Oluşturulma Tarihi: Şubat 28, 2002 00:00
BATI karşıtı düşünce insanlarının sık sık ortaya attıkları bir kavramdır ‘‘oryantalizm’’.Doğulu toplumlara Batı'nın içinden üremiş önyargılarla yaklaşıp, o toplumları gerçekten anlamadan, kendi varsayımları doğrultusunda kategorileştirme çabalarına ‘‘oryantalizm’’ deniliyor.New York Columbia Üniversitesi Profesörü Edward Said, aynı adlı kitabında ve başkalarında oryantalizmin dünyaya bakış süreçlerini, önyargılarla yoğrulan bu sürecin ürettiği algılama biçimlerini, bu algılama biçimlerinin kendi fikirlerini yaymakta kullandığı iletişim mekanizmalarını çözümlemiştir.Gerçekten de özellikle Batı toplumlarının sıradan vatandaşlarında oryantalist bakış açısı, onlar farkında olmasa da ‘‘ötekilere’’ bakışlarının tüm içeriğini belirleyici konumdadır.***Bu böyledir de meselenin üzerinde durulmayan bir başka yönü de bulunuyor.‘‘Occidentalism’’ diye bir kavram da var.‘‘Batı'ya özgü’’ diye bilinen yaşam biçimlerinin, düşüncelerin, tavırların anlaşılmasına, çözümlenmesine yönelik düşünceyi üreten bir yaklaşımı ifade etmesi gereken bu kavram, zaman içinde istisnasız her durumda Batı'dan nefret eden, Batı'ya kin ve nefretle yaklaşan, saldırgan bir ideolojiye dönüşmüştür.Çünkü aynen oryantalizmde olduğu gibi burada da meselelere Batı dışından baktığını iddia eden insanlar, tüm önyargılarını çalışmalarına taşımışlardır.Ancak ‘‘oryantalizm’’ ile aradaki fark da burada ortaya çıkar aslında.‘‘Oryantalizm’’ en azından kendi içinden, kendi önyargılarını, nefretlerini, yanlışlarını sorgulayacak, Doğu'yu gerçekten seven, onun dillerini, kültürlerini öğrenmekten mutluluk duyan, İslamiyet'i çözümlemeye ve onu gerçekten anlamaya çalışan insanları da çıkarmayı başarmıştır.Occidentalism'de ise bu yoktur; orada genel eğilim, Batı'ya gözü kapalı bir kin ve nefret duygusunun tatmin edilmesi yönündedir.(Bu yazı için kaynak ‘‘Occidentalism’’ Avishai Margalit, Ian Buruma, ‘‘The New York Review of Books’’, İnternet edisyonu January 17, 2002.)***Occidentalism, sadece Doğu toplumlarına ait olan bir kavram da değildir.Örneğin Nazi Almanya'sında, bu sistemin teorisyenlerinin ortaya çıktığı 1930'larda occidentalism'in en önemli atılımları yapılmıştır.İkinci Dünya Savaşı'nda Japon occidentalistleri, Batı nefreti üzerine çok kapsamlı teoriler üretmişlerdir.Usame bin Ladin'le sembolleştirilen nefrete yönelik radikal dinci saldırganlık ile Alman Nazileri ve Japon occidentalistleri arasında son derece ciddi teorik bağlantılar vardır; tarihsel süreçte bunlar birbirleriyle kardeş olan eylemcilerdir.***İnceleyin bakın, anlattığım tüm bu akımlarda düşmanlar aynıdır.Kadının özgürlüğünden, cinsel tercihlerde serbestlikten, liberalizmden, modern dünyadan, kapitalizmin büyük şehirlerinden, büyük şehirlerin hazza dayalı yaşam biçiminden korku ve nefret, hem Japon occidentalistlerinin, hem Nazi teorisyenlerinin, hem de radikal İslami teröristlerin ortak özellikleridir.Bu yaklaşımlar, korktukları yaşam biçimlerini anlamaya çalışmak yerine onu tahrip etmeyi tercih ederler.Hemen hepsinde Babil'in Kuleleri sembolü vardır, bunun yıkılması gerekir.Bu nedenle de Japonlar, Pearl Harbor'a saldırmıştır; Naziler New York'u bombalamayı son derece ciddi olarak düşünmüşlerdir. Sonunda onların düşündüğünü modern occidentalistler olan radikal İslami teröristler, Dünya Ticaret Merkezi'ni yani modern Babil'in Kuleleri'ni yıkarak gerçekleştirmişlerdir.Günümüzde tüm dünyadaki occidentalist nefret ordusunun ortak hedefi, ABD haline dönüşmüştür.Avrupa bu nefretin hedefi olmamak için her türlü cambazlığı yaparak tarihin her döneminde, zor durumda kaldığında yanında olmuş olan ABD'yi arkasından vurmaktadır.Çünkü bu occidentalistlerden, Fransa ve özellikle de Almanya'da bol miktarda vardır.Amerika'dan nefret, modern dünyanın en büyük sorunlarından bir tanesidir; çünkü nefretin bulandırdığı zihinler insana özgü güzelliklerin ve her toplumda iyi yaşam yaratma potansiyeline giden yolun aslında nefret ettikleri o toplumun özünde yattığını hiçbir zaman göremeyeceklerdir.
button