Güncelleme Tarihi:
YARIM asrı aşan yazı yaşamında hakkında 300’den fazla dava açıldığı, iki yıl cezaevinde yattığı halde ‘enseyi karartmayan’ gazeteci-yazar ve Türkiye’nin ilk sosyalist milletvekillerinden Çetin Altan, hayal ettiği ülkeyi göremeden aramızdan ayrıldı. Altan, haziran ayında Cumhuriyet gazetesi için kaleme aldığı son yazısında “Torunlarımıza bırakmayı hayal ettiğimiz ülke bu değildi. Artık anlaşılıyor ki ülkeme demokrasinin geldiğini göremeden ayrılacağım bu dünyadan” demişti.
‘YAZI YALNIZLIĞA ÇARE DEĞİL
’Kökleri Kırım’a dayanan Avukat Halit Bey ile Nurhayat Hanım’ın oğlu olarak 22 Haziran 1927’de doğan Çetin Altan, 7 yaşına kadar ‘Altan’ ismiyle çağrıldı. Soyadı Kanunu’yla birlikte bu ismi soyismi olarak alan aile, oğullarına yeni bir isim verdi: Çetin. Yeni ismi verilirken 88 yıllık yaşamın bu kadar çetin geçeceği hiç düşünülmemişti herhalde.8 yaşında Galatasaray Lisesi’ne yatılı bırakıldığı gün başladı çetin yaşamı. “İlk defa yalnızlığın ne olduğunu orada gördüm” demişti. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdiğinde baba sözü dinlese büyükelçi olacaktı ama o kendini, yalnızlığı unutmak için başladığı yazılarına verdi. Yıllar sonra Çınar Oskay’a verdiği röportajda “Yazı birçok şeye çare olur da sevgisizliğe, yalnızlığa nasıl çare olsun? Yazarken unutursun, yazı bitince hatırlarsın” diyecekti.
DOKUNULMAZLIĞI KALDIRILDI
1940’lı yılların ilk yarısında Çınaraltı, Varlık, İstanbul ve Kaynak dergilerinde şiirleri ve düz yazıları çıkan Çetin Altan’ın ilk kitabı Üçüncü Mevki, 1946’da yayınlandı. Ulus gazetesinde muhabir olarak başladığı gazeteciliğe, Hür Ses’de fıkra yazarlığı ile devam etti. Halkçı, Tan, Akşam, Milliyet, Yeni Ortam, Hürriyet, Güneş gazetelerinde ve Çarşaf dergisinde köşe yazıları yazdı. 1959 yılında Abdi İpekçi’nin teklifi üzerine Peyami Safa’nın yerine Milliyet gazetesinde yazmaya başladı. Darbe öncesi iktidarı protesto mitinginde üniversite öğrencisi Turan Emeksiz’in öldürülmesi ülkede büyük infial yaratmış, bu Altan’ın 28 Nisan 1960 tarihli Milliyet’teki ‘Taş’ sütununa, 5 kelimeden oluşan, alışılmadık bir köşe yazısıyla yansımıştı: “Bugün canım yazı yazmak istemiyor.”Bu arada politikayla da ilgilenmeye başlayan Çetin Altan, 1965’te Türkiye İşçi Partisi’nin Meclis’e gönderdiği ilk sosyalist milletvekillerinden oldu. Meclis’teki dört yılı boyunca sesi en fazla işitilen siyasetçilerdendi. Dokunulmazlığı kaldırılıp iade edilen ilk milletvekili de olan Altan, bir toplantıda Genel Kurul’u yöneten TBMM Başkanvekili’nin kendisini sürekli uyarması üzerine “Sizin benden yukarıda oturmanız bir marangoz hatasıdır” sözleriyle de siyasi tarihe geçti. Başkanvekili sözünü geri almasını isteyince de TBMM tutanaklarına geçen şu düzeltmeyi yaptı: “Sizin benden yukarıda oturmanız bir marangoz hatası değildir.” Milletvekilliği yıllarını daha sonra ‘Ben Milletvekiliyken’ kitabında topladı.
ENSEYİ KARARTMA, SAL SUYA
1960’lı ve 70’li yıllardaki yazıları, ‘Taş’, ‘Sömürücülerle Savaş’, ‘Suçlanan Yazılar’, ‘“Kahrolsun Komünizm” Diye Diye’, ‘Onlar Uyanırken’, ‘Kopuk Kopuk’, ‘Geçip Giderken’, ‘Gölgelerin Gölgesi’, ‘Şeytanın Aynaları’, ‘Bir Yumak İnsan’, ‘Nar Çekirdekleri’ adlı kitaplarda toplandı. 12 Mart darbesi ile birlikte cezaevine giren Altan, sonrasında 12 Mart’la ilgili yazılan ilk roman niteliği taşıyan ‘Büyük Gözaltı’yı yayınladı. Roman 1973’te Altan’a Orhan Kemal Ödülü’nü kazandırdı. Çetin Altan yazdığı onca yazı ve kitabın yanı sıra ‘Çemberler’, ‘Mor Defter’, ‘Suçlular’, ‘Dilekçe’, ‘Tahteravalli’ gibi birçok tiyatro oyununa da imza attı. ‘Aşk Sanat ve Servet’ ve ‘Atatürk’ün Sosyal Görüşleri’ adlı iki inceleme kitabı da bulunan, mizahi yazılarını ‘Zurnada Peşrev Olmaz’ kitabında toplayan Altan’ın gezi-inceleme, otobiyografi, şiir hatta alfabe kitabı bile bulunuyor. Hayat hikâyesi ise 1998 yılında hayat arkadaşı Solmaz Kâmuran tarafından ‘İpek Böceği Cinayeti’ adlı kitapta kaleme alındı. Yazılarında kullandığı zengin dille Türkçe’ye de katkı yapan Altan onunla anılan ‘enseyi karartmak’ deyişini gazeteci Zeynep Miraç’a şöyle anlatmıştı: “Bu bir Rumeli lafı. Babaannem söylerdi. Çünkü başın önde düşündüğün zaman ensene güneş vuruyor! Enseyi karartma, sal suya...”Yüzlerce dava, hapislik ve işsizliklere rağmen enseyi karartmayan Çetin Altan arkasında üç çocuğunun yanı sıra binlerce köşe yazısı, onlarca kitap bıraktı.
‘MÜCADELENİZDEN VAZGEÇMEYİN’
ÇETİN Altan, 24 Haziran’da Cumhuriyet’te yayınlanan yazısında “Biz torunlarımıza istediğimiz ülkeyi bırakamıyoruz” diyor ve şöyle devam ediyor: “Ama siz uğraşırsanız, mücadeleden vazgeçmezseniz, dünyadan ayrılırken ‘torunlarımıza istediğimiz ülkeyi bırakıyoruz’ deme mutluluğunu siz tadabilirsiniz. Hayallerinizden, ümitlerinizden, mücadelenizden vazgeçmeyin. Amacınıza ulaşamazsanız da, bu amacı gelecek kuşaklara devretseniz de, kozmosla son hesaplaşmanızda, ‘daha iyi bir dünya için biz de fena mücadele etmedik’ diyebilirsiniz. Bu da az şey değildir. Buruk da olsa, yorgun gözlerinizde bir tebessüm yaratır. O tebessümlerin çoğalması da elbet bir gün kurtarır bu ülkeyi. Enseyi karartmayın.”
‘IŞIK TUTMAYA DEVAM EDECEK’
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto: “Basınımızın en duyarlı kalemlerinden, çok iyi bir gazeteci ve yazardı. Okurun ufkunu açan, yazıları ve kitapları ölümünden sonra da meslektaşlarına ışık tutmaya devam edecek.”Basın Konseyi: “Eserleri dünya dillerine çevrilmiş güçlü kalem, eski milletvekili, duayen gazeteci-köşe yazarı Çetin Altan’ı kaybettik. Ailesine, sevenlerine, dostlarına ve basın camiasına başsağlığı diliyoruz.”
‘DEMOKRASİ KAVGASINDA BAYRAKTI’
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu: “Çetin Altan’ın hayatı Türkiye’nin rönesansının hikâyesidir. Türkiye’nin yaşadığı demokrasi, özgürlük, bilim ve akla dayanan çağdaşlaşma kavgasının bayrak kişiliklerindendi. Eserleri sonsuza kadar medeniyetimizin müstesna örnekleri arasında yaşayacaktır. Ailesine ve ulusumuza başsağlığı dilerim.”CHP Genel Başkan Yardımcısı Enis Berberoğlu: “Hepimize vereceği dersler vardı. O dersler yarım kaldı. Kendisine rahmet diliyorum.”HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ile Figen Yüksekdağ: “Türkiye gazeteciliği için nadir nitelikte, edebi ve evrensel bakışını mizahla buluşturan, okurların ufkunu genişleten bu yeri doldurulamaz kayıptan ötürü ailesine, dostlarına ve halklarımıza başsağlığı diliyoruz.”
‘BİZE AYIRDIĞIN ZAMANA TEŞEKKÜR’
Sema Kaygusuz: “‘Büyük Gözaltı’ romanını okuyunca, Türkiye tarafından fazlasıyla meşgul edilmiş büyük bir romancıyı keşfedeceksiniz.”Ece Temelkuran: “‘Enseyi karartmayın’ dediği kadar mücadele de etmişti. İyi ki geldin dünyaya Çetin Altan. Bize ayırdığın zaman için teşekkürler.”Fazıl Say: “‘Her köyümüzde bir piyano olmalıdır’ sözünü söyleyen insandır. Nur içinde yatsın.”Semih Gümüş: “Bugüne dek aykırı sözüyle pek çok düşünceye tercüman oldu.”Hale Soygazi: “Çok değerli bir edebiyat ve düşünce adamıydı. Türk basının duayeniydi. Yeri doldurulamaz.”Hülya Koçyiğit: “Türk siyasi tarihimizin bir bölümüne imza atmış, usta yazar, düşünür, siyaset adamı Çetin Altan ile çok keyifli sohbetlerde bulundum. Bu sohbetleri arayacağım.”Perihan Savaş: “Türk basını ve edebiyatı için çok değerli bir özneydi, çok büyük bir değerdi. Bıraktığı eserler ile yaşamaya devam edecek.”Filiz Akın: “Ülkemizin sadece çok değerli bir yazarı değil, aynı zamanda her alanda etkisi olan bir fikir adamı, bir filozofuydu.”
VEDA BUGÜN
Çetin Altan için yarın Milliyet gazetesinin İstanbul Çağlayan’daki binasının önünde tören düzenlenecek. Altan daha sonra, Teşvikiye Camisi’nde kılınacak cuma namazının ardından Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verilecek.