Güncelleme Tarihi:
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde Fuar İzmir’de buluşan yer bilimleri uzmanları, Türkiye’nin deprem analizleri üzerine hazırlanan olası senaryolar hakkında görüşlerini açıkladı. Türkiye’nin ilk ulusal yer bilimleri kongresi olan ’Türkiye Ulusal Jeodezi ve Jeofizik Birliği (TUJJB) Bilimsel Kongresi’nde gerçekleşen programda uzmanlar beklenen depremler ve alınacak önlemlerle ilgili konuştu.
Marmara depremi senaryosu üzerine açıklamalarda bulunan İstanbul Teknik Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Öğretim Üyesi ve Yer Davranışları, Yeraltı Kaynakları Uzmanı Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, "İnsanlarımız yakın gelecekte olacak İstanbul depremini önemsiyor. Marmara’da, İstanbul’da 2045 yılından önce deprem olursa ben şaşırırım. Çünkü hiçbir bilimsel veri Marmara’da hemen deprem olacağını söylemiyor. Beklentim 2018-2025 yılları arasında Sakarya Çukuru’nda ve 7.3’ten daha büyük bir deprem değildir. Kocaeli’nden başlayıp tüm Sakarya ili, Düzce ve Bolu’ya kadar olan bu bölüm, İstanbul’da sık sık deprem olmasını önler. Gelen gerginlik onda birikiyor. Bunu aktarırken de tek koldan yapmadığı için azaltarak iletir. Sakarya’nın davranışı daha kırılgan olmasa İstanbul’da deprem daha önce ve daha sık olurdu. Sakarya’daki Gölcük Depremi’nden sonra İstanbul’da bir deprem olmamasının ana nedeni budur" dedi.
''1999’DA DEPREM 'GELİYORUM' DEMİŞTİ''
Yer hareketlerinin bilimsel verileri incelenip doğanın yorumlanarak birtakım öngörülerin yapılabileceğini belirten Prof. Dr. Ercan, "Yerle konuşmanız gerekiyor. 1999 depremi sadece benim beklentim değildi. Kandilli Rasathanesi ve diğer araştırmacı arkadaşlarımla birlikte 7.5’e kadar bir deprem bekliyorduk. Birçok parametre ölçtük. Yalova’da termalde sular 4 dereceye kadar ısındı. Yollarda yengeçler görülmeye başlandığı haberleri geldi. Deprem ’geliyorum’ demişti" diye konuştu.
''KENTSEL DÖNÜŞÜM GEREKİYOR''
Türkiye’nin depremden ölümlerde dünyada üçüncü sırada geldiğini belirten Prof. Dr. Ercan şunları söyledi:
"Yaklaşık 17 bin 800 kişinin öldüğü Gölcük Depremi’nin Türkiye’ye maliyeti 30 milyar dolar. Dolayısıyla deprem sizin evinizde olmasa ya da size etki etmese dahi siz bu ülkenin içinde yaşadığınız için yaşamınızı etkiler. O nedenle çözüm, yapısal değil kentsel bir dönüşümdür. Dağlık kesimlere yerleşin, belediyeler o bölgeleri vatandaş için yaşanılabilir kılsın. Ovalar ve deniz kenarlarını bırakın, eğlence merkezi olarak kalsın. Kooperatiflerden oluşan yapısal dönüşüm değil, kentin değişmesi gerekiyor."
''DEPREME HAZIRLIK KÜLTÜR VE ALIŞKANLIK MESELESİ''
Bilim dünyası, yönetim kurumları ve vatandaşların 1999 depremine göre çok daha bilinçli olduğunu belirten Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener ise depreme hazırlıklı olmanın bir kültür ve alışkanlık meselesi olduğunu söyledi. Prof. Dr. Özener, "Yapı denetimi getirildi. Yönetmelikler değiştirildi. İyileştirme çabaları var. Bilim insanları çalışıyor, vatandaş bilinçleniyor, karar vericiler de bütçe, plan ve kanunlarını gerçeğe yansıtırlarsa depreme hazır olacağız" dedi.
Kamuoyunda 8 büyüklüğünde bir deprem yaşanacağına yönelik senaryoların bilim dışı olduğunu belirten Prof. Dr. Özener, "Bizler Kandilli olarak derinlemesine çalışıyoruz. Yer kabuğunun nereye, ne hızla gittiğini buluyor ve ne kadarlık bir deprem olabileceğini öngörebiliyoruz. Böylelikle deprem senaryolarını güncelleme şansımız oluyor. Fakat hiçbir bilimsel çalışma depremi önlemek veya ne zaman olacağını öngörmek üzerine değildir. Kamuoyu artık bu konuyu tartışmayı bırakmalı. Bu bilimin işi. Bilimsel olarak bir gün bu depremi yaşayacağız ve buna hazırlıklı olmalıyız" diye konuştu.
''GECE RAHAT UYUMAK İÇİN ZEMİN ETÜTLERİNİZİ SORGULAYIN''
Dokuz Eylül Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emre Timur ise inşaat sektöründe yapıların zemin etütlerinin denetimi noktasında Türkiye’de eksiklik olduğunu söyledi. Doç. Dr. Timur, "Vatandaşlarımız bu konuda daha bilinçli olmalı. Tavsiyem, zemin etütlerini sorgulasınlar. Zemin etütleri ile yapay depremler yaratarak zeminin dinamik davranışını inceliyoruz. Bina deprem anında nasıl etkileşecek veya zaman içerisinde bir oturma yaşayıp yaşamayacağını tespit edebiliyoruz. Bunlar gece rahat uyuyup uyuyamayacağımızı belirleyen ufak önlemler. Faydan kaçış yok. O nedenle inşaatın sağlam bir şekilde hayata geçmesinin önü açılması gerekiyor" dedi.