Güncelleme Tarihi:
DOMINO
Yön: Tony Scott
Oyn: Keira Knightley, Mickey Rourke, Edgar Ramirez
Tür: Aksiyon-Drama-Gerilim
Süre: 127 dk.
Çok zengin ve şaşalı bir yaşamı elinin tersiyle iten ve eline silah alarak ödül avcısı olma yolunu seçen asi ruhlu Domino Harvey'in hayatı Tony Scott'un yönetmenliğinde beyazperdeye taşındı.
Domino son 12 yıldır bana ilham verme ve beni şaşırtma konusunda hiç bir zaman başarısız olmadı. Daha önce kimsede görmediğim kadar özgür bir ruha sahipti" diyor ünlü yönetmen Tony Scott.
Ama o, Domino adını verdiği filminde kafamızı iyice karıştırıyor ve bizi fazlasıyla şaşırtıyor.
SOSYETEYİ SEVMEDİ
Neden şaşırdığımızın detaylarına geçmeden önce Domino Harvey' yi bir tanıtalım. Domino Harvey'in hayatını anlatıyorum diye yola çıkıp, bunu beceremeyen filmin yapamadığını yapalım.
Aktör Laurence Harvey ve model Paulene Stone'un kızı olan Domino Harvey 1969 yılında dünyaya geldi. Varlık ve refah içinde büyüyen Domino, bu hayat tarzıyla ilgilenmedi. Sekiz yaşında babasını kaybetmesinden sonra, Vogue'un kapaklarını süsleyen güzel annesiyle birlikte Los Angeles' a taşındı. Annesi Hard Rock Cafe zincirinin kurucusu Peter Morton'la evlenmişti ama sosyetik ortamlar Domino'ya göre değildi.
İyi bir eğitim alması için gönderildiği yatılı okul da bu asi ruhlu kıza iyi gelmedi. Ne arkadaşlıklar, ne okul ne de annesinin paralı çevresi onu ilgilendirmiyordu. Kısa bir süre modellik yaptıktan sonra ailesinden gelen maddi imkanları reddetti ve eline silah alarak hayatını ödül avcılığından kazanmaya başladı. Artık sıradanlıktan kurtulmuş, heyecana duyduğu susuzluğu dindirme fırsatını yakalamıştı.
Domino Harvey, yıllar önce yönetmen Tony Scott'a, elinde silahlarla kapıları yok etmenin hayatının en büyük heyecanı olduğunu ve kafasındaki sesleri susturmaya yardım ettiğini söylemiş. Belli ki bu sözleriyle de önümüzdeki filmin ilk tohumlarını atmış.
Yapımcıları, Domino'yu " Zeki. Cesur. Meydan okuyan ve tehlikeli. Aynı zamanda da güzel. Bu Domino Harvey ve bu da gerçek yaşam öyküsü" diye tanımlıyorlar.
Peki Tony Scott' un filmi bu çarpıcı, aykırı, etkileyici yaşam öyküsünü perdeye ne kadar yansıtabiliyor?
Domino' nun gençlik yıllarındaki bocalamalarını, anneden kopuşunu izledikten sonra eski suçlu Ed Mosbey (Mickey Rourke); kendisine gizliden gizliye hayran olan sert ve seksi Latin Choco (Edgar Ramirez) ve Afgan, patlayıcılara düşkün Alf (Rizwan Abbasi)' in grubuna katılma hikayesine göz atıyoruz. Çok geçmeden, Los Angeles' ın en başarılı ödül avcıları oluyorlar. Bu başarının reality show yapımcılarının ilgisini çekmesi gecikmiyor.
Yönetmen bir de aralara Domino'nun bir FBI ajanına (Lucy Liu) hayat hikayesini anlattığı bölümler serpiştirmiş.
TONY SCOTT FAZLA DAĞILMIŞ
Film içinden çıkılması zor bir bilmece gibi. Belki de cevaplar çok kolay. Ama olaylar ve karakterler bir torbanın içine atılıp öyle bir sallanmış ki, izleyicinin başı dönüyor, kafalar karmakarşık oluyor.
Donnie Darko'dan hatırladığımız Richard Kelly senaryosunu Domino Harvey'in yaşamından yola çıkarak, herşeyin ters gittiği bir araba kaçırma olayı etrafında şekillendirmiş.
Suçun bir kısmını senaristte bulmak gerekir belki. Ama asıl kızgınlığımız kendinden daha iyisini beklediğimiz ünlü yönetmen Tony Scott'a.
Scott, Gazap Ateşi'nde yakalamış olduğu görseliği yakalamak için filmi hem 35mm, hem de high definition kamerayla çekmiş. Müzik klibi ya da reklam filmi olsa g> öze ve kulağa hitap ettiği için hoşumuza gidebilirdi belki. Ama Domino bir sinema filmi olarak karşımızda ve bu kategoride kesinlikle sınıfta kalıyor. Tony Scott'un kamera hareketleri Gazap Ateşi'nde filme enerji katıyordu, Domino'da ise izleyenlere azap çektirmekten öteye gitmiyor.
YETERSİZ OLACAĞI SÖYLENMİŞTİ
Gelelim karambole kurban giden o güzelim kadroya.
Önceleri Sharon Stone'un adı geçen Domino Harvey karakterini, Aşk ve Gurur filmi ile Oscar'a aday gösterilen Keira Knightley canlandırıyor. İnce bir yapıya sahip olan Knightley için fiziksel olarak bu rolün altından kalkamayacağı söyleniyordu. Ama o kısa saçları, delici bakışları ve asi kız tavırlarıyla çizdiği karakterin içini doldurmuş görünüyor. Ödül avcılığı yapan, iki elinde makinalı tüfekle etrafı tarayan her kadın cüsseli olacak diye bir kural da yok elbette!
Mickey Rourke' a hayran kaldık o ayrı tabii, ama filmin en etkileyici oyuncusu hiç kuşkusuz Domino'yla aralarında özel bir bağ kurulan Choco' yu canlandıran Edgar Ramirez. Kendisi filmin sürprizi olarak karşımızda dimdik duruyor.
POMPALIYI BIÇAK GİBİ KULLANMAK
Filmde Tarantino'vari sahnelere bolca yer vemiş Tony Scott. Pompalı tüfekle kol koparma gibi şiddet dozu yüksek sahnelerden kaçınmamış. Kavga, dövüş, silahlı çatışma sahnelerinin son derece stilize çekildiğini kabul etmek gerek. Ama sürekli hareket eden kamera ve bu hareketli sahnelere eşlik eden gümbür gümbür müzik bir süre sonra insanın ambale olmasına yol açıyor.
Müzikler tek tek ele alındıklarında iyiler hoşlar tabii, ama insan perdedeki olaylara adapte olmaya çalışırken yüksek volümlü notalar boza misali kafanızda pişirilince işin güzel yanı falan kalmıyor. Bir süre sonra ne müzikten ne de görüntülerden zevk alabiliyorsunuz.
Domino, biografik bir film olarak da başarılı değil. Kızımız, tüm alaycı tavrıyla FBI ajanına geçmişini dökerken bile hakkında fazla bir şey öğrenemiyoruz. Flashback> '> lerin içi boş, kafaları daha da kaıştırmaktan başka bir işe yaramıyor.
Zengin yaşamı, annesini, eğitimini bir kenara bırakıp, elinde silah kaçakların peşinde koşan Domino Harvey'nin seçimlerinin arkasında nelerin yattığını anlamıyoruz, bu sıradışı ve enteresan kadını adam akıllı tanıyamıyoruz. Tony Scott, gerekçelerin çoğunu bir Japon balığının ölümünün üzerine yüklemiş. Bütün dramasını temcit pilavı gibi tekrar tekrar önümüze sunulan bir olayın, bir balığın ölümünün üzerine kuran bir film ne kadar ciddiye ki alınabilir ki?
Bisset, anneyi oynuyor
Filmde uluslararası bir üne sahip olan aktris Jacqueline Bisset'yi, Domino'nun annesi Sophie Wynn rolünde izliyoruz. Bisset, 70'lerde Domino'nun gerçek annesiyle tanışmış. O zamanlar dergi kapaklarından inmeyen, zengin kocasıyla dünyanın dört bir yanını gezen ve sosyetik bir hayat süren anne, kızıyla tüm farklılıklarına rağmen bağlarını hiç kopartmamış. Ama ne yazık ki farklı yaşamları fazla görüşmelerine hep engel olmuş.
Biseksüelliği es geçildi
Amerika Birleşik Devletleri'ne özgü olan ödül avcılığı, başına ödül konulan kaçakları yakalamakla ilgili bir meslek. Domino Harvery, Amerika'nın en tanınmış ödül avcılarından biriydi. Domino'nun geçmişi ve diğer ödül avcılarının cesaret edemediği pek çok tehlikeli olaya bulaşmış olması onun ününü daha da arttırdı. Öyle ki iş, hayatını anlatan Domino adlı filme kadar uzandı. Domino Harvey, kendi adını taşıyan film vizyona girmeden kısa bir süre önce Los Angeles> '> daki evinin banyosunda ölü bulundu. Harvey'in, biseksüel kimliğinin filme istediği gibi yansımamış olması nedeniyle depresyonda olduğu söyleniyordu.