Güncelleme Tarihi:
Okaliptus aynı zamanda Avustralya Aborijinleri’nin kültüründe de binlerce yıl boyunca önemli bir role sahip olmuştu. Okaliptusun, yenilebilir kökleri olan bazı küçük türleri yerli toplulukların temel besin ihtiyacını oluştururdu. Bu topluluklar bazı türlerin tohumlarını da yerdi. Daha büyük olan türleri köklerinde hatırı sayılır miktarda su barındırır ve kuraklık dönemlerinde el altında içme suyu bulunmasına yarar. Ancak Aborijinler okaliptusa, öncelikle kabuğu ve yaprakları için önem verirlerdi. Özellikle yaprakları, yakıcı ve baş döndürücü bir kokuya sahip olan ve önemli şifa özellikleri olan zengin bir uçucu yağ kaynağıdır. Aborijinler ezilmiş yapraklarından çıkartılan okaliptus yağı içeren merhemler yaparlardı. Bunlar deriye, küçük yaraları ve mantar enfeksiyonlarını iyileştirmek için uygulanırdı.
Yaprakları daha derin yaraların üzerine sarılarak kullanılırdı. Taze ve yumuşatılmış yapraklarından alınan buhar, sinüsleri ve
geniz yolunu temizlemek amacıyla teneffüs edilirdi. Romatizmayı hafifletmek için hastalar ısıtılmış yapraklarının üzerine yatırılır ve hastalara uçucu yağı koklatılırdı. Okaliptus yağının ticari damıtımı 1800’lerde başladığında yağ ihraç edilmeye ve Batıda hem konvansiyonel pazarda hem de şifa pazarında yerini hızlıca almaya başladı. Günümüzde okaliptus öksürük ve soğuk algınlığı için kullanılan birçok damlanın, göğüs merheminin ve buhar banyosunun içeriğinde yerini almıştır. Laboratuar çalışmaları da okaliptus yağının güçlü bir anti-bakteriyel ve anti enflamatuvar özelliği olduğunu gösterir.
Bitki uzmanları boğaz ağrısını dindirmek amacıyla taze yapraklarının gargara edilmesini; bronşit ve sinüzit için ise çayının
içilmesini önerirler. Okaliptus buharının teneffüs edilmesi bronşite, öksürüğe ve gribe de iyi gelebilir. Burna ve göğüse merhem olarak uygulandığında bu bölgelerdeki kanlanmayı hafifletir. Deriye yağ olarak sürüldüğünde ise eklem iltihabı acısını azaltır; baş ağrısı semptomlarını hafifletir.
Hangi tarihlerde nasıl kullanıldı?
1852; Eczacı J. Bosisto Avustralya’da ticari okaliptus yağı işine girer.
1870; Kimyager F.S. Cloez okaliptus yağının ana bileşeni olan eucalyptol’ü tanımlar.
1880’ler; Askerler okaliptus yağını antiseptik olarak kullanmaya başladılar.
1930’lar; İngiliz şirketi Halls mentollü okaliptuslu öksürük pastillerini icat etti.
Okaliptus, çoğu Avustralya’ya özgü olan; kuzeyde Malezya’dan Filipinlere kadar yayılmış olan ve 680’den fazla türü içinde barındıran bir bitki cinsi olarak neredeyse Avustralya’nın tüm ormansı bitki örtüsünü tanımlar. Dünyanın en uzun ağaçlarından sayılan bazı okaliptus türleri 150 metre uzunluğa ulaşır. Eucalyptus globulus ençok bilinen ve en yaygın türüdür; dünyanın tüm sıcak, astropikal ve tropikal iklimlerinde ekilebilir ve doğal olarak yetişir.
Yaklaşık 100 metre uzunluğa erişebilir ve ayırt edici özelliklerinden biri alacalı desenli kabuğudur.Beyaz kabarık çiçeklerinin en önemli özelliği sayısız stamene (erciğe) sahip olmasıdır. Meyvesi tekli düğmemsi bir küre gibidir ve 2 cm genişliğindedir.
Yaprakları gençliğinden ergenliğine şekil ve düzen olarak değişkenlik gösterir. Genç yaprakları sapsızdır ve gövdeyi kavrar. Yapraklar mavi-yeşil bir renge sahiptir; dokunulduğunda üzerinden beyaz tozlar dökülür. Ergen yapraklar sapı izler; mızrak
şeklinden orak şekline bürünür ve yaklaşık 30 cm uzunluğa erişir. Ağacın doğasına uygun düşen bu yaprak dönüşümü Avustralya kaplumbağa böceğine karşı bir kamuflaj görevi görür. Böylece bu böcekler genç yapraklara saldıramazlar. Esansı da böceksavar görevi gören yaprakları çok güçlü bir aromaya sahiptir.
Yetişme Alışkanlıkları
Okaliptus güneybatı Avustralya’ya özgüdür ve genel olarak Tazmanya’nın, Viktorya’nın ve Yeni Güney Galler’in nemli vadilerinde bulunur. Avrupa’ya 1854 yılında tanıtılmıştır ve ilk olarak 1856 yılında Kaliforniya’da yetiştirilmeye başlanmıştır. Günümüzde Kaliforniya’da yaygın olarak bulunur; eyaletin sıcak bölgelerinde doğal olarak yetişmeye başlamıştır. Aynı zamanda Güney Avrupa’nın ve Kuzey Afrika’nın sıcak bölgelerinde yaygın olarak bulunur. 19. yüzyılın sonlarında Peru Andilleri’ne erozyon kontrolü amacıyla tanıtılmış ve bölgenin baskın ağacı haline gelmiştir. Ayrıca Güney Afrika ve daha birçok bölgede doğal olarak yetişmeye başlamıştır. Eucalyptus ismi Yunanca’daki eu ve kalypto isimlerinden kaynağını alır ve “gözkapağı gibi kapatmak” anlamına gelir. Çiçek zarfları goncalarını bu şekilde kapatır. Türün ismindeki globulus küre şeklinde anlamındaki “globe” kelimesinden gelir; genç yaprakların ya da meyvesinin şekline atıfta bulunur.
Ekim ve Hasat
Okaliptus dünyanın en hızlı büyüyen ağaçlarından birisidir. Yüzeyden yaklaşık 1 metre derinliğinde ıslak toprağı tercih eder; Kaliforniya’da nemli okyanus havasının kumla buluştuğu yerlerde coşar. Mükemmel bir biçimde drene edilmiş zengin bahçe toprağına ihtiyaç duyar. Tohumla yetiştirildiğinde doğrudan filiz verir. Yaprakları, bitkinin kullanılan kısımları, çiçeklenme başlamadan
önce hasat edilir. Çiftliklerde budanmış ağaçların yaprak kümeleri topluca hasat edilir ve esans üretimi için kullanılır.
Tedavi Amaçlı Kullanımı
✚✚ Soğuk algınlığı
✚✚ Öksürük
✚✚ Astım
✚✚ Anfizem
Okaliptus yaprakları ve çiçekleri ıtırlıdır ve kokusu üst solunum yolu enfeksiyonlarında, soğuk algınlığında, öksürükte
ve astımda rahatlatıcı bir etkiye sahiptir. Okaliptus yaprağında bulunan uçucu yağ, özellikle de sineyol (diğer ismiyle okaliptol), öksürüğe iyi gelir. Yapraklarında bulunan yağlar özellikle balgam sökücü olarak kullanılır; ciğerlerden balgamın sökülmesine yardımcı olur. Kekik yağı ve diğer uçucu yağlar gibi okaliptus yağı da ciğer salgılanmasında değişikliklere yol açar ve balgamın daha kolay sökülmesine yardımcı olur. Okaliptus yağının antiviral ve antibakteriyel etkilerine, özellikle de normalde üst solunum yolu enfeksiyonlarına yol açan bakterilere ve virüslere karşı etkilerine odaklanan birçok araştırma yapılmıştır.
Buna ek olarak okaliptus yağı iltihaplanmayla da savaşır; deri kremleri için ve aynı zamanda deri sağlığı ve eklem ilhitabı için çok iyi bir bileşendir. Okaliptol aynı zamanda astım ve anfizemle savaşımda da kullanılır çünkü nefes yolunu açmada ve
nefes yolu iltihaplanmasıyla baş etmede oldukça başarılıdır. Anfizemli hastalarla yapılan bir çalışmada okaliptol kapsüllerinin semptomlarla baş etmede plasebo grubuna kıyasla iyileşme sağladığı ortaya çıkmıştır. Astım hastalarıyla yapılan bir
klinik çalışma da günde 3 defa okaliptol alımının steroid dozunu düşürmeye yaradığını gösterir.
Kullanım Şekli
ÇAY: 1 ya da 2 bardak suda yaklaşık olarak yarım çay kaşığı kurutulmuş ya da taze okaliptus yaprağını 5 dakika süreyle demleyin. Öksürük için günde 3 defa için.
KAPSÜL: Okaliptol kapsülleri – 200 mg’lık dozlardan günde 3 defa alın – hem anfizemi hem de astımdan kaynaklanan nefes alma problemlerini azaltır.
Uyarılar
Okaliptus yağı içildiğinde mide bulantısına, kusmaya, kas zayıflığına, nefes alma problemlerine, artan kalp ritmine ve düşük
tansiyona yol açabilir. Bu semptomlar 1 çay kaşığından daha az tüketiminde rapor edilmiştir. Okaliptus aynı zamanda düşük kan şekerine yol açabilir; bu nedenle şeker hastaları tarafındandikkatle kullanılmalıdır. Okaliptusyağı bazı ilaçlarla etkileşime
girebilir. Reçeteli ilaç kullananlar okaliptus tedavisine başlamadan önce doktoruna danışmalıdır.