Güncelleme Tarihi:
Bu kelime bazılarımıza çocukluğumuzda yaşadığımız şiddeti, bazılarımıza şu an yaşamımızda yer alan şiddeti, daha şanslı olanlarımıza yakın ya da uzak çevremizde yaşananları, ama hepimize en azından gün içinde çeşitli şekillerde sosyal ortamımızda yaşadığımız şiddeti anımsatıyor.
Şiddet öyle bir travma ki yıllar sonra bile anımsandığında insan aynı acıyı ya da öfkeyi hissedebiliyor.
Bu çağrışımlar duygularımızı tetikliyor ve duygularımız davranışlarımıza yansıyor bir anda. Bu durum kimi zaman daha duyarlı olmamıza, kimi zaman bir başa çıkma biçimi olarak duyarsız, öfkeli, dirençli ya da savunucu olmamıza neden olabiliyor.
Kampanyada gerek organizasyon çalışmalarını yaparken, gerek eğitim çalışmaları sırasında ya da gönüllülerimizle yaptığımız çalışmalarda bu tepkilerle sık karşılaştık, Bazı tepkiler yüreklendiren, güç veren, destekleyici nitelikte, bazıları ise üzen, hayal kırıklığı, kimi zaman öfke yaratan engelleyici nitelikteydi. Özellikle eğitim ve gönüllü çalışmalarında bunları anlamaya, elimizden geldiği kadar her konuda bilgilendirerek desteklemeye çalıştık.
Eğitimleri İstanbul'da 25 , Ankara'da 4, İzmir'de 3 ilçede, diğer altı ilde (Trabzon, Şanlıurfa, Kars, Van, Nevşehir, Erzurum) il genelinde organize ettik. İstanbul'da eğitimlerde yer alan tüm kurumlarla tek tek görüşme yaptık, diğer illerde ise genellikle kurumların bağlı olduğu müdürlükleri ziyaret ederek eğitimi organize etmeye çalıştık. Her kurumun kendine uygun zamanı seçmesinin ve programla ilgili önceden bilgi sahibi olmasının katılımın istenen düzeyde olmasını sağlayacağını düşündük. Düşüncemiz genelde doğrulandı ama bazı kurumlara ziyarete gitmenin yanı sıra bir iki gün önce hatırlatma yapmamızın da bir yararı olmadı. Kimi kurumlar eğitimin verimliliği açısından getirdiğimiz 30-50 katılımcı sınırlamamıza karşı çıkarken kimileri 30 kişiyi bile toparlayamadı!
Organizasyonlar sırasında çok değerli, konuya duyarlı, yardımcı, organizasyon yeteneği güçlü insanlarla karşılaşmanın yanısıra, sayıları az da olsa duyarsız davranan, çalışmaları güçleştiren, bulunduğu makamla var olan insanlarla da karşılaştık.
Kimi ilköğretim okulları çiçek gibiydi, daha girişten mis gibi kokuyordu. Çocuklar hareketli ama düzenli, keyifliydiler.
Kiminde ise daha girişinde tuvalet kokusu, demir kapılar, elinde sopa ile kapıda nöbet tutan görevliler ya da çocukları dövmekten beter azarlayan, aşağılayan öğretmenlerle de karşılaştık.Tümü devlet okuluydu. Durumu berbat olanlara en iyi semtlerde de rastladık, iyi görünen ve her şeyden önce temiz kokanlara en kötü semtlerde de rastladık.
Kötü durumdaki okulların yöneticilerine sorulduğunda devletin ödenek ayırmadığından, velilerin ilgisizliğinden, veli grubunun özelliklerinden şikayet ediyorlardı. İyi durumdakiler ise bu durumu genellikle ödenekleri iyi kullanmaya ve velilerinin desteğine bağlıyorlardı. Hangi okulda destekleyen, gayretli, velileri ile iletişimi iyi bir müdürle karşılaştıksa o okuldaki eğitimlere katılım her zaman iyi oldu.
"BEN ÇOK DAYAK YEDİM, DAYAĞA KARŞIYIM"
Hangi okulda velisini toplayamayacağı endişesi yaşayan, velileri ile sağlıklı bir iletişim içinde olmayan müdürle karşılaştıksa o okuldaki eğitime ya çok az kişi katıldı ya da eğitimi iptal etmek zorunda kaldık. Kimi okulda daha organizasyon için gittiğimizde "Ben dayağa karşı değilim" ya da  "Dayağa karşıyım tabi.. aslında küçükken babam beni çok dövdü ama o sayede adam oldum" diyen öğretmenlere de, konudan bahsedince gözleri dolarak "Ben dayağa karşıyım. Babam beni çok döverdi, o yüzden çok acı çektim, kendine güvensiz, pısırık oldum. Belki bu gün çok daha iyi mevkilerde olabilirdim. Dayağın bende yarattığı olumsuzluklar nedeniyle potansiyelimin altında şeyler yaptım. O yüzden her zaman arkanızdayım" dedi.
Ya da " aslında doÄŸru bulmuyoruz ama biz de bazen öğrencilerimize bir iki tokat attığımız oluyor. Bu kadar kalabalık sınıflarda disiplini saÄŸlamak zor. Ä°nsan ister istemez yapabiliyor" diyen öğretmenlerle de karşılaÅŸtık.Â
Biz her yere aynı koşullarla, aynı organizasyonu yaparak gittik ama aynı semt içinde iki okulun bile çok farklı olduğunu , bunun sadece devletin o okula sundukları ya da o bölgede yaşayan halkın sosyal, kültürel ya da ekonomik koşullarıyla ilgisi olmadığını, en çok da o okulu yönetenlerin eğitime , yaşama bakış tarzları, okul çalışanlarının birbirleri ve velileri ile ne kadar sağlıklı ilişki içinde olduklarıyla ilgisi olduğunu gözlemledik.
FUHUŞ ÇOK YAYGIN
İstanbul'un merkezindeki ilçelerden birinde, uyuşturucu kullananların ve fuhuşun yaygın olduğunu duyduğumuz semtte bir okula gitmemiz gerekiyordu. Bölgeyi bilenler gitmeden önce bizi özellikle okulun kapısında arabadan inip binmemiz konusunda uyarmışlardı.
Daha okulun kapısına gittiğimizde manzara hiçte iç açıcı görünmüyordu. 15-17 yaşlarında gözleri kaymış bir grup genç okulun hemen dışında dikkatimizi çekti. Okulun bahçesinde oturan birkaç kadın ise adeta kendi evinin bahçesinde oturan kişilerin rahatlığıyla biz içeri girerken seslendiler" hanım, hanım, müdüre söyle de bize yardım paketi versin!" Okul perişan bir görünümdeydi, bir kısım camlar kırıktı.
"SÃœREKLÄ° TEHDÄ°T ALIYORUZ"
Müdür depresif bir görüntü sergiliyordu. Bir çok branşta öğretmen eksikleri olduğunu, gelenlerden arkası güçlü olanların hemen gittiğini, çünkü bu semtte öğretmenlerin sürekli tehdit aldıklarını, bir çocuğa sert çıkışan bir öğretmen olursa tüm akrabalarının toplanıp dövmeye geldiğini, ailelerin bir kısmının uyuşturucu kullandığını, bazılarının ise fuhuş yaptığını, bu koşullar altında yetişen çocukların çok sağlıklı olamayacağını ama ilçe milli eğitim müdürlüğünün kendilerine bir rehber öğretmen bile vermediğini anlattı.
Okulda verilen eğitimden de buradan mezun olan çocukların geleceğinden de umudu yok gibiydi… Moralimiz bozuk bir şekilde bahçedeki kadınların ve kapı önündeki çocukların yılışık sataşmaları arasında okuldan ayrıldık. Yine de bir eğitim oturumu organize etmiştik. Eğitime giden eğitimcinin raporu ne yazık ki bizim izlenimlerimizle paralellik gösteriyordu…
"Kırık camların soğuğu arttırdığı bir ortamda, programa değil kendilerine odaklanmış bir "gruba sunum yapmak kolay olmadı. Teneffüslerde salonun kapısını açan çocukları tokatlayarak kovan bir anne ve ona karşı çıkan bir başkasının aralarında kavgaya tutuşmaları üzerine çalışmayı bu olayı baz alarak örnekleyip yürüttüm.
"ACÄ°L YARDIMA Ä°HTÄ°YACI VAR"
Okuldan hiçbir yetkiliyle karşılaşma olanağı bulamadım. Kampanyanın başından bu yana en eğitimsiz ve şiddetin doğal bir olgu olarak yaşandığı bir gruptu. Ciddi olarak ele alınıp çalışılması gereken bir bölge. Okulda yoğun bir rehberlik çalışmasına ihtiyaç var."
O ilçedeki eğitimler tamamlandığında Kaymakamlığa ve Belediye Başkanlığına yazdığımız eğitim değerlendirme raporunda durumu bildirdik ama ne değişti bilemiyoruz…
Organizasyonlar için il il dolaşırken üç ilde Milli Eğitim Müdürlükleri bu eğitimin tüm okulların personel ve velilerine verilmesi gerektiğine inandıklarını ifade etti. Trabzon, Nevşehir ve Ankara Keçiören Milli Eğitim Müdürlükleri… Trabzon ve Ankara Keçiören hemen resmi yazışmalarını gerçekleştirerek bizden destek istediler. Şimdi iki şehirde de bu eğitimi yaygınlaştırmak üzere projenin eğitimcilerinin dışında 18'er kişi eğitim verebilir durumda…
EÄŸitime ilk baÅŸladığımız semtlerden birinde otobüs eÄŸitim mekanına ulaÅŸtığında dışarıda kapasitenin üstünde bir kalabalık olduÄŸu göze çarptı. EÄŸitimci önce eÄŸitimin bu kadar çabuk duyulması ve ilgi gösterilmesinden dolayı çok memnun olduÄŸunu ancak kısa bir süre sonra gerçeÄŸi anladığını şöyle anlattı.Â
"Tam bu kadar kişiyle nasıl eğitim yapacağımızı düşünüyordum ki dışarıdaki kalabalığın başında resmi bir görevli dikkatimi çekti. Onun listeden okuduğu isimler otobüse girip oturdular. Dışarıdakiler hala içeri girmek için ısrar ediyorlardı ama görevli izin vermedi. Eğitime başlayacağım sırada bir hanım bana yardım paketini ne zaman alacaklarını sordu. O zaman dışarıdaki tabloyu anladım. Meğer Kaymakamlık dağıtacağı yardım paketleri karşılığında eğitime katılım şartı koymuş!!!"
İstanbul'da bir ilçenin emniyet müdürü projeyi öyle içten destekledi ki personelinin kullanacağı salona kadar her şeyi yanında olduğumuz sırada kendisi ayarladı ve ilk ve de son kez bu meslek grubunda karşılaştığımız bir teklifte bulundu. "Personeli eşleri ile birlikte eğitime çağırmak"… Programı o şekilde yaptık ama ramazan ayında olmamız ve bazı katılımcıların nöbetten çıkıp eğitime gelmesi gibi nedenlerle sadece iki katılımcı eşiyle katıldı ve onlar da diğerleri eşlerini getirmedikleri için kızdılar…
Program iki buçuk yıl sürdü. O nedenle bir yönetici ile iki ayrı ilçede karşılaştığımız da oldu. Buna en güzel örnek 2005 yılında Şişli Emniyet Müdürü ile 2006 yılında Fatih Emniyet Müdürü olarak karşılaştık. İsimlerden değil ama karşılaşıldığında anlaşılan bu durumun en hoş yanı Emniyet Müdürü programı bildiği için ekibe güvenmesi ve organizasyonu çok çabuk gerçekleştirmiş olmamızdı…