Güncelleme Tarihi:
Karagünrük Çetesi lideri Nuri Ergin ve kardeşi Vedat Ergin'in, Uşak E Tipi Cezaevi'nde kurdukları hákimiyet, yaptıkları işkencenin boyutları, Cumhuriyet Başsavcılığı'nın hazırladığı iddianamede gözler önüne serildi. Ergin kardeşlerin Kartal Cezaevi'nden Uşak E Tipi Cezaevi'ne nakledildiği 2000 Nisanı'ndan, Kasım ayına kadar geçen dönem, Cumhuriyet Başsavcılığı'nın isyanla ilgili hazırladığı iddianamede, şu ifadelerle yer aldı: ‘‘İlk iki ay koğuşlarından çıkmayan sanıklar, müdürün oluruyla bir kısım mahkûmlarla görüşmeye başladı. Yandaş bulma girişimi başlattı. Hasımları gördükleri başka çetelerin liderleri Alaattin Çakıcı, Kürşat Yılmaz, Sedat Şahin ve İbrahim Cici'ye yakın mahkûm olup olmadığının tesbitine çalıştılar. Aramaların gevşek olması ve gerekli dikkatin gösterilmemesi yüzünden cezaevine sokulan değişik çaplarda tabanca ve cep telefonları ele geçirilemedi. Hákimiyetlerini Temmuz sonlarına doğru iyice hissettirdiler. İdarenin inisiyatifi kalmaksızın mahkûmların yerini sürekli değiştirdiler. Birtakım infaz koruma baş memurlarından destek gördüler. Müdürlerle sicil memurlarını tehditle pasifize edip idarenin görevleri arasında yer alan koğuş değiştirme işini tamamen ele geçirdiler.’’
ŞAŞAL'LA RAKI SOKMUŞLAR
Savcılık iddianamesinde, cezaevine gelen ve giden tüm mektupların da Nuriş süzgecinden geçtiğine dikkat çekilerek, ‘‘Mahkûmların cezaevi müdürlüğüne yazdığı dilekçeler, müdür tarafından Nuri Ergin'e gönderiliyordu. Hükümlülere gelen mektuplar, dışarıya giden mektuplar, öncelikle Nuri ve Vedat Ergin kardeşler tarafından okunuyordu. Erginler tespit edilemeyen yöntemler kullanarak cezaevine esrar ve alkollü içki soktular. Hatta bu rakıları şaşal suyu şişelerine doldurarak yandaşları aracılığıyla koğuşlara gönderdiler. Mahkûmların yakınları ve avukatlarıyla görüşmelerini, adamları vasıtasıyla dinlemeye başladılar’’ denildi.
İŞKENCE ODASI YAPMIŞLAR
2'nci müdürlere de işkence yapıldığının hatırlatıldığı iddianamede bu olaylar da şöyle anlatıldı: ‘‘Kendilerince kabul edilmez suç işleyenlere, yandaşlarıyla işkence yaptılar. Bir koğuşu, işkence ve sorgulamada kullanılacak duruma getirdiler. Hamak sopalarından Filistin askısı yaptılar. Cezaevinde dövmecilik sanatı olan Kamil Karakaş'ın bulunduğunu tespit edince, dış satım gardiyanı vasıtasıyla cezaevine modern dövme makinası getirttiler. Ergin kardeşler, yönetimi 8'nci aydan itibaren tamamen ele geçirdiler. Yeni tutuklu ve hükümlüler Ergin kardeşler ve adamları tarafından karşılanıp sorgulandıktan sonra koğuşa gönderiliyordu. Uşaklı mahkûmlardan bir istihbarat teşkilatı oluşturuldu. Bu teşkilatın verdiği bilgiler doğrultusunda, genelev çalıştıranlardan para talep ederek birçok gasp suçu gerçekleştirdiler. Mahkûmlara ağır işkenceler yaptılar. Bir kısmının alınlarına dövmeyle ‘i...e’’ gibi sözler yazdırdılar. Bir kısmının da ellerine Cici’nin Çakıcı'nın adamıdır yazılı pankart tutturup tamamen soyduktan sonra fotoğraflarını çektiler. İşkenceleri cezaevi ikinci müdürlerinden bir kısmına da uyguladılar. Tüm koğuş ve maltaların anahtarları Ergin kardeşlerin elindeydi. Cezaevi idaresi, savcılıkça olayların doğru olup olmadığı konusunda yazılan yazılara, böyle bir durumun sözkonusu olmadığı şeklinde cevaplar verdi.''
MAĞDURLAR: ŞİKAYETÇİ DEĞİLİZ
Ergin kardeşlerle yandaşları, Uşak Ağır Ceza Mahkemesi'nde açılan davada yargılanırken, mağdurların tümünün gördükleri işkenceleri anlatıp, ardından da ‘‘Şikayetçi değiliz’’ demesi dikkat çekti. 172 sanığına TCK'nın 304'ncü maddesi uyarınca 3 yıldan 7 yıla kadar hapis cezaları istenen davanın mağdurlarından Cezaevi 1'nci Müdürü Mustafa Kurt, ilk duruşmada, isyan sırasında Vedat Ergin tarafından kolundan vurulduğunu söyledi. İkinci Müdür Yılmaz Ersoyoğlu da her türlü işkenceyi gördüğünü, çırılçıplak fotoğraflarının çekildiğini, sis ve gaz bombası atıldığı sırada çıkan kargaşadan yararlanıp pencereden atladığını, ayaklarının kırıldığını ve halen koltuk değnekleriyle yürüyebildiğini söyleyerek yaşadığı inanılmaz olayları anlattı. Ergin kardeşler ve isyana katılanlar hakkında 10'dan fazla dava açıldı.