Güncelleme Tarihi:
İBN HALDUN’UN KATKISI PERDELENDİ
“Kimi şarkiyatçıların ‘şimdiye kadar hiçbir ülkede, hiçbir çağda hiçbir insan zekâsı Mukaddime gibi bir eser ortaya çıkartmamıştır’ diye tarif ettikleri İbn Haldun ve eserleri uzun süre ikinci plana atılmıştır. Ülkemizde de özellikle sosyal bilimler alanında İbn Haldun’un katkısı bilinçli bir şekilde perdelenmiştir. İlmi ve âlimi kendi kısır ideolojilerinin kalıplarıyla tartanların gayesi, dinle bilginin bağını kopartmak, bizi tek bir kaynağa mahkûm etmektir. Ne yazık ki bu hedeflerinde belli oranda başarı da sağladılar. Son bir asırdır akademiden edebiyata, sosyal bilimlerden sanata kadar birçok alanda yaşanan çoraklığın en büyük nedeni işte budur.
AKADEMİK MÜFREDATIMIZ FELÇ
Bu ülke ne çektiyse aşağılık kompleksinden çekmiştir. Bu millete en büyük zulmü bağrından çıktığı toplumun değerlerine düşman, yasakçı, baskıcı jakobenler yapmıştır. On yıllardır düşünce hayatımızın pınarlarını kurutan işte bu hastalıklı ruh halidir. Batıda ne bulursa alıp, hiçbir elekten geçirmeden ülkemize boca eden ilim erbabının özensiz tercümeleri akademik müfredatımızı felç etmiştir. Üniversitelerimiz uzun seneler boyunca kraldan çok kralcı, Batıdan çok Batıcı öğretim görevlilerinin vesayeti altında kalmıştır.
KİTAP KATLİAMLARI YAŞANDI
Üniversitelerimizin bilim dünyasına yaptıkları katkılar yerine ikna odaları ve başörtüsü yasaklarıyla anıldığı günleri unutmadık. Bazı üniversitelerde Moğol istilasına benzer şekilde kitap katliamları yaşanmıştır. 28 Şubat sürecinde, Alman Hükümdarı Wilhelm’in Sultan 2. Abdülhamit’e hediye ettiği kitaplar ile binlerce nadide eser İstanbul Üniversitesi’nin yönetimi tarafından çöpe atılmıştır.
YOLUMUZA DEVAM EDECEĞİZ
2003’ten beri demokrasiden, hukuktan, meşruiyetten taviz vermeden devlet, toplum ve siyaset hayatımıza nüfuz etmiş vesayet odaklarını bertaraf ettik. İnsanımızı makarnacı, kömürcü, göbeğini kaşıyan adam diye aşağılayan millet düşmanlarının devrine son verdik. O iş bitti. Kültür, sanat ve ilim hayatımızı da bu kesimlerin tasallutundan kurtarmak için gayret sarf ettik. Hamdolsun iş bitti. Yeni Türkiye’nin aydınlığı varlığını karanlığa borçlu olanları rahatsız ediyor. Katsayı zulmünün üniversiteleri kasıp kavurduğu o meşhur günlerde sesi çıkmayanlar bugün sabah akşam bizi eleştiriyorlar. Varsın eleştirsinler, biz yolumuza devam edeceğiz.
Kendi ideolojileri dışındakilere hayat hakkı tanımayanlar, bugün düşünce özgürlüğü üzerinden şahsımızı, hükümetimizi ve devletimizi hedef alıyorlar. Ya biz sizi biliyoruz, sizler bu ülkede kendi düşünce dünyanızın ilim adamlarına bile üniversitelerde yaşam hakkı tanımadınız. Onları dahi sokağa attınız. Düne kadar yasakçı zihniyetin en ateşli savunucusu olanlar, bugün demokrasi fanatiği numarasıyla kendini paralıyor. Sicili hak ve hürriyet katliamlarıyla dolu olanların bize ders vermeye kalkması komik kaçıyor.”
MÜCADELEMİZ TERÖRLE
Bizim mücadelemiz farklı düşüncelerle değil. Bizim mücadelemiz terörle, terör örgütleriyle bu cinayet şebekelerine sözlü ve fikri mühimmat sağlayanlarla. Hiçbir medeni devlet, terör şebekelerinin üniversitelerde yuvalanmasına, üniversitelerin eğitim kamplarına dönüştürülmesine izin vermez. Silah, molotof ve şiddet asla hak aramanın aracı olamaz.
Daha yeni Fransa’da, yeni Cumhurbaşkanı kendi aleyhine hakaret içeren bir yayın yaptı diye bir gazeteciyi hemen içeri aldılar. Onlara böyle bir şey oldu mu hak. Türkiye’deki yargı böyle bir şey yaptığı zaman haksızlık...
Akademik özgürlük kılıfı altında terör örgütlerinin propaganda makinesinin işletilmesine göz yumamayız. Teröre hizmet etmediği sürece her türlü fikrin serbestçe tartışılmasını temin eder gibi, terörle mücadelemizi de kararlılıkla sürdüreceğiz.