Güncelleme Tarihi:
Aluf Benn imzasıyla yayımlanan yorumda, eski ABD BaÅŸkanı Jimmy Carter'ın,ÂbaÅŸkanlık döneminde Ä°ran'ı ABD'nin en önemli stratejik müttefiki olmaktan çıkarıp, Ä°slami cumhuriyet haline getirerek, Amerikan tarihine Ä°ran'ı kaybeden baÅŸkan olarak geçtiÄŸi, Barack Obama'nın da Türkiye, Lübnan ve Mısır'ı kaybeden baÅŸkan olarak hatırlanacağı öne sürüldü.
İki olayda da yüzeysel koşulların benzer olduğu ifade edilen yazıda, mali kriz içindeki Amerika'nın genel olarak zayıflığının dostlarını da bariz bir şekilde etkilediği kaydedildi.
Obama'nın baÅŸkanlık görevine Türkiye, Mısır ve Suudi Arabistan ziyaretiyle baÅŸladığı, Ankara ve Kahire'deki konuÅŸmalarında ABD ve Ä°slam dünyası arasında yeni baÄŸlar oluÅŸturmaya çalıştığı, Müslümanlara mesajında "Ben sizden biriyim" deyip Kur'anı Kerim'den alıntılar yaptığı, Mısır CumhurbaÅŸkanı HüsnüÂMübarek'in Kahire Ãœniversitesi'ne gidiÅŸinde Obama'ya katılmadığı, Obama'nın da evÂsahibinden bahsetmediÄŸine dikkat çekildi.
BAÅžARISIZLIK BARIÅž SÃœRECÄ°NÄ° BÄ°TÄ°RDÄ°
"Obama'nın muhtemelen Ortadoğu'da temel sorunun İsrail'in işgali olduğuna inandığı" vurgulanan yazıda, siyasetini de Yahudi yerleşimlerinde inşaatların durdurulmasına ve barış görüşmelerinin yenilenmesine ilişkin başarısız girişimlere yoğunlaştırdığı, buradaki başarısızlığın da Obama'yı, bir İsrail-İran savaşını önlemeye yoğunlaşma lehine, barış sürecinden çekilmeye götürdüğü belirtildi.
Amerikalıların da sürekli olarak Obama'nın koşullara uyma politikasını bırakıp bırakmaması sorunu yanı sıra yanlış hedeflere yöneldiği konusunda tartıştıkları belirtilen yazıda, Arap ülkeleriyle ilgili ABD politikasında insan hakları konusunun bulunmayışının sert eleştiriler aldığı, Obama'nın "çağın ruhunu görmezden gelip eski kokuşmuş liderlere tutunmakla suçlandığı" belirtildi. Bu arada, Batı basınında son bir kaç aydır, Mübarek rejiminin günlerinin sayılı olduğundan, Obama'nın Mısır'daki muhalefete ulaşması yolundaki çağrılara kadar çeşitli fikirlerin ortaya çıktığına işaret edildi.
ABD yönetiminin bir ikilemle karşı karşıya kaldığı ve Obama'nın kendini yaÅŸlanmış diktatörle deÄŸil, göstericilerle özdeÅŸleÅŸtirdiÄŸini düşünenler bulunduÄŸu da ifade edilen yorumda, "Ancak bir süper güç, insan hakları hareketi deÄŸildir.ÂEÄŸer o, bocaladığında dostlarını terk ederse, yarın ona kim güvenir" diye soruldu.
BELKÄ° ERDOÄžAN'I TAKLÄ°T EDERLER
Tunus ve Mısır'daki sokak protestolarının, ABD'nin, dostlarını vatandaÅŸlarının gazabından kurtarmak için çok az ÅŸey yapabileceÄŸini gösterdiÄŸi,ÂÅŸimdi Obama'nın Mısır muhalefet liderleriyle yeterince yakınlaÅŸmadığı ve Mübarek’ten rakiplerini cezaevlerinden çıkarmasını istemediÄŸi için ateÅŸ altında kalacağı, ayrıca Ä°srail BaÅŸbakanı Benjamin Netanyahu'ya da yerleÅŸimleri durdurma konusunda yeterince baskı yapmamakla suçlanacağı kaydedildi.
Yazıda, şu görüşlere yer verildi:
“Şimdi Obama'nın yapacağı isyan rüzgarları dinene kadar ortalıkta görünmeyip daha sonra bölgenin yeni liderleriyle iliÅŸkiler geliÅŸtirmekÂolacaktır.
Mübarek'in yerine geçeceklerin de, İranlı liderlerin radikal bir Amerikan aleyhtarı politikaya kurgulanmış klonları olacağını varsaymak için ortada bir neden görünmüyor.
Onlar da belki NATO üyeliği ve ABD ile olan savunma işbirliğinden vazgeçmeden bloklar ve süper devletlerarasında kendi yolunu izleyen Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ı taklit edeceklerdir.
Erdoğan siyasi istikrarın ve ekonomik büyümenin keyfini süren bir ülke haline getirmekle Türkiye'yi iyi bir noktaya getirdi. Mısır için de aynı şey söz konusu olabilir."
       Â
İSRAİL İSTİHBARATI VE PLANLAYICILARI İÇİN BİR KABUS
Öte yandan, gazetede yine Mısır'daki olaylarla ilgili olarak Amos Harel tarafından kaleme alınan bir başka yorum-haberde İran'daki İslami devrim ve 1979’daki İsrail-Mısır barışından buy ana bölgedeki en önemli gelişmeler olarak nitelendirilen Mısır'da son birkaç gündür yaşanan olayların, İsrail istihbarat liderleri ve planlayıcıları için bir "kabus" olduğunun altı çizildi.
Vatandaşlarına temel haklarını vermeyi reddeden bir hükümetin devrilmesinin bir çok başka ülkede memnunlukla karşılanabileceği, ancak bu noktada İsrail'in bakışının bütünüyle farklı olduğu vurgulandı.
Kahire'deki eski rejimin çöküşünün, gerçekleÅŸtiÄŸi takdirde, Ä°srail’in konumuna, çoÄŸunlukla olumsuz olmak üzere büyük etkisi olacağı vurgulanan yazıda,Âuzun vadede bunun Mısır ve Ãœrdün ile yapılan barış anlaÅŸmalarını tehlikeye atma riski bulunduÄŸu ifade edildi.
Bu değişikliğin muhtemelen İsrail Savunma Kuvvetleri'nde de değişiklikler getirip, İsrail ekonomisini kötü bir duruma getireceği kaydedildi.
Yorumda, Ä°srail istihbaratının, batıdaki bir çok benzerleri gibi,Âolanları tahmin edemediÄŸi, istihbaratçılar yanı sıra medya yorumcularının ve akademik uzmanların da yanıldığı, istihbarat servislerinin 2011 yılının Mısır’da ve Suudi Arabistan'da sonu tahmin edilemez muhtemel rejim deÄŸiÅŸikliklerinin olabileceÄŸini söylemelerine raÄŸmen, bir halk ayaklanmasını tahmin edemedikleri ifade edildi.
Ayrıca, Ä°srail askeri istihbaratının baÅŸkanı General Aviv Kochavi'nin,ÂKnesset'in (Ä°srail parlamentosu) DışiÅŸleri ve Savunma Komisyonu üyelerinin önüne ilk çıkışında, "Mısır hükümetinin istikrarı konusunda ÅŸu anda bir endiÅŸeye gerek olmadığını" söylerken, aynı gün Mısırlıların sokaklara döküldükleri örneÄŸine yer verildi.
Yazıda, baba ve oğul Mübarek rejiminin düşmesi ve sokak hareketlerinin Ürdün’e de sıçraması halinde, İsrail'in bu ülkelerle yıllardır barış içindeki sınırlarının tümüyle, İsrail'in arzu ettiği değil ama yeni bir Ortadoğu gerçeğiyle karşı karşıya kalacağı vurgulandı.
http://twitter.com/HurriyetPlanet