Güncelleme Tarihi:
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Sincan Cezaevi Yerleşkesi'ndeki salonunda görülen duruşmaya, haklarında terör örgütü üyesi oldukları gerekçesiyle dava açılan ve bir önceki celsede tahliye edilen Semih Özakça tekerlekli sandalye ile getirildi. Tutuklu Nuriye Gülmen ise duruşmaya tedavi gördüğü hastaneden SEGBİS aracılığıyla bağlandı.
''GÖZLERİNİZE BAKARAK SAVUNMAMI YAPMAK İSTİYORUM''
Gülmen, kendisine destek olan kişi, kurum, ailesi, arkadaşları ve sivil toplum örgütlerine teşekkür ederek konuşmasına başladı. Savunmasını mahkeme huzurunda yapmak istediğini, ancak güvenlik ve sağlık koşulları bahane edilerek savunma hakkının kısıtlandığını belirten Gülmen, "Ben bu yargılamanın başından beri söylediğim gibi sizin gözlerinize bakarak, mahkemedeki havaya hissederek savunmamı yapmak istiyorum. Güvenlik ve sağlık koşulları ayarlanabilir. Kızılay’ı abluka altına almayı bilenler güvenliğimizi çok rahat sağlayabilirler. Bunun keyfi olduğunu düşünüyorum" dedi.
''BUNU BENİM SAVUNMAM OLARAK DÜŞÜNMEYİN''
Davanın 4. duruşması olmasına rağmen halen savunmasını yapamadığını ve bu yüzden tahliye edilmediğini belirten Gülmen, "Benden bugün yine savunma alamayacaksınız. Ancak ben kendimi size ifade etmek istiyorum. Neden açlık grevi yaptığımı anlatacağım ama bunu benim savunmam olarak düşünmeyin" diyerek işinden atılma ve Yüksel Caddesi’ndeki eylem sürecini anlattı. Gülmen, mahkeme heyetine seslenerek, "Beni tahliye ettikten sonra oraya gelip savunmamı yapacağım. Tüm iddialara cevap vereceğim" dedi.
''İNSAN BEDENİNİ BÖYLE BİR ŞEY İÇİN ERİTMEZ''
Akademik kariyeri boyunca sorgulayan ve öğrencilerine örnek bir hoca olmak için uğraştığını anlatan Gülmen, "Örgüt talimatı ile eylem diyorlar ya; 254 gündür açlık grevi yapıyorum. 254 gün değil zorlamayla bir gün aç kalmam. İnsan bedenini böyle bir şey için eritmez" ifadelerini kullandı.
''BİZ HAKLI OLMASAK BU KADAR DİRENEBİLİR MİYİZ?''
KHK ile işten atıldığında kendisine FETÖ ile ilgili sorular sorulduğunu ve yönetimin kendisinden ve tüm hocalardan muhbirlik yapmasını istediğini ileri süren Gülmen, ''Benimle dalga mı geçiyorsunuz dedim. Bu bana zuldür. Ben hakkını arayan bir insanım. 9 Kasım'da beni o eyleme yapmaya götürün şey; adalet açlığıyla alakalı. Bu örgütün (FETÖ) bu hale gelmesinde AKP iktidarı baş sorumludur. Ben kendi işimi istiyorum ve aynı zamanda faşizme karşı duruyorum. Biz haklı olmazsak açlık grevi yapabilir miyiz. Bu kadar direnebilir miyiz?" diye konuştu.
''BİZ GERÇEKTEN İŞİMİZİ İSTİYORUZ''
Tutuklanmalarının, yaptıkları eylemin toplum tarafından destek görmesiyle alakalı olduğunu belirten Gülmen, "Taleplerimizi görmezden geldiler. Bizi herkes duydu, beton duvarlar bile duydu. Ancak AKP iktidarı duymadı. Yaptığımız eyleme insanlar sahip çıktı. Bize destek oldular. Bu nedenle bize ’terörist’ deyip ’örgüt üyesi’ deyip savaş açtılar. Biz haklı olduğumuz için buradayız. Bütün yolları denedik. Biz gerçekten işimizi istiyoruz. Ama bu eylem amacını aştı. AKP iktidarının doğrudan savaş açtığı bir eylem oldu" diye konuştu.
''İNSANLAR BİZİM TERÖRİST OLMADIĞIMIZI BİLİYOR''
İlk olarak 9 Kasım 2016’da, toplamda 27 kez gözaltına alındığını anlatan Gülmen, "İnsanlar bizim terörist olmadığımızı biliyorlar. Yüksel direnişimiz AKP’nin KHK’larının meşruluğunu yitirmesine neden oldu. Haksız yere işten atılan insanlar buna yükse sesle itiraz edemiyorlardı. Biz bunu başardık. Eylemin 74’üncü gününde tekrar gözaltına alındık. Dosyalar birleştirildi. Terör örgütü üyesi diye tutuklandık. Açlık grevimizi örgüte mal etmek cehalettir. Bizi açlık grevine zorlayan taleplerimizdir" şeklinde konuştu.
Konuşması sırasında zorlanan ve ses sistemindeki sorunlar nedeniyle mahkeme başkanının sözlerini tekrar etmesini istediği Gülmen’in, sözlerini unuttuğu ve cümleleri toparlamakta zorlandığı görüldü.