Güncelleme Tarihi:
TBMM 15 Temmuz ve FETÖ/ PDY Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu’nun bugünkü toplantısında 2014-2016 yılları arasında Şanlıurfa İl Emniyet Müdürlüğü görevini yürüten, şu anda Sakarya İl Emniyet Müdürü olan Eyüp Pınarbaşı dinlendi.
Eyüp Pınarbaşı Doğu ve Güneydoğu’da FETÖ ile PKK’nın, darbe girişiminden bir yıl önce kol kola girerek hareket etmeye başladığını söyledi. PKK’nın hendekleri ilk açmak istediği yerin Suruç olduğunu, ’Pirsus’ adıyla burada özerklik bölgesi oluşturmak için örgüt sempatizanlarının sığınmacılarla birlikte ülkeye giriş yaptıklarını bildirdi.
Şanlıurfa Emniyet Müdürü olarak görev yaptığı dönemde FETÖ ve PKK’nın çalışmalarını anlatan Pınarbaşı, 2014 yılının Eylül ayında Şanlıurfa İstihbarat Şube Müdür Vekili Mustafa Balcılar’ın istihbari bilgileri kendisinden gizlediğini fark ettiğini anımsattı. Pınarbaşı, "Mustafa Balcılar’ın kasıtlı olarak istihbarat bilgisini gizlediğini tespit ettik. Açığa aldık bir ay cezaevinde kaldı. 15 Temmuz sonrasında kırmızı bylock çıktı. Bana bilgi vermiyor askeri birliklere bildiriyor. FETÖ ile PKK Doğu ve Güneydoğu’da şehit cenazesinde darbe olmadan bir sene önce kol kola girdi ve ihanet sarmalını genişletti. Hendekleri ilk açmak istedikleri yer Suruç’tu. Bunu nasıl önledik. FETÖ’cü polis memuru, şube müdürü ve müdür yardımcılarına görev vermedim. Bunlar mahkeme kararlarıyla geldiler" diye konuştu.
'POLİSLER, İMAMIN EMRİYLE PLAKA TANIMA SİSTEMİNİ AÇMIYORLAR'
Şanlıurfa’da plaka tanıma sisteminin açık olmadığını tespit ettiğini, bunun açılması için emir verdiğini ancak yerine getirilmediğini kaydeden Pınarbaşı şöyle konuştu: "Plaka tanıma sistemi aranan asayiş terör olaylarıyla ilgili aranan şüpheli araçların takip edildiği bir sistem bu sistem Yakup Şafak isimli bir polis memuru önce istihbarattan sorumlu bir memur geldi benimle görüştü. Plaka tanıma sisteminin açılması için siz yazı yazıyorsunuz ama cemaat evinde bir hoca bu sistemin kapalı kalmasının önemli olduğunu söyledi. Mustafa Hocanın verdiği talimat gereğince bu sistem açılmıyor. İstihbarat şubenin imamı olduğunu söyledi. İşlem yaptık, 6 memuru açığa aldık ve ihraç oldular. Kırmızı bylock çıktı. Mustafa Hoca dedikleri 2 sene ders vermiş cemaat evinde eğitmiş. Örgüte eleman kazandırmış. Bunu Yakup Şafak bile Mustafa Hoca diyor. İlk başta kimliğini tespit edemedik. Erzurum’dan araç aldığını öğrenince tespit ettik. Öğrendik. Resmini çıkardık. Fatih Kılıç olabilir ismi. Siverek’de bir ilkokul öğretmeni çıktı. Örgütün nasıl hücre yapısı içinde çalıştığının bir göstergesi."
Sınırdan yapılan havan saldırısına karşılık verilmemesine rağmen vermiş gibi gösterdiğini savunan Eyüp Pınarbaşı şöyle devam etti: "İnsanlık tarih boyunca böyle bir örgüt, bu Haşhaşilere, Hasan Sabbah’a meydan okur, rahmet okutur. Örgütün elemanlarının sınırı kasıtlı olarak çalıştığı ve terörist geçişlerinin rahat şekilde yapıldığını tespit ettik ve ilgili yerlere bildirdik. Havan topu saldırısı oldu bir günde defalarca. Oradaki albaya karşılık vermemiz gerektiğini söyleyince ’Karşı taraf neresi biliyor musun Suriye orası karşılık vermemiz mümkün değil’ dedi ve karşılık vermediler. Gece televizyon haberlerine baktığımda bir açıklama; misliyle karşılık verildi diye. Halbuki hiçbir karşılık verilmemişti."
Ceylanpınar’da PKK tarafından şehit edilen polis memurlarının kimlik bilgilerinin örgüt telsizinden paylaşıldığına dikkati çeken Eyüp Pınarbaşı şu ifadeleri kullandı: "Ceylanpınar’da iki polisin şehit edilmesi oldu. Şehit cenazesinde bu örgütün PKK ile kol kola girdiğini, devletin kılcallara giren bu örgütün ülkeyi kaosa sokmak istediğini söyledim. Uğramadığım iftira kalmadı. Telsiz görüşmeleri var. Kimlik ve silahlarını almışlar telsizle kimlikleri silahların seri numarasını okudular. FETÖ zemin hazırlıyor. Biz yaptık diye gelenek bu örgütte. Yaptığı eylemi üstüne bildiriyor. Silahların markasını. PKK’nın kendi arasında konuştuğu telsiz konuşmalarında polislerin kimlik ve silah numaralarını açıklama suretiyle biz bunu yaptık diye açıklıyoruz. Törende 2 dakika 28 saniye. Bunlardan bahsettim. Bu konuşmalar 10 gün önce benim personelle yaptığım 2 yıllık toplantıların gizlice örgüt tarafından kaydedildiği darbeden 10 gün önce yüklenmiş ve 4 gün sonra ortaya çıkmış. Biz bunların Urfa’daki bütün oyunlarını bozduk."
'BAKANLARA TAŞ YAĞMURU İÇİN BİLEREK BOŞ BİR ALAN BIRAKILDI'
Kobani sınırına gelen bakanların taş yağmuruna tutulmasının nedeninin yeterince önlem alınmamasına bağlayan Pınarbaşı şöyle dedi:
"Başbakan Yardımcısı, İçişleri Bakanı ve Tarım Bakanı Kobani sınırına geldi. Biz jandarma bölgesi ve sınır tugay bölgesi olmasına rağmen çeşitli tedbirler aldık ama ne yazık ki orada daha iyi tedbirler alınsaydı taşlama olaylarının olmayacağı anlaşılırdı. Bilerek bir boş alan bırakıldığı görüldü. Kobani’deki mülteci akını 21 Eylül 2014’de. Taş yağmuru başladı. Jandarma ve sınır tugay bölgesi olmasına rağmen, görev alanımız olmamasına rağmen bakanlarımızı araçlara bindirdik, gönderdik."
İstanbul’da İstiklal Caddesi ile Atatürk Havalimanındaki patlama da kullanılan bombaların yapısı ile Ebu Haydar isimli Suriyeli’nin evinde çıkan bombaların aynı olduğunu, Ebu Haydar’ın jandarma ile işbirliği içinde olduğunu savunan Eyüp Pınarbaşı şöyle devam etti: "Haziran ayında darbeden bir hafta önce 8 Temmuz’da Ebu Haydar isimli Suriye’linin evinde iki canlı bomba yeleği her şeyi tamam patlamaya hazır, iki kaleşnikof, susturuculu tabanca ve araçların altına yapıştırılan bomba ele geçirildi. Herkesi şaşırtacak bir takım bulgulara ulaştık. Ebu Haydar Türk muhaberatına çalıştığından bahsetti. Nasıl olur dedik. Ebu Haydar, yerler tarif etti, kişiler ismi verdi. ’Bunları onların bilgisi dahilinde istenen yerlere aktarıyoruz’ dedi. Ebu Haydar muhaberattan bahsedince yanındaki şahısla Şanlıurfa Jandarma Alay Komutanlığı içinde istihbarat mensuplarıyla görüştüğünü ifade etti. Fotoğraf teşhisi yaptırdık. Ve konuyu Ankara ile paylaştık. Ebu Haydar’ı EGM’nin bir uçağı Ankara’ya getirdi ve sorguladı. Ebu Haydar muhaberata çalıştığına inanmış. Bomba yapısına baktık. ’Biz bu bombaları alacaktık. 5 ay önce Astsubay İrfan Çetinkaya ve yanındaki uzman çavuşla konuştuk. Onlar tamam dedi. Sonra bir ses çıkmadı.’ dedi. Toplam 5 kez konuşmaları var. Hepsi desteklendi sonra da kayıtlarda. Şu sonucu çıkardık; İrfan Çetinkaya ve ismini şu anda hatırlayamadığım uzman çavuşta Bylock çıktı. Jandarma istihbarat içinde FETÖ’nün hakim olduğunu öğrendik. Bombaların araştırılmasında ve tarihlerden baktığımızda biz neyi gördük; ilk buluşmadan sonra Ebu Haydar’ın almadığı bombayı başka birilerinin İstanbul’a sevk ettiğini, İstiklal Caddesi patlaması olduğunu gördük. Diğer bombanın ise Atatürk havalimanındaki kullanılan bombalarla Ebu Haydar’da ele geçirilen bombalarla aynı elde hazırlandığı ürün olduğu, silahların dahi birbirinin benzeri olduğu ortaya çıktı. Bu görüşmede İstanbul’daki patlamadan önce olduğu ortaya çıktı. İlk başta inanamadık. Ancak işin tespiti noktasına geldiğimizde bu patlamalardan oradaki görevlilerin ihmali değil kasıtları olduğunu anladık. Etkin pişmanlıktan faydalanmak istedi bunlar. O isme gelecek bombaları başka birisi alıyor ve bundan jandarmanın haberi var. Ebu Haydar bana gelecek diyor size getireyim diyor ama o bombalar ona gelmeden İstanbul’a geliyor. Bombanın yapısı intihar yeleğinin dikiminden bile aynı makinadan çıktığı belli. Yelekler aynı, içindeki TNT’nin oranı aynı. Oradaki bombalarla İstanbul’daki bombalar aynı. İfade tutanağında da var. Ebu Haydar cezaevinde, kırmızı bylock çıktı. Etkin pişmanlık istiyorlar. Uzman çavuş ile 5 defa görüştükleri falan hem teknik olarak hem kendi ifadelerinde mevcut."
'17-25’TEN SONRA ÇOK İYİ MÜCADELE EDİLMİŞ OLSAYDI 15 TEMMUZ OLMAZDI'
FETÖ ile yeterince mücadele edilmezse yeniden bir girişimde bulunabileceğine işaret eden Eyüp Pınarbaşı cümlelerini şöyle sonlandırdı: "Kandil’de öyle fazla örgüt lideri olduğunu ben zannetmiyoruz. Bahoz Erdal’da Suriye’de öldürüldü. Lider kadrosu orayı artık güvenli bulmuyor. Şehir hayatı daha rahat ve güvenli onlar için. 17-25’ten sonra çok iyi mücadele edilmiş olsaydı 15 Temmuz olmazdı. Atlatıldı deniyor ama millete bıraktığı yara, orduya verdi zarar ve açılan yaralar kolay kapanacak değil. 17-25’te olsaydı idarei maslahatçılık devam ederse daha ağırının gelmeyeceğini kim garanti edebilir. Çünkü bu örgüt her zaman kimsenin beklemediğini yaptı. BU örgüt tekrar bir hareket yaparsa kimsenin beklemediğini yapacak. Devletin meclisin de buna göre hazırlıklı olması lazım dizayn alması lazım. Boşluk bulurlarsa her şeyi yapabilirler."