Obama Ortadoğu politikasında başarılı olacak mı?

Güncelleme Tarihi:

Obama Ortadoğu politikasında başarılı olacak mı
Oluşturulma Tarihi: Kasım 28, 2009 00:31

Amerika, ideolojik bölünme ve demokratik sürece duyulan güvensizlik nedeniyle sorunlarını çözmede sıkıntı yaşarken Başkan Obama Netanyahu'nun Ortadoğu barışına gölge düşürmesine izin verecek mi?

 

The Guardian

Jeffrey Sachs: Sosyal kutuplaşma, ideolojik bölünme, lobiciliğin güçlenmesi ve demokratik sürece duyulan güvensizlik Amerika’yı karşı karşıya olduğu zorlu problemler karşısında felç ediyor. Amerika tarihinin en büyük yönetişim krizini yaşıyor ve durum zamanla daha da kötüleşecek.

 

Zenginle fakir arasında, beyazlarla öyle olmayanlar arasında, değişik dini gruplar arasında, Amerika’da doğmuş olanlarla göçmenler arasında kutuplaşma artıyor. Devlet politikalarının belirlenmesinin sosyal gruplar arasında sıfır toplamlı bir mücadele olduğu düşüncesi yaygınlaşıyor.

Siyasi süreç hasta. Senatoda yazılı olmayan parlamentoyu engelleme (filibuster)kuralı nedeniyle artık yasa önerileri için 51 değil 60 oy gerekiyormuş gibi davranılıyor ve bu da önemli ve acil konularda yasaların çıkmasını engelliyor.

Geniş halk kitlelerinin dışlandığı siyaset yapma sürecini lobiler vasıtasıyla “büyük para” şekillendiriyor. Son on yılda Wall Street, otomotiv şirketleri, sağlık sektörü, silah şirketleri ve emlak lobisi ABD ve dünya ekonomisine büyük zarar verdiler. Lobicilik büyük paraların el değiştirdiği yasal bir yolsuzluk haline geldi.

Bütçe açığı konusundaki felç durumu bu yönetişim krizinin en önemli nedenlerinden biri. Amerikan halkı vergi vermek istemiyor ama mevcut %13’lik vergi düzeyi devletin temel hizmet fonksiyonlarını yerine getirmesi ve modern altyapı şartlarını (hızlı tren, gelişmiş atık yönetimi, hızlı internet) sağlaması için yeterli değil.

Küresel ısınmaya karşı yenilenebilir enerji, iyi okullar, durumu olmayanlara sağlık desteği, bunlar hep para gerektiriyor. Vergilere yönelik halkın direnci, artan ihtiyaç ve talepler devletin düşük performans göstermesine neden oluyor.

Bütçe açığı bu yıl savaş sonrası dönemin zirvesine çıkarak gelişmiş ülkeler arasındaki en yüksek oran olan % 10’a yükseldi. Obama bu mali tıkanıklığı açabilmiş değil.

Zenginlerden daha fazla vergi almak gerekli ama yeterli değil. Obama’nın 250 bin doların altında geliri olanlara yeni vergi getirmeme sözü seçenekleri daraltıyor. Amerika’nın Avrupa’daki türden bir katma değer vergisine ihtiyacı var.

ABD Irak ve Afganistan’dan çekilerek yılda 150 milyar dolar tasarruf edebilir. Enerji, eğitim ve fakirlere yardım için vergileri artırmak gerekiyor. Obama durumun ciddiyet ve aciliyetini Amerikan halkına daha iyi anlatmalı. Lobicilik reformu da şart.

Financial Times

David Gardner: Obama,  Arap ve Müslüman dünyayla barışma çabalarını inatçı bir Netanyahu tarafından engellemesine izin verecek mi? Obama Yahudi yerleşimlerini “yasadışı” gördüklerini, “iyi bir dost olmanın dürüst olmayı gerektirdiğini”, “İsrail’in gibi Filistinlilerin de var olma haklarının inkar edilemeyeceğini” belirtmişti. Obama işgal altındaki Filistinlilerin “tahammül edilmez” durumları ile Afrika’da kölelik karşıtı mücadeleler ve Güney Afrika’dakiırk ayrımı politikalarına karşı mücadele arasında dolaylı da olsa bir karşılaştırma yapınca İsrailliler farklı bir Amerikan Başkanı ile karşı karşıya olduklarını anladılar.

 

Ancak Obama’nın takip eden irade mücadelesinde yerleşim bölgelerinin tamamen dondurulması talebinde geri adım atmış gibi göründü. Abbas zayıfladı. Araplar İsrail’e jest yapmaya yanaşmadı. 2002 Arap Planı’nı reddeden İsrail herhangi bir adım atmadığından bu durum aslında bir sürpriz değil. Araplar, 1992-96 arasında barış süreci sayesinde İsrail işgali sona erdirmemesine rağmen bir çok kazanım elde ettiğinin altını çiziyor: O dönemde İsrail kendisini tanıyan ülkeleri ikiye, ihracatını ikiye, çektiği dış yatırıma altıya katlamıştı. İşgal altındaki topraklarda kişi başına düşen gelir % 37 azalırken yerleşimcilerin sayısı % 50 artmıştı.

 

Yerleşimcilerin sayısı bugün yarım milyona dayandı. Küçücük alandaki 600 tane kontrol noktası ve Batı Şeria’nın derinlerine giden Duvar Filistin’in kendini yöneteceği bir devlet ihtimalini pratik anlamda ortadan kaldırıyor. Birbirinden kopuk adacıklardan oluşan bu Bantustanlar iki devletli bir çözümü imkânsız kılıyor. Ama başka bir çözüm şansı da yok.

Obama İsrail’in uzun dönemli güvenlik çıkarlarının ve Amerikan milli çıkarlarını adil bir çözümü gerekli kıldığını, bölgedeki sorunların birbiriyle ilişkili olduğunu, ABD’nin prestijini toparlamak için barışın şart olduğunu görüyor.  

Obama’nın bazı kartları var. Geçmişte İsrailliler ABD ile ilişkileri bozan İsrailli liderlere (Begin, Shamir ve Netanyahu) desteklerini çekmişlerdi. İki ülke arasındaki en ittifakın en önemli noktalarından biri BM Güvenlik Konseyi’nde ABD’nin vetolarıyla İsrail’i koruması. Önümüzdeki İsrail’le ilgili bir oylamada ABD’nin çekimser kalmasının yaratacağı etkiyi düşünün. Ya da, ABD’nin ortaklarıyla anlaşarak artık herkesin bildiği ve kabul ettiği unsurlardan oluşan iki devletli bir çözüm planını BM’de oylattığını ve kabul ettirdiğini. Daha oyun bitmedi.    

The New York Times

David Brooks:Ülkeler olgunlaştıkça ve zenginleştikçe içeride daha fazla sosyal güvenlik sağlayacak yasalar çıkarırlar. İyi bir noktada ise bu tür yasalar ülkenin gelecekteki canlılığına zarar vermez. Sağlık reformu yasası destekçilerinin maliyetleri arttırmayacağı iddiasına uzmanlar katılmıyor. Önümüzde sosyal anlamda daha fazla güvenlik vermekle daha diri bir ülke olmak arasında bir tercih var.


Roger Cohen: Obama’nın dış politika ile fikirleri iyi ama sıcaklık, tatlılıkla kandırma ve anlaşmaları sonuçlandırmada ustalık gibi onları pratiğe taşıyan becerileri eksik.Kissinger Obama’nın aynı anda altı oyun açan bir satranç oyuncusuna benzetiyor. Ama onun da dediği gibi Obama daha tek bir “oyunu” bile sonuçlandırmadı. Bir Obama hayranı olarak kaygılıyım. ABD Başkanı fazla ölçüp biçiyor, biraz fazla kontrollü ve kurgulu ve halkla içgüdüsel düzeyde bir bağlantı kurmuş ve kampanyada zor anlarında kendini göstermiş cesaretini ve içgüdülerini çok göstermiş değil. İçindeki insanı ortaya çıkaracak bir gaf yapsa diyorum.

Obama “nükleer silahsız bir dünya”dan bahsetti ama bu ne kadar mümkün? Rusya ile “yeniden düğmeye bastı“ ama Putin hala güçlüyken mesela İran konusunda çok umutlu olmayalım. Nükleer silahları yarı yarıya indirecek anlaşma konusunda daha gidecek yol var. Obama daha imparatorluğun çöküşü ve aşağılanmalardan sonra yükselişe geçen Rusya ile çatışma görüntüsünü değiştirmiş değil.

ABD Başkanı, Afganistan konusunda çelişkili mesajlar veriyor. Onun karasızlığı diğer müttefikleri de tereddüte sürüklüyor. Korkum o ki her şeyi dengeleme güdüsü kendisine şimdi de asker artırımının yanında çekilme tarihini de ekleterek verdiği kararlılık mesajının etkisini azaltacak. Düşmanın iradesini yok etmenin yolu bu değil.

 

Avrupa’da ise kamuoyları değilse bile liderler düzeyinde hafifi bir soğukluk var. Duvarın yıkılış yıldönümü törenlerine katılmamış olması bunun bir işareti. Fransa’yı NATO’nun askeri kanadına tekrar sokan ve içerideki tabuları yıkarak ABD ile özel bir ilişki kurmaya çalışan Sarkozy hayal kırıklığı içinde. Paris’te Obama’nın Carterlaşmasından bahsediliyor.

 

Obama barış sürecinde son on yılın gelişmelerini küçümsedi ve Netanyahu tarafından sürklase edildi. İran’a açılım rejimi sarstı ve şimdi Obama’ya nasıl cevap vereceklerini bilemiyorlar. Ancak Obama insan hakları konusunda gereksiz bir zayıflık gösterdi. Bunun nedeni “Bush’un Yaptığının Tam Tersi”sendromu mu? Demokrasiye destek vermek artık moda değil mi?

 

The Washington Post

Anne Applebaum: Çinliler ABD ile ticaret yapmaktan memnunlar ama Orta Doğu’da Amerika’ya yardıma yanaşmıyorlar. Avrupalılar isimsiz ve etkisiz kişileri üst düzey görevlere getirdiler. Bu da ABD’nin isteksiz de olsa tek ve “ortaksız bir süper güç” olarak kalmaya devam edeceğini gösteriyor. Obama müttefiklerle beraber çalışma sözü vermişti ama giderek diplomasi yerine tek taraflılı politikalar uygulamak zorunda kalacak.

The Wall Street Journal

Bret Stephens: İdealist bir başkan Amerika’nın içeride ve dışarıda ahlaki konumunu tekrar güçlendirmek isitiyor. Bunun için de diplomasi ve barış çabalarına ağırlık veriyor, askeri güç kullanmaktan kaçınıyor, eski müttefikleri ıskartaya çıkarıyor.

 

Sonuç, birkaç yıl içinde Amerika’ya duyulan şüphe ve nefret artarken ülkenin gücü azalıyor.

Hayır, Obama’dan değil Jimmy Carter’dan bahsediyorum ama mevcut Başkan da benzer reçeteleri uygular gibi göründüğü için benzer bir kaderi paylaşma riskiyle karşı karşıya.

 

Stratfor

George Friedman: İran’a ambargolar harekete geçmenin riskini almadan bir şeyler yapıyormuş görüntüsü verme ihtiyacını karşılıyor. İran rafine petrol ürünlerinin % 35’ini ithal ediyor. Etkili olabilecek tek müeyyide bu konu.

 

Değerlendirme: Aliyev’in Ermenistan’a güç kullanma tehdidi durumun ciddiyetini ve Rusya’nın bu iki ülke arasında dengeyi korumasının zorluğunu ortaya koyuyor. Türk-Ermeni yakınlaşması Bakü’yü Rusya’nın kollarına ittiği için Moskova bu girişimi destekliyor. Bakü savaş tehdidinde bulunarak Türkiye’nin dikkatini çekmeye çalışıyor. Bakü savunma bütçesini 250 milyon dolardan 1 milyar dolara çıkardı ama Azeri askeri yetkililer daha bir kaç yıla ihtiyaçları olduğunu düşünüyorlar. Azerbaycan’ın tehdidini gerçekleştirmesi Rusya’yı zor durumda bırakır. Medvedev Aliyev’e Ermenistan’a saldırması halinde Rusya’nın müdahale edeceği ve Karabağ’ı işgal edebileceği uyarısında bulunmuş olabilir. ABD’nin ise müdahil olmaya gücü ve niyeti yok. 

 

Foreign Policy

Marc Ginsberg: Obama’nınKahire konuşmasının bölge kamuoyunda yarattığı olumlu etki kaybolmaya başladı. ABD Başkanı konuşmayı somut politika adımlarına dönüştüremedi.

 

Müslüman dünya ile ticari ilişkiler geliştirilmeli, İslam Konferansı Örgütü ve Arap Birliği’ne tam zamanlı gözlemci atanmalı, bu örgüt ile Washington’da bir zirve yapılmalı ve örgütün Kudüs Komisyonu ile beraber çalışılmalı. Bununla birlikte, örgüt ile beraber Müslüman gençlere kredi ve eğirim vererek destek olacak bir Müslüman-Amerikan Girişim Fonu oluşturulmalı, barış sürecine ivme kazandırılmalı. Müslüman ülkelere yönelik eğitim ve değişim programlarına ağırlık verilmeli. ABD Ticaret Temsilciliği Müslüman ülkelerde yatırım olanaklarının iyileştirilmesi için çalışacak yeni bir birim kurmalı, hastalıklara karşı mücadele için Amerikan-Müslüman Sağlık Programı oluşturulmalı ve Müslüman doktorlara verilen eğitim arttırılmalı, bu ülkelere internet üzerinden tıbbi destek verme yolları aranmalı, Müslüman ülkelerdeki gazetecilere yönelik programlara hız verilmeli.

 

 İlerleme hemen olacak değil, bizim çabalarımız tek başına yeterli de olmaz ancak Obama’nın seçilmesinin yarattığı fırsat penceresini iyi kullanalım. 

 

Stephen Walt: New York Times Hindistan’ın Obama’nın Çin’e kendisinden daha fazla ilgi göstermesinden kaygılı olduğunu yazdı. Benim gibi dış politikada realist okuldan gelen biri için bu harika bir haber. Eğer Yeni Delhi Washington’un başka seçenekleri olduğunu düşünürse bizi memnun etmek için daha çok çaba harcar ve desteğimizin “cepte keklik” olduğunu düşünmez. Hindistan ayrıca Afganistan’da daha fazla bastırmamızı istiyor. Bu anlaşılır bir durum. Ama Hindistan bizim için ne yapmaya hazır? Bizim esas kaygımız Afganistan değil nükleer Pakistan olduğuna göre Hintlilerden bu ülkeyle gerilimi düşürmelerini istemeliyiz. Diplomaside her şey karşılıklı olmalı, bedava hiçbir şey olmamalı.

 

Der Spiegel

Richard Holbrooke: Afganistan’da mükemmel bir demokrasi kurmak için savaşmıyoruz.  Ulus inşa etmeye de çalışmıyoruz çünkü zaten bir Afgan milleti var. Taliban’a destek veren herkesi yok etmeye de. Amacımız El Kaide’yi ortadan kaldırmak ve Afgan hükümeti ve güvenlik güçleri kendi başlarının çaresine bakabilecek duruma gelinceye kadar bir fırsat yaratmak.    

 

 

Haberin Devamı

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!