Güncelleme Tarihi:
FINANCIAL TIMES: Avrupa Parlamentosu üyesi Andrew Duff’ın mektubu: Avrupa Yunanistan’ın ön yargıları ve Türkiye’nin gururu tarafından rehin alındı
James Blitz 8 Kasım günü yayımlanan “BM görüşmeleri Kıbrıs sorunu çözümü için son fırsat” adlı yazısında Kıbrıs görüşmelerindeki akıl almaz inatçılığı çok güzel bir şekilde anlattı. Ancak iki bölgeli ve iki toplumlu federal bir anayasa üzerine kurulan geniş çaplı bir anlaşmaya varılmasında gösterilen bir diğer başarısızlığın sonuçları çok daha kötü.
Avrupa’nın geri kalanı Yunanistan’ın gösterdiği önyargının trajik bağlaşımının ve Türk gururu tarafından rehin tutuluyor. Eğer Kıbrıs üzerinde anlaşmaya varılamazsa, Türkiye’nin çoktandır beklemekte olan AB üyeliği başarısız olacak. Türkiye’nin AB üyeliğine karşı olanlar Kıbrıs kozunu nasıl kullanmaları gerektiğini çok iyi biliyor.
Avrupa Birliği güvenilir olmayan bir müzakere ortağı olduğunu kanıtladı ve özellikle Moskova, Washington ve İslam dünyası karşısında olmak üzere küresel nüfuzunu kaybetmeye başlayacak. Soğuk Savaşın ardından Türkiye’ye güvenlik ve savunma stratejisi içinde ciddi bir rol verme çabaları felce uğrayacak. AB ve NATO’nun birlikte hareket etme çabaları tıkanacak. Hatta Türkiye’nin Avrupa Savunma Ajansı’nda yer alması Kıbrıs Rum Kesimi ve destekçileri tarafından bloke edilecek.
Türkiye, çok ihtiyacı olduğu Avrupa ülkelerine vize uygulamasının hafifletilmesi konusunda yardım alamayacak ve Türkiye’yle Kıbrıs Rumları arasındaki doğrudan ticaret görüşmeleri yapılmayacak. Çok sayıda Türk askeri Kuzey Kıbrıs’ta bulundurulmaya devam edecek ve hiçbir zaman uluslararası toplum tarafından tanınmayan KKTC Türkiye’nin yıllık bir milyar euro değerindeki vergileriyle finanse edilmeye devam edecek.
Aralarında kargaşa yaratan papazlar ve kirli basının da olduğu, Kıbrıs Türkleriyle güç paylaşımı teklifine karşı çıkan Kıbrıslı Rumlar, istediklerini elde edecek. Ancak Kıbrıs Rum Kesimi, bir şantajcının ahlaki yetkisini taşıyarak Türklerin korkusu altında yaşayan kara cahil bir ülke olarak varlığını sürdürecek. Dahası, Kıbrıs’ın kuzeyinde Kıbrıslı Rumlara ait mülklerin tazminatı hiçbir zaman ödenmeyecek.
Kıbrıs sorununu çözebilmek için sadece tek bir fırsat var. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 2004’te sunulan uğursuz Annan planını reddetmeye yönelik küskünlüğüne son vererek kendisini bir devlet adamı olarak ortaya koyabilir. Erdoğan Kıbrıs’ı bir anlaşmaya zorlayabilecek güç ve güvene sahip.
Türkiye’nin liderliği, AB üyeliğini önceliği olarak belirtiyor. Eğer bu doğruysa, bunu kanıtlamanın tek bir yolu var. Erdoğan Kıbrıslı Rumların blöfünü görmeli.
GUARDIAN: Cameron’dan Çin’e: Özgürlüğü ve hukuku kucaklayın
İngiltere Başbakanı David Cameron, bugün bir araya geleceği Çinli liderlere demokrasi üzerindeki tartışmalara son vermemelerini ve hukukun üstünlüğünün istikrar ve refaha açılan en iyi yol olduğu mesajını verecek.
Pekin’de öğrencilere yapacağı konuşmada, Cameron önceki İngiliz liderlerinin bir adım ötesine giderek dünyanın yeni süper ekonomik gücüne insan hakları ve demokrasiyi kucaklamaları çağrısı yapacak. Cameron, geçtiğimiz gün bir yemekte bir araya geldiği Çin başbakanı Wen Jiabao’ya, Nobel Barış Ödülü sahibi tutuklu bulunan gazeteci Liu Xiaobo’yu da hatırlattı.
Göreve geldiğinden beri İngiltere’nin ticari çıkarlarını dış politika gündeminin en tepesinde tutan Cameron, Pekin’deki görüşmelerinde İngiliz şirketleri için milyarlarca dolar değerinde anlaşmalar yapmayı amaçlıyor.
Ancak Liu’nun Nobel Ödülü’nü almasının ardından Çin’i ziyaret eden ilk Batılı lider olan Cameron, Çin’in uzun süreli ekonomik çıkarlarını daha özgür kılmasını sağlaması için artan bir baskı altında. Cameron, Çin’de vereceği bir diğer mesajda, Pekin’in ekonomik özgürlüğünü artırmasıyla tüm dünyaya fayda getireceğini ifade edecek.
WASHINGTON POST/CNN: Obama Endonezya’da ikinci ‘Kahire’ konuşması
ABD Başkanı Barack Obama, Hindistan’ın ardından Asya ziyaretinin ikinci ayağı olan Endonezya’da binlerce kişiye bir konuşma yaptı. Obama, Endonezya’nın politik ve dini çeşitliliğe gösterdiği hoşgörüyü ve ülkenin diktatörlükten İslami dünyaya örnek olan bir demokrasiye yaptığı geçişi övdü.
Endonezya Üniversitesi’nde 6 bin 500 kişilik bir kalabalığa karşı konuşan Obama, “Bizler iki farklı yoldan ilerlemiş ülkeleriz. Yine de ülkelerimiz farklı inanışlar altında bir araya gelen yüz milyonlarca insanı tek bir bayrak altında barınabileceğini gösteriyor” dedi.
Obama’nın konuşması, geçtiğimiz yıl ABD ve İslam arasında “yeni bir başlangıç” ilanı özelliği taşıyan Kahire’deki konuşmasına benzetildi. Obama, konuşmasını dünyanın en fazla Müslüman nüfusa sahip olan ülkesinde yapmayı tercih etti. Kahire’de yaptığı konuşmaya değinen Obama, “O zaman dediğimi şimdi tekrarlıyorum, tek bir konuşma yıllardan beri süren güvensizliği kökünden söküp atamaz” dedi.
Obama, “ABD İslam ile savaşta değil ve hiçbir zaman da olmayacak. Tersine, hepimiz bir dinin liderleri olduğunu iddia eden, ancak şüphesiz İslam gibi büyük bir dünya dininin lideri olmayan El Kaide ve destekçilerini yenmeliyiz” ifadesini kullandı.
Ancak Kahire konuşmasından bu yana Obama’nın birçok ülkeyle olan ilişkilerinde gelişme yaşanmadı. Diğer yandan, Paw Araştırma Merkezi’nin yaptığı ankete göre her beş ABD’liden biri Obama’nın Müslüman olduğunu düşünüyor.
DAILY TELEGRAPH: Yabancı uyruklu suçlulara evlerine gitmeleri için para yardımı
Yabancı uyruklu katiller, tecavüzcüler ve diğer suçlardan sabıkası bulunan kişiler, İngiltere’deki cezalarını tamamlamalarının ardından evlerine dönmeleri için 1,500 sterlin para yardımı alacak. Koalisyon hükümetinin yapacağı yardım kapsamında, hapis cezalarının bitmesine dokuz ay kalan tutuklulara kalan cezalarını tamamlamadan ülkelerine dönmelerini sağlamak için daha fazla para ödenecek.
Bu şekilde, İngiltere’de yerleşim hakkı bulunmayan tutuklar her yıl İngiltere’deki milyonlarca sterlin vergiye mal olacak. Bugün Muhafazakarların başını çektiği koalisyon hükümeti, 2006 yılında sınır dışı etme sürecinin üstesinden gelmek için benzer bir uygulama teklif eden İşçi Partisi’ne karşı gelmişti.
Hayata geçirilmek istenen uygulamaya göre, tutuklular ilk olarak 500 sterlin yardım alacak. Ardından, ülkelerine dönmeleri halinde 1,000 sterlin daha para yardımı yapılacak. Tutukluların parayı kullanabilmek için tek yapmaları gereken şey, Uluslararası Göçmen Örgütü’ne bu parayı nasıl kullanacaklarını açıklamak olacak.
Cezalarını tamamlamadan çıkanlar 1,500; cezalarını tamamlayan tutuklular ise 750 sterlin alacak. İngiliz vatandaşı tutuklular ise cezalarını tamamlamalarının ardından sadece 46 sterlin yardım alıyor. İngiltere’de geçtiğimiz yıl yabancı uyruklu 5 bin 535 tutukludan bin 660’ı yardım ödenerek serbest kaldı. Bunların arasında 17 aylık bir bebeği öldüren Malezyalı katil de var.
BLOOMBERG: Çin’in ticari fazlası G20 zirvesi öncesi tartışmalara gebe
Çin, Ekim ayı için ticari fazlasını 27.1 milyar dolar olarak açıkladı. Beklenenden çok daha yüksek olan bu rakam, Seul’da yarın başlayacak G20 zirvesinde ABD Başkanı Barack Obama ve Çin Devlet Başkanı Hu Jintao arasında yapılacak görüşmenin öncesine rastladı. İki liderin değerlendireceği konuların arasında ticari dengesizliğin kapanması ve sermaye akışları bulunuyor.
Çin gümrük bürosunun internet sitesinde verilen verilere göre, ülke ihracatı geçen yıla oranla yüzde 22.9; ithalat ise yüzde 25.3 artış gösterdi. Ticari açığın sürekli büyüyen ekonomiye daha fazla nakit akışı sağlaması üzerine, Çin Merkez Bankası borç verenlerin paralarını likiditeyi bastırmak için rezervlerinde tutmalarını istedi.
Çin’in değişim göstermeyen ticari açığı, ticaret ortaklarıyla arasında gerginliğe neden olurken, enflasyonun artığı dönemde Pekin’in para politikası üzerinde de soru işaretleri oluşturuyor. Obama, geçtiğimiz gün Endonezya’nın başkenti Jakarta’da, G20 zirvesinde ticari açıkların ve döviz kısıtlamalarının küresel ekonomik büyümenin önündeki engeller olarak özellikle ele alınacağını belirtti.
Analistle ise Çin’in ekonomisini hizaya sokmanın sanılandan çok daha uzun bir süre alacağı görüşünde. Uzmanlar, ABD’deki işsizlik oranının çok yüksek olduğu bir dönemde küresel ekonomiye ayak uydurması için dünyanın Pekin’i bekleyecek durumda olmadığını ifade ediyor.
HAARETZ: BM Suriye’de nükleer denetimde bulunmak konusunda çekimser
Birleşmiş Milletler (BM) Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) başkanı Yukiya Amano, Salı günü Suriye’nin nükleer faaliyetler yürüttüğünden şüphelenilen Dair Alzour bölgesindeki tesislerini denetleme konusunda çekimser kalan bir duruş sergiledi.
İsrail’in 2007’de bombaladığı ve harabeye dönen tesislerin UAEK tarafından en son denetlendiği tarihin üzerinden iki yıldan fazla süre geçti. ABD, tesisin Kuzey Kore tasarımına sahip olduğunu ve nükleer bomba geliştirmek için inşa edildiğini savunmuştu. Yukiyo Amano, neden Suriye’de özel bir inceleme yapılmadığı sorulduğunda, “Eğer bir tesis varsa oraya gidip bir nükleer reaktör olup olmadığını tespit etmek kolay bir iş. Ancak tesis yerle bir oldu” dedi.
Amano, gelecekte özel bir denetimin gerçekleştirilebileceğini ancak şu an için Suriye’ye karşı sert bir tutum içinde olmadıklarını, aksine Ortadoğu ülkesiyle işbirliği yapmak istediklerini belirtti. Amano, “Dair Alzour konusunda görüşme olmadan işbirliği de olamaz. Ancak ümidimizi kaybetmeye lüzum yok” ifadesini kullandı.
UAEK, en son özel incelemesini 1993 yılında Kuzey Kore’de düzenlemişti. O tarihten beri K.Kore inşa ettiği nükleer tesislerine erişimi ve üretim kapasitesini gizli tutuyor.