O bir melek

Güncelleme Tarihi:

O bir melek
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 30, 2006 16:03

Fransa'da ticari sinemanın en bilinen ve en çok eleştirilen ismi Luc Besson, 6 yıl arada sonra kamera arkasına geçtiği 10. filmi Angel-A 'da izleyenleri yine şaşırtıyor. Bir dolandırıcı ile ona doğru yolu göstermek için gönderilmiş bir meleğin romantik ve komik hikayesi filmde siyah beyaz olarak yansıyor perdeye. Etkileyici ve zeki bir senaryodan yoksun olan filmin en çarpıcı özelliği görselliği. Angel-A'da Paris siyah beyaz olarak her zamankinden daha güzel görünüyor. Perdeye yansıyan bir başka güzellik ise başrolde izlediğimiz, hiç bitmeyecekmiş gibi görünen uzun bacakların sahibi olan Danimarkalı top model Rie Rasmussen.

Haberin Devamı

ANGEL-A
Yön: Luc Besson
Oyn: Jamel Debbouze, Rie Rasmussen, Gilbert Melki
Tür: Romantik-Komedi
Süre: 90dk.

Yönetmenliğini yaptığı son filmlerinde çıtayı iyice aşağı çektikten sonra yapımcılığa yönelen Luc Besson'ın yıllar sonra 10. filmini çekmek için kamera arkasına geçeceğine pek ihtimal vermiyorduk doğrusu.

Çok eleştirilen yönetmenlik denemeleri bir yana, yapımcılık ve senaryo yazarlığında da pek bir varlık gösterememişti zira.

Taksi gibi hiç bitmeyen, sürekli patinaj çeken serilerin yanı sıra, en son gelen ve facia olarak nitelendirilebilecek Bandidas'ın senaryosu da Besson'a aitti.

Durum böyle olunca biz de onun Son Savaş, Nikita, Leon gibi başarılı filmlerini göz ardı etmekten, her yaptığına, yapacağına şüpheyle bakmaktan alamadık kendimizi. İnsan bir kere düşmeye görsün...

Haberin Devamı

İşte bu nedenlerden dolayı, Luc Besson'ın son filmi Angel-A öncesi yüzümüzde bir ekşime olması kaçınılmazdı.
Filmi gördükten sonra ise şunu söylemek mümkün; Besson her şey bir yana bu yeni filminde izleyenlerini şaşırtmayı başarıyor.

Her iki tarafa da çekilebilecek bu cümleden sonra filmin en şaşırtıcı özelliklerinden birini hemen söyleyelim.
Angel-A siyah beyaz bir film.

Luc Besson'ın attığı her adımda ticari düşündüğünü göz önüne alarak, siyah beyaz bir film için, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu diyebiliriz rahatlıkla.

İnsanların sinemaya hayatlarına biraz renk katmak için gittiği göz önüne alındığında bu son derece cesur bir karar gibi duruyor.

Ama film biraz ilerleyince bu seçimin arkasındaki nedenleri çok iyi anlamaya başlıyorsunuz.

SİYAH BEYAZ EN BÜYÜK PARİS

Siyah beyaz asil renklerdir, diye boşuna dememişler.

Paris denen o muhteşem şehir bu haliyle daha da bir güzel görünüyor göze.

Başrolde bir melek var. Paris de cennetin yeryüzündeki tasviri olsa gerek, diyorsunuz içinizden.
Siyah beyaz bir filmde muhteşem görünen bir başka şey de işte o melek. Daha doğrusu Angela rolünde izlediğimiz ünlü top model Ria Rasmussen. Mini siyah elbisesi ve sarı saçlarıyla siyah ve beyazın tezatlığı en güzel onun üzerinde fark ediliyor.

Haberin Devamı

Sonsuz bacakları olan bu güzel kadınla, dolandırıcı Andre (Jamel Debbouze), Paris'in güzel köprülerinden birinde, intihar etmek üzereyken karşılaşıyorlar.

Angela, başı alacaklılarıyla dertte olan ama fırsatını bulduğunda yine yanlış yapmaktan çekinmeyen Andre'nin hayatına güneş gibi doğuyor.

Onu dertlerinden birer birer kurtarırken, doğru yolu göstermeyi de ihmal etmiyor.

LUC BESSON AMACINA ULAŞMIŞ

Luc Besson'ın fantastik öğelerle süslediği hikayesinde elle tutulur pek bir şey yok aslında. Karakterler olabildiğince karikatürize. Köşeli ve suni diyaloglar nedeniyle filmdeki herkes inandırıcılıktan uzak duruyor. Melek söz konusu olduğunda gerçekdışı yaklaşımı anlayabiliriz bekli, ama bu durum diğer karakterlerde izleyiciyi rahatsız edebiliyor.
Gelgelelim, bu temelinde anlamsız filmi nasıl oluyorsa dikkatle ve merakla sonuna dek izliyorsunuz.

Bu da Luc Besson'ın başarısı olsa gerek.

Pis işlere bulaşmış ama temiz kalpli Andre'nin elçilikten yardım dilenmesi, kendini zorla hapse attırma çabaları, arınma, temizlenme süreci izleyenleri hiç zorlamadan, keyif kaçırmadan akıp gidiyor perdede.

Haberin Devamı

Ünlü komedyen Jamel Debbouze'ye başrol vererek izleyiciyi güldürme konusundaki amacına ulaşmış Luc Besson.
Rie Rasmussen ve Paris sayesinde de görselliği kurtarmış.

Angel-A, sabahın erken saatlerinde yapılan çekimler sayesinde boş ve dingin Paris manzaraları vaat ediyor izleyenlere. Muhteşem köprüler ve o köprülerde bir o yana bir bu yana yürüyen Andre-Angela ikilisi çok güzel resim veriyor.

Bu uzun boylu kadınla, ufak tefek adamı yan yana gördüğünüzde hiç yadırgamayacaksınız. Rasmussen ve Debbouse'nin kimyaları o kadar iyi tutmuş ki, boy ve tipleri arasındaki farklılık bir süre sonra fark edilmez hale geliyor, onları birbirine yakıştırıyorsunuz.

Haberin Devamı

Angel-A bu iki oyuncunun başarılı performansları eşliğinde izlenen, fantastik öğelerle süslü bir romantik komedi.
Luc Beson 'ın bu son filminde, öncekilerde olduğu gibi cilalı aksiyon sahneleri, araba kazaları, patlamalar, silahlı çatışmalar yok, ama gerçekten güzel Paris manzaraları ve altı çok dolu olmasa da keyifle izlenen bir hikaye var.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!