bulunduğu kartpostalı satın alarak arşivine ekledi. Sonra da fotoğrafta yer alan ve Osmanlı döneminde ata sporu okçuluk yarışmalarının merkezi olan Okmeydanı’ndaki nişan taşını aramaya karar verdi. Uzun aramalardan sonra, günümüzde sadece adında "meydan" olan ve betondan bir labirenti andıran Okmeydanı semtinin bir sokağında tarihi anıtı bulmayı başardı.
ÇIKSALIN MAHALLESİ Solmuş kartpostalda, kaidesinin gölgesinde bir levendin dinlendiği anıt taşın çevresi yemyeşil bir tepe görünümünde. Aynı taş bugün dar bir sokağın içinde, bakımsız ve önünden geçen insanların ancak fotoğraf makinesine poz vermek için durup gülümsediği kirli ve "ne idüğü belirsiz bir dekor" görünümünde. Keçecipir Mahallesi’nin bir sokağında yükselen ve Sultan II. Mahmud’a ait "celi talik" yazıyla kitabeli nişan taşının 1912 yılında çekilen fotoğrafındaki görünümüyle şimdiki görünümü arasındaki fark, Türkiye’nin kültür-tarih ve çağdaşlaşma üçgenindeki kısa bir özeti gibi. Araştırmacı Hüseyin Irmak, siyah-beyaz kartpostalda, bugünkü apartman aralarında kalmış görünümünden çok uzak ve çevresi boş olduğu için daha da yüksek gibi duran nişan taşının çok uzağında görünen yerleşim yerinin, o zamanki adını bugün de koruyan "Çıksalın Mahallesi" olduğunu söylüyor.
BİNA GERİ ÇEKİLDİ Şaban Çiğdem, nişan taşının Dursun, Ahmet ve Hacı Çoban adlı dayılarının sahibi olduğunu bahçede yer aldığını söyledi. Çoban kardeşler, 1992 yılında bahçede bulunan gecekondunun yerine üç katlı bina yaptırmaya karar vermiş. Üç kardeş, nişan taşının kaldırılması için de Beyoğlu Belediyesi’ne başvurmuş. Ancak belediye herhangi bir işlem yapmamış. Çoban kardeşler bu yüzden evlerini iki metre geriye çekmişler. Üç katlı binanın ön yüzü, hemen taşın önünde yükselmiş. Bu yüzden orta katta oturan Dursun Çoban’ın evine nişan taşına tırman hırsızlar iki kere girmeye çalışmış.
Okun düştüğü yere dikilirdi
Osmanlı devrinde ok atma yarışmaları ve talimleri yapılırken kullanılan bu taşlar, yarışmalara katılanların, padişahların ve kemankeşlerin attığı okların düştüğü noktaya dikilirmiş.
Araşırmacı yazar Şinasi Acar’ın Türk okçuluk tarihini incelediği "İstanbul’un Son Nişan Taşları" adlı kitabında Okmeydanı ve okçulukla ilgili önemli bilgiler var. Şinasi Acar, padişahlar adına dikilen taşların bile korunmadığını, semt tahrip edilmese Okmeydanı’nın okçuluğun dünyadaki merkezlerinden birisi olabileceğini yazıyor. Okmeydanı semti tarihte okçuluk turnuvalarının düzenlendiği önemli merkezlerden biriydi.
1950’li yıllarla köyden kente göçün yoğunlaşmasıyla birlikte, İstanbul’un tarihi dokusunun yağmalandığına değinen Acar, kitabında, kimi tarihi nişan taşlarını büyük zorlukla gecekonduların bahçelerine girerek fotoğrafladığını dile getiriyor. Acar, buradaki yapıları "Apartman kondular" olarak niteliyor ve 60’a yakın nişan taşı tespit ettiğini söylüyor.