O hep tanrıça, hep ölümsüz bir düş

Güncelleme Tarihi:

O hep tanrıça, hep ölümsüz bir düş
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 22, 1999 00:00

Haberin Devamı

6 yıl önce ölen Audrey Hepburn, geçtiğimiz 4 Mayıs'ta 70 yaşına girmiş olacaktı. Ama o hálá kocaman gözleri, şeytani masumiyeti, kısacık saçları ve modacıları peşinden koşturan stili ile bir ikon. ABC televizyonu Hepburn'ün gençlik yıllarını konu alan bir televizyon filmi yaparken, bu ay Floransa'da açılan bir sergi oyuncunun farklı yüzlerini birarada görme fırsatı veriyor.

Audrey Hepburn 6 yıl önceki ölümüne kadar büyüleyiciliğin nesnesiydi. Ve şimdi onun stili tekrar gündemde. 1957'de Salvatore Ferragamo tarafından onun için dizayn edilen bir ayakkabı geçen ay yeniden üretilerek Ferragamo mağazalarında satışa sunuldu.

Paris kulüplerinde Dimitri olarak tanınan bir DJ, Hepburn'un 'Tiffany'de Kahvaltı' adlı filmindeki diyaloglarından aldığı küçük parçaları bir CD'ye kaydetti. Bu CD'lerden biri bugün Volvo reklamında kullanılıyor. Ve önümüzdeki sezon, ABC televizyonu Hepburn'ün erken dönemlerini konu alan bir film çekecek.

Ona her zaman saygı gösteren moda dünyası şimdi onu yeniden canlandırmak istiyor. Onun çekiciliği Marc Jacob'ın ince silüeti ortaya koyan tasarımlarında, Michael Kors'un sigara pantolonlarında ve küçük siyah elbiselerinde, Bergdorf Goodman'daki Audrey Hepburn temalı vitrinlerde görülüyor.

Hepburn, capri pantolon ve beyaz gömlekten bir tarz yarattı ve onun manyetik çekimini kimse tam olarak açıklayamıyor. Jacqueline Onassis, son Galler Prensesi Diana ve Marilyn Monroe da benzer hayranlıklar yaratmışlardı, ama çok az insan onlar 'olmak' istedi. 1961'de gösterime giren 'Tiffany'de Kahvaltı' filminde Hepburn'ün ete kemiği büründürdüğü Holly Golightly adlı kız bir anda üne kavuştu. Birçok kadın bu çılgın ve büyüleyici kızı örnek aldı.

OLMAK İSTENEN HERŞEY

Televizyon ve sinemanın yeniyetme kraliçesi 20 yaşındaki Hewitt, daha ismi bile belli olmayan film için gereğinden fazla hazırlanmış. Hewitt'e Audrey Hepburn'ü ilk defa 11 yaşındayken annesi göstermiş.

‘‘Bütün küçük kızlar gibi, büyüdüğünüzde neye benzeyeceğinizi merak edersiniz. Annem bana 'bu kadın gibi olabilirsin' dedi ve Tiffany'de Kahvaltı'yı izletti,’’ diyor. Ona göre Hepburn bir kadının klasik olarak olmak isteyeceği herşey: Yumuşak, zarif, sıcak ve gözkamaştırıcı.

Hepburn tüm bunlara rağmen Madonna veya Marliyn Monroe gibi bir seks bombası veya izleyenlerin cinselliğini kışkırtan bir imaj değildi.

Bugün Gwyneth Paltrow ve Cameron Diaz gibi oyuncular magazin dergilerinde parlak ambalajlar ile paketleniyorlar ancak kadınlar hiçbiriyle aynı derinlikte özdeşleşmiyor. Hayranları elbiselerine, aksesuvarlarına ve Brad Pitt ile yakınlıklarına kapılıyorlar ama Hepburn ile gerçekleşen cinsten kişisel bir bağlantı kurmuyorlar.

BİR KADIN BİR STİL

Audrey Hepburn 1929 yılında bir barones ile Nazi eğilimli bir işadamının kızları olarak Brüksel'de doğdu. Babası Audrey 6 yaşındayken onları terk etti. II. Dünya Savaşı sırasında açlık ile karşı karşıya kaldı. Savaştan sonra hayatını Londra'da bir dansçı olarak kurmaya karar verdi. İngiliz filmlerinde küçük roller almaya başladı. 21 yaşında 'Roma Tatili' ile Oscar Ödülü'nü kazandı. Modacı Hubert de Givenchy'e ilham perisi oldu. Yoksul çocukların yararına çalıştı. Yaşlanırken bile zerafetini ve güzelliğini korudu, asla kilo almadı. Kusurlar olmazsa mükemmellik olmaz diyen Zen felsefesini doğrularcasına bazı kötü filmler ve başarısız evlilikler yaptı. UNICEF için yaptığı çalışmalar dışında özel hayatındaki olaylar özeldi ve hep öyle kaldı.

Kendinden memnundu ve asla topuklu ayakkabılar giymedi. Sahip olduğu boyutlardan daha farklı görünmek istemiyordu. Moda Teknolojisi Enstitüsü'nde moda tarihçisi olan Jimmy Newcomber, ‘‘Avrupalı olmasına rağmen savaş sonrası yeni Amerikan kadınını sembolize ediyordu’’ diyor. Banliyö yaşamı Amerikan kadınına rahat giysiler giymesi için bir neden teşkil etti ve Hepburn rahat giysiler içinde bile güzel görünebiliyordu. Yıllar içinde Hepburn birçok stili denedi. Givenchy'nin balo kıyafetlerinden çıkıp Ralph Lauren'in spor giysilerine büründü. 60'lı yaşlarında Guess jeaniyle Afrika gezilerine çıktı.

Esin kaynağı olsun diye erkek giyim desinatörü Jeffrey Banks, dairesinde Macy'nin vitrininden aldığı yaklaşık 2 metre boyunda bir Audrey Hepburn fotoğrafı bulunduruyor. ‘‘Moda çok yaratıcı olabildiği gibi sıkıcı da olabilir. Tutunmak için kolayca ayırt edilebilir birşey bulmanız gerekiyor. Ve işte orada Audrey var’’ diyor.

Heteroseksüel tipik bir erkek için Hepburn, belirli bir kadın tipini ifade ediyor: Güzel, çılgın, mutlu, hüzünlü, sinirli ve çıldırtıcı derecede ulaşılmaz. Bu tam da 'Tiffany'de Kahvaltı'nın kahramanı olan Holly Golightly'i tanımlıyor. Film neredeyse 40 yaşında ama prodüktör Robert Evans, filmi yeniden çevirerek Holly'i diriltmek istiyor. 'Roma Tatili', 'Sabrina' ve 'My Fair Lady', hep benzer bir masalın çeşitlemeleriydi.

İlham perisi

Bir zamanlar şıklığın, zerafetin ikonası haline gelen Audrey Hepburn'ün Floransa'da açılan bir sergide farklı yüzlerini bir arada görme fırsatını da buluyoruz. Onun çekiciliği, büyüsü 59-60'lı yıllardaki bütün kızları etkilemişti. Hatta Maria Callas bile Audrey Hepburn gibi giyinmek için ölümcül bir diyet yapmıştı.

Bugün Floransa'da açılan sergi Hepburn'ün hala daha şıklığın simgesi olduğunu gösteriyor. 'Audrey Hepburn: Bir kadın, Bir Stil' adındaki sergi Salvatore Ferragamo Müzesi'nde 1 Mayıs'ta başladı ve 1 Temmuz'a kadar devam edecek. Bu serginin amacı hem Hepburn şıklığını hatırlatmak, hem de onun Unicef elçisi olarak yaptıklarına bir destek vermek.

Bu yazın modasına baktığımızda, bir yüzyıl sona ererken Audrey'in hala bir çok seçenek arasında opsiyonlu olduğunu görüyoruz. Beyaz erkek yaka gömlekler, kısa pantolonlar, kocaman gözlükler, iki saplı çantalar ve şapka...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!