O artık bir melek

Güncelleme Tarihi:

O artık bir melek
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 14, 2002 01:54

Ali Özer Balıkçı, tam 5 yıl beyin tümörüyle boğuşan eşinin ölümcül hastalığını, 14 yaşındaki kızına hiç anlatmadı. Eşi öldüğünde şöyle dedi: ‘‘Annen artık bir melek, yıldızlarda yaşıyor. Yıldızlara her baktığımızda ona el sallayalım.’’

BEYNİNE yerleşen tümör, 37 yaşındayken Dilek Balıkçı'nın bedenini rehin aldı. ‘‘Kanser’’ teşhisini koyan doktor, hayat dolu hastasına durumunu söyleyemedi. ‘‘Türkiye'de çaresi yok’’ derken, eşi Ali Özer Balıkçı, umutla, ‘‘Tanrı melekleri korur’’ diyordu. Yine de ‘‘Melek Dilek’’ine yakıştıramadı hastalığı. Yaşam sevincini kırmamak için amansız hastalığından hiç söz etmedi ona. ‘‘Beyninde ödem var. İyileşeceksin’’ diyordu.

Eczacılık yapan eşinin hastalığına çare bulmak için Amerika'ya gittiklerinde, dünyaca ünlü bir beyin cerrahının söyledikleri o kadar karamsar değildi: ‘‘Tedavi sonuç verebilir.’’ Dilek Balıkçı Amerika'da, ‘‘Ayrılmaz parçam’’ dediği kızı Başak'tan ayrı, 4 ay kemoterapi ve radyoterapi gördü. 1 yıllık bir tedavinin ardından artık sevenlerinin görmek istediği gibi sağlıklıydı. Hastalığının son 3 ayında, Dilek Balıkçı'nın yorgun bedeni yataklara düştü. Kullandığı ilaçların etkisiyle, önce 52 kilodan 77 kiloya çıktı. Sonra saçları döküldü, hareket edememeye başladı. Dudaklarından tatlı sözler de dökülmüyordu artık. Ardından simsiyah, ışıltılı gözleri kapandı.Dilek Balıkçı'nın, ölümle olan mutluluk oyunu, 3 Temmuz'da son buldu. Sevenleri, ‘‘Melek Dilek’’lerinin bedenini, gözyaşlarıyla toprağa verdi.

İlk yalan

Hastalığı süresince eşini hiç yalnız bırakmadı Ali Özer Balıkçı. En çok ‘‘Ali beynimde bir şey mi var? Bana ne oluyor’’ diye sorduğunda zorlanmış, 16 yıllık eşine yalan söylerken. ‘‘Ona ilk defa yalan söyledim. Ama hiç pişman olmadım. Onun moralinin bozulmaması için oynadığım bu oyunu, hiçbir zaman bozmadı. Biliyordum anlıyordu. Ama çok güçlüydü. Eczanesinde sattığı ilaçlarla, insanlara yaşam aşılıyordu. Bunu kendine yapamadı’’ diyor gözleri dolarak. Eşine neden ‘‘melek’’ dendiğini ise şöyle anlatıyor:

‘‘Yardım etmeyi çok severdi. Özellikle hasta insanlara yardım etmek için çırpınırdı. Bir gün yataklara düşüp, konuşamamasına rağmen televizyonda gördüğü, parası olmadığı için tedavi olamayan kanserli bir çocuğu işaret etti bana. Gözleri buğulandı. Sanki 'Benim için çok geç. Belki onu kurtarabiliriz' der gibi bakıyordu. Böyle bir yüreği vardı.’’Ölümünden sonra her sabah uyandığında eşinin sesini duyduğunu söylüyor Balıkçı. ‘‘Hemen mezarına koşuyorum’’ diyor.

‘Anişko’, kızı için sevinemedi

Annesinin amansız hastalığını 14 yaşındaki kızı Başak'tan da gizlemiş Ali Özer Balıkçı. Ölümünden bir gün önce, ‘‘Annenin ruhu, bedeninden ayrılınca hiç acı çekmeyecek’’ diye anlatabilmiş ancak. Ölüm haberini verince de ‘‘Annen artık bir melek, yıldızlarda yaşıyor. Yıldızlara her baktığımızda ona el sallayalım’’ diyerek, teselli edebilmiş kızını. Kızının okulunda başarılı olmasını isteyen ‘‘Anişkom’’ dediği annesi, TED Koleji'nin 16'ncısı olduğunda Başak için sevinememiş. Başak, bu mutlu haberi verdiğinde, hareket edemeyen Dilek Balıkçı, kendisini okşayan kızına sadece gülümseyebilmiş.

Öldüğü güne kadar Polyanna'yı oynadı

Bedenindeki illet, 3 yıl sonra karaciğerini yokladı. Hastalığın tedavisinde kullanılan bütün ilaçlar denendi. Hücreleri yenilendi. Ancak 3 tane tümörün tekrar beyne sıçramasına engel olunamadı. Doktorlar, bu sefer Ali Özer Balıkçı'yla daha karamsar konuştular. ‘‘İsterseniz kemoterapi deneyelim. Allah'tan umut kesilmez.’’ Tenis oynayamıyor, bisiklete binemiyor ve yüzemiyordu artık. Bedeninin bitkin düşmesinden hastalığının ciddi olduğunu sezinliyordu Dilek Balıkçı. Yine de eşinin oynadığı mutluluk oyununu bozmadı hiçbir zaman. Dudaklarından gülümsemesini, gözlerinden sevgi ışıltısını yitirmeden, oyunun ‘‘Polyanna’’sı oldu.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!