Oluşturulma Tarihi: Şubat 16, 2005 00:00
TÜRKİYE, 1961 Anayasası ile yeni bir demokratik atılıma başlıyor. Seçimlerde CHP birinci parti oluyor ancak çoğunluk iktidarını sağlayamıyor.Askeri rejimden sonraki ilk seçimlerde (1963) hükümeti İsmet İnönü kuruyor. Kabinesine, çalışkan ve sevdiği iki genci almak istiyor; Hüdai Oral ve Muammer Erten.. İkisine de kırılmayacakları ve alt-üst sayılmayacak bakanlık vermeyi düşünüyor. Ve sonunda Oral’ı, yeni kurulan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na, Erten’i de Sanayi Bakanlığına atıyor.İşte bu ‘gençlerden’ Hüdai Oral dün Denizli’de toprağa verildi.27 Mayıs’la Anayasal açıdan yeniden şekillenen Türkiye’nin öyküsü Metin Toker’in İnönü ile ilgili anılarında ayrıntılarıyla anlatılır. İşte o dönemi yaşayan veya bilen bir çok isim vardı anlamlı cenaze töreninde. çoğu da kravatlı gelmişti, Oral’a duydukları saygıdan...Bir Denizlili ‘O bizim kıymetlimiz, medarı iftarımızdır’ ifadelerini kullandı Hüdai Bey için... Bir Anadolu kasabasından çıkmış, 1951-61 döneminde 10 yıl İl Başkanlığı, beş dönem parlamenterlik yapmış, sonra yine kentine dönmüştü. Ankara’ya yerleşip ‘iş’ peşinde koşan bazı siyasetçilerden olmamıştı; hukuk kitaplarına ve Meclis zabıtlarına gömülmüştü.İnönü dendiği zaman dudakları titreyen, Cumhuriyet değerlerine bağlı, herşeyi ‘siyaset terbiyesi’ içinde yaşayan böyle bir demokrasi anlayışının ‘kilit isimlerinden’ kaç kişi kaldı günümüzde?KÖMÜR BAKANIKendisini, belki 30 yıl önce Trakya’da bir Adalet Partili’nin tertibi sonucu M.Ereğli’de tutuklanan CHP’li bir genci cezaevinde ziyarete geldiğinde hatırlarız. Yanındakilerden ikisi de bugün merhum olan Muammer Erten ve Yılmaz Alpaslan’dı. Kibar, şık, başı dik, saygın bir politikacı olarak örgüte ‘Gerekli savunma örneğini göndereceğim; savcılığa verirsiniz’ diyerek, hukuk çercevesinde hareket edilmesini, asla taşkınlığa yol açılmamasını istiyordu.Oral ve Erten’in kızları Tansu Özkök ve Şule Bucak Ankara’daki çocukluk günlerindeki arkadraşlıklarını ve babalarının parlamentodaki mücadelelerini anımsayarak kucaklaştılar; biraz da ağlaşarak... Aralarında bir de, A.İhsan Göğüş’ün kızı Zeynep Göğüş olsaydı?Dün vilayet önündeki resmi cenaze töreninde kendisi, 1960 Anayasası’nın bazı kurumlarının mimarı olarak tanıtıldı. Yeni Anayasa Mahkemesi’nin yapılandırılması dışında Enerji Bakanı olduğunda TPAO ve TEK gibi kurumların şekillendirilmesinde emeği olan Hüdai Oral ‘DPT bunu emrediyordu, enerji yatırımlarını Türkiye’de ilk kez biz planladık’ demişti. İnönü kendisini Enerji Bakanı yaparken ‘Seni kömür bakanı yaptım’ dediği hatırlatılınca herkes güldü, birlikteki fotoğraflarına bakarak...KEBAN BARAJI ÖYKÜSÜOral’ın bir de o zaman çok konuşulan Keban Barajı öyküsü vardır:Santralın projesi hazırlanır; ancak Hazine’nin parası yoktur. DPT’de bir toplantı yapılır, yabancı finans yatırım kuruluşları, Keban’ı hafife aldıklarından kaynak sorunu vardır. Bakan Oral kızar ve ‘Gerekirse finansmanı kendi öz kaynaklarımızdan sağlayabiliriz’ der. Daha sonra Amerika’dan gelen yatırımcılar devreye girer ve Mısır’da Rusya’nın desteği ile yapılan Assuan Barajı’ndan sonra kendi yönlerinden Türkiye’deki Keban Barajı’nı prestij bir yatırım sayarak gerekli kaynak sağlanır.Keban’ın temelini atmak CHP’ye, hizmete açmak da AKP iktidarına kısmet olur.Demirel, ‘Ehh, Hüdai Bey de, bizden Bahlanlı’dır’ derken, Isparta ve Denizli arasında her zaman sınır tartışmasına konu olmuş olan bu beldeyi Isparta’lı sayarak her zaman iline pay çıkartmak istemiştir.Yazısındaki gibi cenaze töreninde duygusal bir konuşma Ertuğrul Özkök, ‘Miras olarak bize ve Denizliler’e tertemiz bir şeref bıraktı’ dedi. Siyaset eşittir hizmet felsefesine uygun, ülkenin demokratik gelişimini sağlamak ve hizmetten başka bir şey düşünmeyen bir isim olarak tanımladı kayınpederini Özkök...NE YEDİ NE YEDİRDİSiyaset arkadaşları Orhan Birgit ve Ertuğrul Günay’ın anılarla dolu sohbetinden çıkan sonuç; geçmiş siyaset kuşağından bugünkü enerji yolsuzluklarına ders verilir gibiydi:‘Tertemiz bir bakanlık yaptı; ne usulsüzlük ne yolsuzluk... Ne yedi, ne yedirdi.’20’ye yakın eski milletvekili dostu vardı törende... Erdal İnönü, çok istemesine rağmen bugün ABD’ye gideceğinden uçak saatlerini tutturamadığı için gelemediğini bildirmiş; ancak çelengini çiçeğini göndermişti... Ayrıca ‘İnönü Ailesi’ ve Özden Toker’in imzalı çelenkler de dikkat çekti; CHP ve Baykal’ın çiçekleri yanında. Genel Merkezi Ali Topuz ve Mustafa Gazalcı temsil etti.Türkiye bu siyaset kuşağını çok arayacak.Topuz ile Keskin’in ilginç diyaloguBAYKAL muhalifi olarak bilinen Denizli eski Milletvekili Adnan Keskin, avukatlık stajını Hüdai Oral’ın yanında yaptığını anlatırken ‘1977 seçimlerinde Hüdai Abi’nin yerine ben Meclis’e gittim’ diyordu. Bu sırada, Denizli’nin bir beldesinde halkla görüşen ve daha önce tekerlekli sandalya verdiği aileyi ziyaret eden Mustafa Sarıgül mezarlığa geldi. Keskin yanındakilere ‘Bakın kameralar ne benim, ne Ali Topuz’un, ne de Ertuğrul Günay’ı çekiyor. Adamın toplumla kimyası tutuşuyor’ dedi. O sırada Ali Topuz’la karşılaştı eski dostlar. Keskin, Topuz’a ‘Mustafa’nın hırsız olduğuna inanıyor musun?’ diye sordu. Topuz, ‘Hayır inanmıyorum’ dedi ve uzaklaştı. Keskin devam etti; ‘Adamı ihraç etmek istiyorlar. Peki 2003 Kurultayı’nda Baykal’a ‘Sen milletvekilleri sattın’ dedim. Niye bu lafı ettin diye bana neden bir işlem yapmıyorlar?’Gül, psikolojisi bozuk bir adamdırCHP Parti Meclisi’ne seçilen sanatçı Şahnaz Çakıralp’ın babasının adının ilginç bir iddiaya karıştığı (13.2.2005) yazısı üzerine Av. Mehmet Çakıralp bir açıklama gönderdi.Kendisini 36 yıllık bir avukat ve Kemer’de (Antalya) 7 yıldır yayınlanan bir gazetenin sahibi olarak tanıtan Mehmet Çakıralp, MHP İlçe Başkanı Mustafa Gül’ün yerel ‘Kemer Gözcü’de geçen ekimdeki iddiaların aksine belediye başkanlığı adaylığı önerisi götürmediğini öne sürdü.‘Aksine Gül’ün kız kardeşi ve eşi büroma geldiler ve ağabeylerinin CHP’den aday yapılmasına tavassut etmemi istediler. Deniz Baykal ile CHP’de birlikte bir gün dahi siyaset yapmış değilim. Üstelik CHP üyesi değilim.’MHP’li Gül’ün iddialarına karşı ‘Kemer Gözcü’ye açıklama gönderdiğini belirten Mehmet Çakıralp, Kemer’de daha önce Belediye Başkanlığı yapan Gül için babası ve annesiyle ilgili yaptığı çarpıcı beyanlarını da gündeme getiriyor.Ayışığı gazetesinde 1.10.2004’teki başlığında Mehmet Çakıralp, Gül için ‘O her şeyi söyler, garip bir psikoloji içindedir. Gül’ü aday yapmak için 150 milyar istediğim gibi bir şey yoktur. Gerçeğe aykırı sözlerini esefle karşılıyorum’ diyor. Bu iddialar burada kalmaz daha da büyür.Elveda hastanemADIM Zafer Kurnuç. 30 yıldan beri Erzurum Numune Hastanesi’nde iç hastalıkları uzmanı olarak görev yapmaktayım. 1986-1990 arasında aynı hastanede başhekimlik yaptım. Siyasilerin taleplerinden usandığım için de istifa etmiştim. Bir konuda da iddialıyım; meslek hayatım boyunca tek kuruş rüşvet almadım, hiç kimseye para karşılığı iş yapmadım, fakir fukarayı ezmedim, haksız yere ve menfaat karşılığı kimseye rapor vermedim. Adım tek bir yolsuzluk olayına karışmadı.Biliyorum mevcut standartlara göre benim bu durumum da normal sayılmıyor ama aynen böyle. Beni Erzurum’da hemen herkes tanır, sorun, araştırın. Yukarıda söylediklerimin bir tekinin aksini iddia eden, tek bir kişi de çıksa, birkaç kişilik heyet huzurunda diplomamı yırtacağım ve bir daha hekimlik yapmayacağım.Anlatacaklarım şudur efendim:- SSK’lı hastalar Devlet Hastaneleri’ne yönlendirilmiştir. Ancak altyapı hazırlanmadığı ve iş hacmimiz iki mislinden fazla arttığı için de kaos başlamıştır. Sayın bakan performansa göre döner sermayeyi çözüm olarak sunmuştur ama adil olmayan döner sermaye dağıtımı daha birkaç ay içinde ‘talan’a dönmüş, kişilik sorunu olanlar daha fazla pay almak için akla hayale gelmeyen hilelere başvurmuşlardır. Hekimlik mesleği utanç verici olaylara sahne olmuştur.- Yönetici kesime performans uygulanmadığı için herkes yönetici olmaya çalışmaktadır. Örneğin hastanenin tüm yükünü omuzlayıp amele gibi çalışan, nöbet tutan, ameliyata giren, yatan hastalara bakan, heyet ve konsültasyona giren, poliklinikte yüzlerce hasta muayene eden uzmanlar ortalama 1200-1300 YTL döner sermaye alırken, yönetici kesim ise 3000-6000 YTL almaktadır. Üstelik yöneticilerin çoğu pratisyen hekim olup masabaşı görev yapmaktadırlar. Hatta bazıları Başhekim muavini kadrosunda gözükmekte olup bunları ne kimse görmekte, ne de yaptıkları işi bilmektedir. - Örneğin AKP İl Başkanı’nın kardeşi Dr. Ömer Tanfer başhekim muavini kadrosundadır ve muntazaman maaş ve döner sermaye payını almaktadır. Ama kendisi Demircioğlu Ticaret diye bir işyerinin sahibidir, müteahhittir ve günün her saatinde kendisini işyerinde görebilirsiniz. Diğer bazı muavinler de sadece imza saatlerinde uğramakta, gün boyunca özel hastane ve polikliniklerde çalışmaktadırlar. Ama maaş ve döner sermaye paylarını tıkır tıkır almaktadırlar.- Onun için de halen hastanemizde 13 başhekim ve muavini ile 13 de müdür ve muavini vardır. Yani bizim hastane tam 26 kişi tarafından yönetilmektedir. Bu garip durumumuzla sanırım Guinness rekorlar kitabına girmemiz kesindir. Dünyada 26 kişi tarafından yönetilen başka bir hastane var mıdır, merak ediyorum.ENERJİMİZ BOŞA HARCANIYOR- Yeşil kartlıların ilaçlarının ödenmeye başlaması ile birlikte yeşil kartlı hastaların sayısında patlama olmuş, hemen tüm yeşil kartlılar olur olmaz her şikayetleri için hastaneye gelmeye başlamışlardır. Bir dahiliye uzmanı olarak baktığım günlük 50-60 hastanın yaklaşık %90’ı çok basit şikayetleri olan ve uzman gerektirmeyen hastalardır. Yani uzmanların enerjisi boşa harcanmakta, esas görevleri yerine angarya ile uğraşmalarına çanak tutulmaktadır.- Hasta sayısındaki bu üçe katlanan artış uzman hekimlerin kapasitesini aşmakta ve hizmetin kalitesi süratle düşmektedir. Altyapı sağlanmadığı ve hekim sayısı artmadığı için, ayrıca uzman hekimler emeklerinin karşılığını alamadıkları için, haksız uygulamalar ısrarla devam ettiği için hastanede herkes gergin ve mutsuz çalışmakta ve verim her gün biraz daha düşmektedir.Sayın Bayer, bunlar buzdağının üstü... Bir de anlatmadığım bir sürü şey var, hani şu devenin boynunun niye eğri olması meselesi gibi. Bunlar size normal ve olağan geliyorsa mesele yok, ama size de garip gelen bir şeyler varsa lütfen sesimizi duyurmamıza yardımcı olun.Dr.Zafer KURNUÇ- Numune Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı- ERZURUMTurizme darbeŞARAP yazınız için bir şarapsever olarak teşekkür ederim. Ben ‘Evde Şarap’ diye 650 kişinin üye olduğu bir yahoogroups’un kurucusu ve moderatörüyüm. AKP hükümetinin şarap konusunda çok saçma bir tutumu var, ama onların ideolojilerimi koruyacağım diye baktıkları konu aslında Türkiye’nin turizm ve tanıtımına vurulan çok kötü bir darbe... Düşünün 2020’de 25 milyon turist hedefliyorsun ve onlara şarap üretecek üreticin kalmayacak ve onları ithal edeceksin. Bu mantık ne kadar doğru!Hakan DOĞUGÜNÜN SÖZÜ‘Bana ‘Amerikan kapitalizminin en başarılı yanı nedir’ diye sorsalar, hiç duraksamadan ‘Sömürdüğü insanları salaklaştırmalarındaki ustalığıdır’ derim.’ (Deniz Kavukçuoğlu)
button