Güncelleme Tarihi:
Bu ay Konya’da gerçekleşen İslami Dayanışma Oyunları’nda pek eşine rastlanmayan bir olay gerçekleşti. Para atletizmde kadınlar T53-54 sınıfı 100 metre finalinde kürsüdeki sporcuların tamamı Türk’tü. Bronz madalyayı Nurşah Usta, gümüş madalyayı Zeynep Acet altın madalyayı ise para atletizmde artık bir efsaneye dönüşen Zübeyde Süpürgeci kazandı. Her yıl ulusal ve uluslararası mecrada göğsümüzü kabartan 29 yaşındaki Zübeyde Süpürgeci’nin hayat hikâyesini dinlemek için Bağcılar Engelliler Sarayı’nda buluştuk.
Güvenlik görevlisi bir baba ve ev kadını bir annenin kızı. Bağcılar’da doğup büyümüş. Ortaokula kadar okula giden daha sonra okulu bırakmış. 15-16 yaşlarına kadar hayattaki tek engelli kişinin kendisi olduğunu düşünüyormuş:
“Dünyada sadece ben engelliyim zannediyordum. Çünkü okuldaki arkadaşlarımdan kuzenlerimden farklıydım. O dönemde engelliler ya da engellilerin yaptığı sporlar medyada o kadar çok yer almıyordu. Bir komşumuz Bağcılar Belediyesi’nde şofördü. Bir gün “Sen de gel Zübeyde belediyenin böyle bir spor alanı var neden hiç evden çıkmıyorsun” dedi. Ben de kabul ettim.
KOLLARIN ÇOK GÜÇLÜ
Belediyeden bir yetkili eve geldi, ailemle konuştu. Kollarımı kontrol ettikten sonra ‘Kolların çok güçlü görünüyor sporda başarılı olabilirsin’ dediler. Engelliler Sarayı’na ilk geldiğimde, ‘Bağcılarda benim gibi bu kadar çok insan var mıymış’ diye çok şaşırmıştım. Daha önce engelli kimseyle tanışmadığım için çok içime kapanıktım. Engelimin farkındaydım, okuyup da ne olacağım ki diye düşünüyordum. Geleceğe dair hiçbir planım yoktu. Ben resmen kendi gücümü bu spor dalıyla buldum... Kendimi buldum.”
ÖZGÜVEN EKSİKLİĞİM VARDI
İlk önce basketbola başlayan Süpürgeci antrenörü Ömer Cantay’ın kendisini atletizme yönlendirmesiyle esas sevdiği spor dalında ilk çalışmalara başlamış: “Orada ilk kez özel sandalyemizle tanıştım. İlk zamanlar çok zor geldi. Çünkü sürekli eğilme pozisyonundasınız. O güne kadar hiç spor yapmamışım. Yapamam diye düşündüm ama o kadar içime kapanıktım ki yapmak istemediğimi bile söyleyemedim. O kadar özgüven eksikliğim vardı. Daha sonraları ‘Zübeyde dene bakalım belki bu ortamda kendini bulursun’ diye düşünerek devam ettim. Sonradan çok sevdim.”
EVET VARSIN VE BU DALDA BAŞARILISIN
2013 yılında Amsterdam’da Avrupa şampiyonasında üçüncü olduktan sonra Zübeyde Süpürgeci’nin uluslararası anlamda büyük bir sporcu olduğu daha çok anlaşılmış. “İlk kez o üçüncülükten sonra ‘Evet Zübeyde sen varsın ve bu dalda başarılısın’ dedim ve spora dört elle sarıldım’ diyor. Türkiye’de T54 kategorisindeki tek kadın sporcu olan Süpürgeci kendi jenerasyonunun çok yetenekli olduğunu vurguluyor: “Bizim dönemde hem atletizmde hem okçulukta hem baskette çok yetenekli arkadaşlar çıktı. Bizim bir anda burada harika sporcu ortamımız oldu. Birbirimizin başarılarıyla gurur duyuyoruz. Bu sporlar sayesinde hiç görmediğimiz ülkeleri görüyoruz.”
'BİTTİN SEN' DERKEN...
Unutamadığı bir yarış anısını soruyorum. Süpürgeci yanıtlıyor: “2018 yılında Berlin’deki Dünya Şampiyonası’nda 200 metrede yarışacaktım. Silah patladı, çıkış yapıyoruz. Bir anda ben geride kaldım. İçimden kendi kendime konuşmaya başladım. ‘Ah Zübeyde bittin sen’ dedim. ‘Bu kadar çalıştın neden koşamıyorsun neden başaramıyorsun. Hadi biraz daha bas yapabilirsin’ diye içimden konuşarak yarışı geçirdim. Böyle konuşa konuşa arkadan gelip tüm rakiplerimi geçip birinci olmuştum. O koşuyu hiç unutamıyorum.”
DÖRT GÜN KOŞU BİR GÜN FITNESS
Peki bu jenerasyon nasıl başarıyor? Nasıl bir çalışma yürütüyorlar? Zübeyde Süpürgeci burada hem fırsat verilmesinin hem de büyük bir disiplinle çalışmanın etkili olduğunu vurguluyor: “Haftanın dört günü koşu antrenmanı yapıyoruz. Antrenörümüz de engelli bir sporcu. O bizi erkek gücüyle çalıştırıyor. Ona karşı yarışınca bu bize başarıyı getiriyor. Bir gün fitness çalışmamız var. Kamplarda çift idman yapıyoruz. Yarış olmadığı zamanlar da maratona katılıyorum. Çünkü vücudumun dinlenmemesi lazım. Hep bir tempoda olması lazım. Bu spor tatil yapmaya gelmiyor. İşte bu çalışmalar sayesinde 2012 ve 2014’te Avrupa üçüncüsü, 2016, 2018 ve 2020’de Avrupa şampiyonu oldum.
Bu sene Tokyo’da final gördüm. 2024 Olimpiyatları’nda da kesinlikle madalya getireceğimi düşünüyorum. En yakın hedefim 2023 dünya şampiyonasında altın madalyaya ulaşmak. Bizim sporda vücut uzun süre kondisyonunu sürdürüyorsa yaş sınırı geniş. Bu sene 48 yaşında bir sporcu olimpiyat üçüncüsü oldu. O yüzden ben de çok ileri yaşlara kadar bu sporu yapmak istiyorum.”
‘GEÇMİŞ OLSUN DİYEN VAR
Toplumda büyük bir önyargı var. Ebeveynler bizden korkuyor, bazen çocuklarını kaçırıyor. Ben diyorum ki çocuklarınızı bizden kaçırmayın, bunun toplumda bir gerçeklik olduğunu öğretin. Biz okullara gidelim, konuşmalar yapalım. Bir sürü insan var hâlâ beni görünce ‘Geçmiş olsun’ diyor. Ben hasta değilim ki. Daha dün metroya bindim. Birisi önümü açtı iyi niyetle. Ama bağırıyor, ‘Sakata yol verin’ Ben de kendisine teşekkür ettim, ‘Ama sakat değil engelliyim. Bana yol açtığınız için sağ olun ama kırıcı ifade kullanmanıza hiç gerek yoktu’ diye kibarca uyardım. Artık dünya eskisi gibi değil. Hepimizin birbirinden haberi var. Engelliler olarak toplumun bir parçasıyız, varız. Bu tip olayların azalması gerekiyor.”
ENGELLİLERE SPOR FIRSATI VERİLMELİ
Bence Bağcılar’da doğmasaydım sporcu olamazdım. Bizim sandalyelerimiz 100-150 bin TL’lik çok pahalı sandalyeler. Bu sandalyeleri ilk olarak Bağcılar Belediyesi aldı. Daha sonra başarılara imza attıkça Spor Bakanlığımız destek vermeye başladı. Bu imkânların tüm ülkeye yayılmasını istiyoruz. İmkânı olmayanlar bu spor dallarını deneyemiyorlar. Diğer belediyelerin de engellilere bu desteği vermesi gerekiyor. Biz elimizden geldikçe spor dalımızı tanıtmaya çalışıyoruz, davet ediyoruz, sandalyemizi denetiyoruz. Birçok şehirden çok talep oldu ancak elimizden bir şey gelmiyor. Bağcılar bu noktada elini taşın altına koyan bir belediye. Diğer tüm kurumlardan bu çalışmaları bekliyoruz.