Güncelleme Tarihi:
Ergenekon soruşturması kapsamında aralarında gazeteciler Nedim Şener ile Ahmet Şık’ın da bulunduğu 12’si tutuklu 14 sanık hakkında açılan Oda TV davasının ikinci duruşması görülmeye başlandı.
22 Kasım’da görülen ilk duruşmada bazı sanıkların reddi hakim talebi üst mahkemece değerlendirilerek reddedilmişti. Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’nda bulunan özel yetkili İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşma diğerlerine oranla daha büyük olan 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi salonunda yapılıyor.
Mahkeme Başkanı Mehmet Ekinci sanıklara ve izleyicilere hitaben, “Görevimiz olgularla yakıştırmaları ayırıp bir karar vermektir. Bize ne kadar yardım ederseniz o kadar süratli ve adil bir yargılama olur. Duruşma salonunda alkış ve benzeri tepkiler istemiyorum" diye konuştu.
TELEFON GERGİNLİĞİ
Sanıklara destek olmak için Adliye'ye gelen BDP Milletvekili Ertuğrul Kürkçü ile hakim arasında telefon tartışması çıktı. Kürkçü, telefonla konuşmasını eleştiren hakime, "Tamam kapatıyorum, uzatmayın, işinize bakın. Biz Meclis'te de telefonla konuşuyoruz" dedi.
Kürkçü salondan çıkarken, Hakim de mübaşiri dinleyicilerin arasına gönderek telefonlarıyla tweet atan gazeteciler hakkında takibat başlatılacağı konusunda uyardı. Bunun üzerine başlarda dakika dakika gelen tweet'lerin sayısında da bir düşüş yaşandı.
SANIKLAR ÇOK NEŞELİ
Duruşmanın başında sanıkların gayet neşeli oldukları gözlendi. 299 gündür tutuklu bulunan Ahmet Şık salona girdiğinde, "Hepinizi çok özledim" derken, Şık'la aynı gün tutuklanan Nedim Şener sakin bir tavırla, tek tek avukatlarla tokalaştı.
Tutuklı sanıkların aileleriyle ve sevdikleriyle uzaktan hasret gidermesi, duygusal görüntüler yarattı.
"DAVA MANKENİYİM"
Duruşmaya sanıkların kimlik tespitleriyle başlandı. Dava sanıklarından Küçük, duruşmada mesleğini soran hakime, "Dava mankeniyim" dedi. Küçük'ün sözleri, salonda gülüşmelere neden oldu.
Mahkeme salonuna yine başından hiç çıkarmadığı kalpağıyla gelen Küçük, sorgusu sırasında “Kıbrıs Havaalanı'nı, Gazimagosa'yı ben aldım. Gaziyim. Önemli davalarda beni alırlar, konu mankeniyim. Ayrıca emekli profesörüm. Sık sık hapishaneye girerim. Her askeri idare beni üniversiteden uzaklaştırır da…” dedi.
DİNK CİNAYETİ DAVASININ 23'NCÜ DURUŞMASI TAMAMLANDI
BEŞ YILDIR BURADA BİRİKEN ANILARDIR, ACILARIMIZDIR
Küçük'ün kimlik beyanının ardından Ahmet Şık, Nedim Şener, Barış Terkoğlu ve Soner Yalçın da kürsüye geldi. Sanıklar, kimlik bilgilerine ilişkin soruları yanıtladı.
Bu sırada, duruşma hakimi Yalçın'a "Geliriniz ne kadar?" diye sordu. Yalçın, "3 bin ile 13 bin arası" dedi. Hakim, "10 bin mi yazalım?" diye karşılık verdi. Yalçın da bunun üzerine, "Kayseri usulü olsun 5'te anlaşalım" dedi. Yalçın'ın bu sözleri de salonu güldürdü.
"30 YILLIK GAZETECİYİM, İDDİANAMEDE TERÖRİST YAZIYOR"
Yalçın'ın ardından kürsüye gelen Barış Pehlivan ve Müesser Uğur'un da kimlik beyanları dinlendi. Uğur'un "Mesleğiniz nedir?" sorusuna, "30 yıllık gazeteciyim ama iddianamede terörist yazıyor" şeklinde yanıt vermesi üzerine, Hakim, "Estağfurullah" dedi.
Davanın tutuksuz sanığı İklim Bayraktar da kimlik beyanında, "Türk medyasına rağmen hala evliyim. Medya beni komplocu ve şantajcı yaptı" diye konuştu
KCK DAVASINA ARINÇ VE ATALAY DAMGASI
UĞUR, YAYIN YASAĞI TALEBİNDEN VAZGEÇTİ
Sanıkların kimlik tespitlerinin tamamlanmasının ardından tutuklu sanık Müesser Uğur'un avukatı, iddianame ve delil klasörlerinin yayınlanmasının yasaklanmasına ilişkin talepte bulundu. Avukat, Uğur'un, yayın yasağı talebi olmadığını, sadece telefon görüşmeleri konusunda böyle bir talebi olduğunu belirtti.
Diğer sanık avukatları da bu talep üzerine söz almak istediklerini söylediler. Bunun üzerine sanık Uğur söz alarak, “Davaya geçelim yeteri kadar vakit kaybettik" diyerek bu talebinden vazgeçtiğini ifade etti. "Müesser Uğur talebinden vazgeçti" beyanı alındı ve iddianamenin okunmasına geçildi.
İDDİANAME OKUNUYOR
Kimlik tespitlerinin ardından özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcısı Cihan Kansız’ın hazırladığı 134 sayfalık iddianamenin okunmasına geçildi.
İddianamede adı geçen Kaşif Kozinoğlu'nun "tutuklu" diye okunması üzerine salondan tepki gelince hakim, "Öldüğü anlaşılmıştır" diye düzeltti.
İddianameyi okuyan TRT spikerlerinin telefon dinleme kayıtlarının olduğu kısımları, seslendirme şeklinde okuması salonda kahkahalara neden oldu.
Yalçın Küçük, iddianamede, "PKK ile röportaj yapmak"la suçlanıyor. Aynı haber merkezinde çalışan gazetecilerin, görüşmelerin yapıldığı sırada gündemde olan haberlerle ilgili diyalogları da iddianamede kanıt olarak yer alıyor.
Soner Yalçın'ın iddianame kapsamında okunan e-maillerindeki bazı kişisel detayların da ortaya dökülmesi izleyicilerde rahatsızlık yaratırken verilen kısa arada gazeteci arkadaşlarıyla konuşan Ahmet Şık, "Bir gün siz de buraya geleceksiniz" dedi.
İKİNCİ OTURUMDA ARBEDE
Saat 12.30 itibarıyla bir saatliğine ara verilen duruşmada ikinci oturuma geçilirken salona girmek isteyen gazetecilerle polis arasında arbede yaşandığı bildirildi.
Hakim, salondaki bazı izleyicilerin, cep telefonlarıyla ses kaydı yaptığı şüphesiyle bir uyarı yaptı ve telefonların kapatılmasını talep etti.
Salondaki sandalye sayısı sınırlı olduğu için, bazı izleyiciler çıkıp yerine başka izleyiciler giriyor.
BUGÜNLÜK BİTTİ
Duruşmaya 18.00'de bugünlük son verildi.
Duruşmaya yarın devam edilecek, Çarşamba günü ise görüş günü olduğu için normalde duruşma yapılması beklenmiyor. Ancak sanık avukatlarının, "Görüş olmasın, Çarşamba da duruşmalara devam edilsin" talebini mahkemeye sunması bekleniyor.
ADLİYE'NİN ÖNÜNDE BASIN AÇIKLAMASI
Duruşmanın başında Çağlayan Adliyesi önünde de ciddi bir kalabalık toplandı. Gazetecilere Özgürlük Platformu Adliye önünde bir basın açıklaması yaptı.
ÇAĞLAYAN ADLİYESİ'NİN ÖNÜNDE BASIN AÇIKLAMASI / FOTO GALERİ
Türkiye Gazeteciler Sendikası İstanbul Şube Başkanı Emel Soy yaptığı açıklamada, “En başından beri söylüyoruz; Devrimci Karargah Davası neyse, Ergenekon Davası neyse, KCK Davası neyse, Odatv Davası da o. Zaman bizi haklı çıkardı. İşte geçen hafta 36 gazeteci, KCK Davası kapsamında tutuklandı. Basın özgürlüğünün üzerindeki karabasan, her geçen gün şiddetini artırıyor. Bu baskıların tek bir anlamı var. Yalnız gazetecileri değil, toplumun her kesimini sindirmek, korkutmak ve ayrım yapmaksızın tüm muhalefete gözdağı vermek” şeklinde konuştu.
Mahkeme salonunun önünde gazeteci örgütlerinin yanı sıra, TKP, ÖDP ve öğrenci kolektiflerinden temsilciler de vardı. Tuzla işçileri de "Özgür basın susturulamaz" sloganlarıyla adliye önüne geldi. Hrant Dink'in kardeşi Orhan Dink'in de salonda olduğu belirtildi.
MİLLETVEKİLLERİ DE ADLİYEDE
Milletvekilleri Binnaz Toprak, Sezgin Tanrıkulu, İlhan Cihaner, Oktay Ekşi, Umut Oran, Musa Çam ve Ertuğrul Kürkçü de sanıklara destek olmak için Çağlayan Adliyesi'nde bulunuyor.
Cihaner, medya üzerinden bir linç kampanyası yürütüldüğünü söylerek, "Birinin kalkıp niçin polis raporlarında virüs artıklarının hiç almadığını açıklaması gerekiyor. Oda tv davasında insanların özgürlük alanına giren hakları yargılanıyor. Hükümeti yıpratmak amaçlı haber yapmak bir suç olamaz. Haber yapmak suç olamaz. Bu basın özgürlüğüdür" şeklinde konuştu.
Türkiye’de terörle mücadele adı altında terör uygulandığını öne süren Cihaner, " Bunu sadece Oda TV davasında değil KCK tutuklamalarında, üniversite öğrencilere yapılan saldırılarda da görüyoruz" dedi.
41 YILA KADAR HAPİS İSTEMİ
İddianamede, Nazlı Ilıcak şikayetçi olarak yer alırken, tutuklu şüpheliler Yalçın Küçük, Soner Yalçın, Ahmet Şık, Hanefi Avcı, Nedim Şener, Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Doğan Yurdakul, Müesser Uğur, Coşkun Musluk, Sait Çakır ve cezaevinde geçirdiği rahatsızlığın ardından hayatını kaybeden Kaşif Kozinoğlu ile tutuksuz şüpheliler Ahmet Mümtaz İdil ve İklim Ayfer Kaleli sanık olarak bulunuyor.
Sanıklar hakkında yedi buçuk yıldan 41 yıla kadar değişen hapis cezaları isteniyor.