Güncelleme Tarihi:
Danimarka'da çocuklarımın okuduğu okulda ve ayrıca belediye de Eğitim Komisyonu üyeliği yapmış bir kişi olarak, eğitim konusunda ülkemizdeki gelişmelerle, Danimarka'daki uygulamayı karşılaştırmak istiyorum.
Türkiye'de eğitim müfredatını Arap çorbasına benzettiler. Tıpkı Arap Baharı gibi. Önce eğitimin 8 yıla çıkarılması ardından 4+4+4 sistemi. Ne gerek vardı? Hadi 8 yılı anlıyorum da, 4+4+4 ne oluyor? Amaç ne? Uğraşacak başka şey kalmadı mı?
Eğitim kitaplarından, Atatürk ve laiklikle ilgili dersleri çıkarırken, 4+4+4 modeli bence çocukların beyinlerini daha küçük yaşlarda yıkamaktan başka bir amaç taşımıyor.
Eğitim Bakanı çıkıyor diyor ki “Avrupa ülkelerinde çocuklar 60 aylıkken okula başlıyor. Bizde 66 ay erken mi?” Avrupa ülkelerinde çocuklar 60 aylıkken, sadece çocuk yuvasına gider. 72 aylıkken de hazırlık sınıfına başlar. Aile isterse çocuğunu 60 aylıkken hazırlık sınıfına gönderebilir ama çocuğun hazırlık sınıfına başlayacağı yıl ekim ayında 60 ayı doldurmuş olması şartı aranır. Zorunlu olan yaş ise 72 ayı doldurmuş olmaktır. Çocukların okula başlama yaşı ise 7'dir. Yani çocuk 84 aylık iken 1'inci sınıfa başlar. Eğitim Bakanına, Avrupa ülkelerinde, özellikle Danimarka gibi gelişmiş ülkelerdeki eğitim modelini iyi öğrenmesini tavsiye ederim.
Dershaneleri kapatmanın amacı da bana göre, modern, Atatürkçü düşüncelerden, öğretmenlerden çocukları uzak tutmaktır.
Dershaneleri kaldırdığına göre, hükümet, eğitimde yeterli başarıyı gösteremeyen çocuklara özel eğitim, yani ekstra ders verecek mi? Tıpkı Danimarka'daki gibi.
Dershaneleri kapatınca öncelikle, çok sayıda dershane sahibi iflas edecek, belki de kredilerle açtıkları ekmek kapılarını kapatıp borç batağına saplanacaklar. Ailesini geçindirmek için dershanelerde ekstra kazanç elde eden öğretmenler zor durumda kalacaklar. Aileler çocuklarını özel dershanelere gönderemeyince, devlet de özel ders veremeyince çocuklar eğitimlerine devam etme güçlüğü çekeceklerdir. Keşke devlet ekstra ders imkanı yaratsa da özel dershaneler hiç olmasa.
Bakın Danimarka’daki sisteme kısaca değineyim. Zorunlu eğitim yani temel eğitim 10 yıldır. Öğrenci bilgisini sağlamlaştırmak isterse 10'uncu sınıftan, bilgisine güveniyorsa 9'uncu sınıftan mezun olur. Temel eğitimden sonra ya meslek lisesi ya da normal liseye devam eder. Yolun kısasını tercih edenler meslek lisesi, uzununu tercih edenler, yani üniversiteye devam etmek isteyenler normal liseyi tercih ederler.
Öğrencilerin ne temel eğitimde ne de lise düzeyinde hiç bir okul masrafları olmaz. Çanta, kalem, kalemtıraş cetvel gibi malzemelerin dışında. Her türlü kitap ve defter masrafını devlet karşılar. Çocuk en az lise düzeyinde eğitimini tamamlayıncaya kadar ailesine yük olmaz. Üniversite düzeyinde de ailesine yük olmaması için öğrenci harcı alır. Bizdeki gibi, okula aile birliğine yardım adı altında ya da düzmece nedenlerle kayıt parası alınmaz. Her çocuğun okuma, üstelik evine en yakın okula gitme hakkı vardır.
Temel eğitim okullarında, okul yönetimi, 4 yılda bir belediye seçimlerinin ardından yapılan yasal seçimle veliler arasından seçilir. Velilerden oluşan okul yönetimi, okulun tüm harcamaları, kütüphanesindeki kitaplar, eğitimde kullanılacak malzemeler, öğretmen ve müdür atama, görevden alma, okulda tadilat gibi bir çok alanda yetkilidir. Okul müdürü okul yönetiminin toplantılarında kurula sadece sekreterlik görevi yapar ve oy kullanma, karar verme hakkı yoktur. Görevi alınan kararları uygulamaktır. Öğrenci ve öğretmen temsilcileri toplantılara katılır, fikirlerini veya eleştirilerini söylerler oy hakları yoktur. Durum böyle olunca da veliler çocukları için ne doğruysa, ne iyi ise o kararı alırlar.
Eğitim bakanlığı yılda bir kez nisan, mayıs aylarında belediyelerin okul komisyonları aracılığı ile okul yönetimine, yıllık, ders planı ve okutulacak kitaplar hakkında öneride bulunur. Ama öneriyi uygulayıp uygulamama, hangi dersin kaç saat okutulacağı veya okutulup okutulmayacağına okul yönetimi yani veliler karar verir. Siyaset, özel çıkarlar gibi konular okulun dışında kalır.
Gelelim dershanelere. Danimarka'da dershane diye bir kavram yoktur. Eğitimde diğer öğrencilerden geri kalan bir öğrenci varsa, hangi konuda geri kalıyorsa, o öğrenciye, özel bir öğretmen tahsis edilir ve bazen ders saatleri içinde, bazen de ders saatleri bittikten sonra söz konusu öğrenciye ekstra ders verilir. Aile bunun için bir ödeme yapmaz ve çocuğunu dershaneye göndermek zorunda kalmaz.
Burada Danimarka eğitim sistemini anlatırsam tabii ki sayfalara sığmaz. Ama umarım okuyanlar biraz fikir sahibi olurlar. Umarım, Türkiye'yi yönetenler çocuklara, ailelere bu imkanları sağlarlar. En azından aileye bir kuruş bile yük olmadan, çocuklarını en az lise düzeyinde okutma şansı yaratırlar.
Aksi takdirde biz daha çok uğraşırız Avrupalı olacağız diye.