Güncelleme Tarihi:
Raporun Türkiye bölümünde, “Uluslararası olumsuz koşullar ve içerdeki siyasi belirsizliğin, Türkiye'de güveni zayıflatmaya devam ettiği” yorumu yapıldı.
OECD raporunda, “uluslararası mali piyasa koşullarının kötüleşmesi ve Anayasa Mahkemesi'nde iktidar partisi aleyhine görülen davanın, siyasi hayatta belirsizlik yarattığı ve bunun da Türkiye'nin risk primini ve faiz oranlarının gelişmekte olan ülkelere oranla daha fazla artmasına yol açtığı” ifade edildi.
OECD, 2008 için ekonomik büyüme hızının yüzde 4'ün altına düşebileceği uyarısını yaparken, 2009'da ekonomik büyümenin yüzde 4,5 çıkacağı tahminini yaptı.
Raporda, geniş çaplı kamu yönetimi koşullarındaki belirsizlikler gözönüne alındığında, ekonomik politikaların esnekliği içinde güvenin tesisinin önemli olduğu vurgulandı.
OECD raporunda, “IMF ile stand-by anlaşmasının mayıs ayında tamamlanmasının ardından, mali şeffaflık ve yapısal reformları içeren bazı ilave tedbirlerin açıklanmasının güvenin tesisine katkıda bulunacağı” yorumu yapıldı.
İstihdam yaratma hızının azaldığı ve işsizliğin arttığı kaydedilen raporda, kuraklık sonucu tarım üretiminin düşmesinin de, 2007 yılı sonunda büyümeyi olumsuz etkilediği bildirildi. Raporda 2008 yılı sonu itibarıyla enflasyonun yüzde 9 civarında olacağı tahmini yapıldı.
Uluslararası enerji fiyatları ve gıda fiyatlarının artmasınını enflasyon oranın artmasına ve enflasyonun merkez bankası tahminlerinin üzerine çıkmasına yol açtığı ifade edildi.
BELİRSİZLİK SÜRÜYOR
Raporda iki konuda belirsizliğin olumsuz etkilerine dikkat çekilerek, stand-by anlaşmasının ardından makro ekonomik politika hedeflerinde güvenin nasıl sürdürüleceği ve pazar beklentileri ile kısa ve orta dönem ekonomik politikaların, siyasi gerilimden nasıl etkileneceği konularının endişe yarattığı ifade edildi.
İlave yapısal reformlar olmadan ve makro ekonomik politika hedeflerine ilişkin güvenilir taahhütlerin olmamasının da güveni ilerde olumsuz yönde etkilemeye devam edeceği yorumu yapıldı.
DİĞER ÜLKELER
OECD'nin diğer bazı ülkelerle ilgili tahminleri ise şöyle:
JAPONYA: Ekonomisi resesyondan uzak duracak ve merkez bankası faiz oranlarını kısa vadede artırmayacak. Japonya ekonomisinde büyüme 2008 yılının geri kalanında yüzde 1,25'lere doğru gerilerken, önümüzdeki yıl yaşanması beklenen yenilenmeyle büyüme yüzde 1,5'lere çıkacak.
ÇİN: Israrlı enflasyon baskısı ve artan spekülatif yabancı sermaye girişi Çin ekonomisinin düzenli dönüşümü karşısında risk oluşturuyor. Çin ekonomisi 2007 yılında yüzde 11.9 büyümesinin ardından yavaşlayarak daha sürdürülebilir bir aşamaya geldi. Bu yıl cari fazlanın gayri safi milli hasılaya oranının yüzde 10'a, 2009 yılında ise yüzde 9,5'e düşmesi bekleniyor.
ASYA-PASİFİK: Rapora göre, Avustralya'da ekonomik büyümenin sıkı mali koşullar ve zayıf küresel talep nedeniyle bu yıl ve önümüzdeki yıl yüzde 3'ün altına düşmesi bekleniyor. Bunun da istihdam piyasasındaki baskıyı azaltması ve enflasyonu 2009 yılının sonunda yüzde 3'ün altına taşıması tahmin ediliyor.
Yeni Zelanda'da ise iç talebin azalmasının enflasyon baskılarını azaltmaya yardımcı olacağı belirtiliyor. Ülkede iş dünyasına ve kişilere yönelik vergi indirimlerinin yöneticilerin bütçe fazlasını kullanması için iyi bir yol olduğu ifade edilirken, yüksek dış borcun bir kırılganlık kaynağı olduğu kaydediliyor.
Güney Kore'de gayri safi yurtiçi hasılanın 2008 ortalarında azalması beklenirken, 2009 yılında denizaşırı talebin ve zayıf döviz kurunun etkisiyle yüzde 5'e çıkarak bir yenilenme yaşanacağı vurgulanıyor.
BREZİLYA: Rapora göre, geçen yıl yüzde 5,4 büyüyen Brezilya ekonomisinin bu yıl yüzde 4,8 büyümesi bekleniyor. Ancak yatırımların dinamik kalmayı sürdüreceği ve sağlıklı istihdam piyasasının özel tüketimi destekleyeceği ifade ediliyor. Para politikasının bu yıl 2009 yılındaki faiz indiriminden önce derece derece sıkılaşması bekleniyor.
HİNDİSTAN: Büyümenin bu yıl ve önümüzdeki yıl yüzde 8'e gerilemesi bekleniyor. Yüksek faiz oranları ve artan maliyetlerin yatırımları azaltacağı, artan ithalat faturasının da tüketimi soğutacağı ifade ediliyor. Emtia fiyatlarının istikrara kavuşması durumunda enflasyonun azalacağı ve 2009 yılında para politikası için yer yaratacağı vurgulanıyor.