Ödüllü yüksek binalar

Güncelleme Tarihi:

Ödüllü yüksek binalar
Oluşturulma Tarihi: Haziran 30, 2006 00:00

Bu sene ikincisi verilen Uluslararası Bina Ödülü (The International Highrise Award 2006), geçtiğimiz haftalarda sahiplerini buldu. Birinciliği Fransız mimar Ateliers Jean Nouvel, İspanya’da Barselona kentinde inşası devam eden Torre Agbar ile kazandı. Yarışma, gökdelenin gelecekte alacağı şekil üzerine fikir veriyor.

Ayrıntılara verilen değer

Santiago Calatrava’nın İsveç Malmö’de yaptığı Turning Torso istisnai sanatsal mimarı yapısıyla onur ödülü kazanan binalar arasında yer aldı. Ayrıntılara verilen değerin forma yansıması ile sembolik bir görünüşünün olması, yüksek yapı inşaasında getirdiği yenilikler bu onura layık görülmesinin altında yatan kriterler. Bunlara, binanın şehir planlamasındaki
/images/100/0x0/55eb14c9f018fbb8f8a9cd16
yeri, ekolojik bir yapı olması ve diğerlerinden ayrılan kendine özgü mimarisi gibi nedenler de ekleniyor.

En iyi gökdelen, en yüksek gökdelendir" diye bir akıl yürütmenin geçerli olmadığı verilen ödüllerle bir kez daha ortaya çıktı. Yeni nesil yüksek binalardan uzun boylu olmalarının ötesinde özellikler sunmaları bekleniyor. Medeniyetlerinin sembolü olmaları, en yeni ve uygun teknolojiyi kullanmaları, kent planını şekillendirmeleri, kendi enerjilerini üretmeleri yükümlülükleri arasında bulunuyor.

Torre Agbar’ın bu ödülle onurlandırılmasının nedenlerinden biri, binanın Barselona’nın gelişen ekonomisinin bir sembolü olarak gösterilmesi. Bunun yanında etkileyici şekli, dikkat çeken dinamik yapısının şehir planlamasına getirdiği yeniliklerle inşaattaki yeni gelişmelerin simgesi olması, yapının ödüle layık gösterilmesinin temel nedenlerinden.

Torre Agbar 142 metrelik yüksekliğiyle yapı yapma teknolojilerindeki gelişmelerin de somut kanıtı. Birkaç katmandan oluşan dış kabuğu, yapıya özgü çarpıcı bir şekli yaratmasının dışında yapı dinamiklerini de düzenliyor. Bu beton kabuk içine yerleştirilen 4 bin 400 kare pencere, 60 bin cam güneşlik binaya ve dolayısıyla kullanıcılarına İspanya ikliminde termal koruma sağlarken, çevre şartlarına olan adaptasyonlarını da sağlıyor. Enerji harcayan bir yapıdan çok, enerji üreten, çevreye duyarlı tasarımı da oldukça çarpıcı. Tüm bunların yanında, 35 katlı binanın yenilikçi cephesinde 25 farklı renge sahip alüminyum paneller yer alıyor. Günün belirli saatlerinde çevresinde mistik bir ortam oluşturan dış cephesi, kırmızı ve mavinin farklı tonlarına dönüşüyor.

Yeni teknolojiler

Yüksek binalarda, rüzgarın neden olduğu sallanma büyük sorun. Şiddetli bir rüzgarda, binanın üst kısımları her iki yöne doğru yaklaşık üçer metre salınıyor. Salınımı azaltmak ve yavaşlatmak için her geçen gün yeni sistemler deneniyor. Yeni kuşak gökdelenler ticari amaçlar için yapılsalar da çevreci kaygılar da taşıyor.

Gökdelenlerde enerji kaynakları açısından en bilineni güneş enerjisinin kullanımı. Çatıya ya da üst bölümlere takılan fotovoltaik hücreler güneş enerjisini elektriğe dönüştürüyor. Renzo Piano’nun tasarladığı "Baby Shard" olarak adlandırılan kule, elektrik üretiyor. Yöntemin pahalı olmasına karşın, verimliliği sayesinde yaygınlaştığını söylemek mümkün.

Kullanılabilecek bir diğer yöntem de, güçlü rüzgárları enerjiye dönüştürmek. Gökdelenlerin üst katlarda bulunan türbinleri yardımıya rüzgar, elektrik üretiminde kullanılıyor.

Yeni teknolojilerden biri de rüzgar enerjisinin havalandırma sistemindeki kullanımı. Londra’daki Citygate Ecotower buna güzel bir örnek sayılabilir; binanın havalandırma sistemi tamamıyla rüzgarla çalışıyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!