Güncelleme Tarihi:
CNN Türk’te Hakan Çelik ile Hafta Sonu programına konuk olan Numan Kurtulmuş'un açıklamalarından satır başları:
İstikrar algısı en önemli etken. Önümüzdeki belki çok büyük büyüme olmayacak ama gelişen ekonomiler arasında daha ileri gitme potansiyeli olan ülkelerden birisi. Türkiye yeni bir altyapıya sahip olan bir ülke. 2023 – 2053 hedefimiz var.
Herhangi bir yabancı yatırımcı, iyi niyetli yabancı bir yatırımcı geldiği zaman zaten bir sürü analizler yapıyor. Geldiği zaman burada kendi yatırımını rahat bir şekilde yönlendirebilecek teşvikler, bürokrasi olduğunu biliyor. Türkiye uluslararası tahkim bakımından pozitif olarak ayrışmış ülkelerden birisidir.
Türkiye’deki yatırım ortamının, yatırımcı dostu olduğunu biliyor. Bir yatırım yapmak istiyorsa ona her türlü desteği sağlıyoruz.
15 Temmuz’dan sonra FETÖ’cüler çok yaptılar. “Aman ha Türkiye’ye yatırım yapmayın” Hatta ilan edilmiş kongrelerin iptal edilmesini sağladılar. Tabiri caizse, Trump da dedi ya “Türkiye gelişmiş bir ülkedir” Başka bir anlamda söyledi bunu ama bir realiteyi söyledi. Türkiye birçok bakımdan gelişmiş ülke olarak bakılabilecek durumda. Nihayetinde sermaye sahibi rasyonel davranır. Hiç kimse hibe yapmak için burada yatırım yapmaz.
TL’YE GÜVEN NASIL ARTAR?
Vatandaşlarımız bu konuda rahat olsun. Spekülatif atakların hepsini bertaraf edebilecek güce sahip. Seçimden sonra güven ortamı tesis edilir, ekonomik ve siyasi istikrarı bir kez daha onayladığı ortaya çıkar ondan sonra herkes kendi durumunu belirlemek durumunda kalır.
Türkiye üzerinden spekülasyon yapmak isteyenlerin heveslerini kırmak bakımından pozitif bir etkisi olacaktır. Öyle günler oldu ki biz gün gün takip ettik. Kurban bayramının olduğu hafta dolar neredeyse 8 liraya çıktı. Birden Türk varlıkları üzerine spekülatif ataklar oluyor. Bu TL’yi değersiz hale getiriyor. Bu tür ortamlar artık bundan sonraki, 4,5 yıl Türkiye’de inşallah bir seçim ortamı olmaksızın bir süre olacak. Bu süre içinde bu tür spekülasyonlara yeltenmek isteyenler artık bin kere düşünmek zorunda kalacaklar.
Bizim uluslararası ticarette bütün ticaret partnerlerimizle kendi milli paramız üzerinden ticaret yapma meselesi… Eğer burayı başarabilirsek bu zaten kendi para birimlerimizi garanti altına almak demektir. Çok rahatlatır, çok kolay değil ama önemli. Türkiye inşallah bunu da gerçekleştirecektir.
SÜPER LİG'E ÇIKACAĞIZ
Orta gelir tuzağı meselesini yıllar evvel söyleyenlerden birisiyim. Bunun aşılmasının en önemli yollarından birisi sağlam bir üretim yapısıdır. Esas boğuştuğumuz alan burası. Küresel rekabette var olabilecek, rekabet olabilecek markalarımızı geliştirmek… Türkiye bu tarafa doğru yönelmiştir. Allah’ın izniyle bu 4,5 yıl Türkiye’nin her alanında kalkınma hamlemizi yaparak bu orta gelir tuzağı meselesinden de kurtulacağız.
Futbol benzetmesiyle şöyle söylüyorum. 13’üncü büyük ekonomiyiz ama Türkiye için yeterli değildir. Tabiri caizse playoff oynuyoruz. İnşallah şampiyon olup Süper Lig’e çıkacağız. Daha çok üreteceğiz, küresel rekabette güçlü şekilde ayaklarımız yere basarak devam edeceğiz. Siyasi ve ekonomik istikrarla bunu sağladığımız takdirde Türkiye dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olur.
BİZİM KİMSEYLE KAVGA ETMEK GİBİ BİR DERDİMİZ YOK
Türkiye kendisini tahkim etmek durumunda. Hele bu bölgede, sürekli ittifakların değiştiği… İsrail’in çok baskın bir güç olarak bölgedeki bütün siyaset unsurlarını değiştirecek duruma gelmiş olması. Brexit, NATO, Ukrayna – Kırım meselesi… Bütün bunların hepsi bize bir şey söylüyor. Türkiye çok güçlü olmak zorunda ve kendi eksenini tahkim etmek zorunda. Türkiye bu coğrafyada kendi eksenini tahkim etmek zorundadır. Bizim kimseyle kavga etmek gibi bir derdimiz yok.
10 yıl sonra konuştuğumuzda belki bambaşka bir dünyadan bahsedeceğiz. İkinci dünya savaşının oluşturduğu denge sistemi kalmadı. Sadece 5 ülke istedikleri gibi dünyayı yönetecekler. ABD İsrail’in önünü açacak… Böyle bir dünya yok. Ya da Trump tweetlerle dünyayı yönetecek. Bu sürdürülemez bir durumdur. Türkiye’nin yapmaya çalıştığı, haklının, haklıların yanında durabilmek ve dünya 5’ten büyüktür demek kolay değil.
GOLAN TEPELERİ MESELESİ…
Dünya sistemine diyoruz ki, BM’nin bu yapısıyla 5 tane ülkenin dudağından çıkan sözlerle dünya yönetilecek bir yer değildir. Böyle yönetmeye davranırsanız gayri adil davranırsınız.
Golan Tepeleri meselesi zaten 1967 savaşının konusu ve sonucudur. Suriye’ye ait olduğu herkes tarafından kabul edilen bir yeri, hangi akılla; diyorsunuz ki tweet atıyorsunuz önce. Sonra tiyatral bir törenle diyorsunuz ki ben bu tepelerin İsrail’e verilmesini istiyoruz. Adama sorarlar sen ABD’nin başkanı mısın? İsrail’in sözcüsü müsün?
Yalnızlaşacak olan biz değiliz, zorla kabul ettirmeye çalışanlar olacaklardır. İyice Ortadoğu’da saldırganlaşmaya başlayan İsrail olacaktır. Biz yeter ki bu ilkeli duruşumuzu sürdürelim. Belki İslam, Arap ülkeleri arasında, gelişmekte olan ülkeler arasında belki birileri yeterince destek vermiyor olabilir. Ama sizi temin ederim ki, Arap, Latin Amerika’da çok ciddi destek buluyor.
Adamlar Suriye’nin kuzeyinde terör koridoru oluşturuyor. Silah vermeye devam ediyorlar. Şimdi biz buna kayıtsız mı kalacağız? Türkiye Doğu Akdeniz’de petrolden uzaklaştırılmaya çalışılıyor. Türkiye buna seyirci kalacak değildir.
ABD’NİN F-35 YASA TASARISI
Meselenin özü şudur. Türkiye’nin hava savunma sistemine ihtiyaç var. Çok sayıda kardeşimiz şehit oldu. ABD’ye diyorsunuz ki, verin hava savunma sistemini, NATO ülkesi olan Türkiye’ye gelecek olan tehditlere siz bir koruma kalkanı oluşturun. Hayır, vermem diyor. O zaman Rusya’dan alacağım. Hayır diyor. Kusura bakma sen Amerika’ysan ben de Türkiye’yim. Allah’ın izniyle Türkiye kendi savunma sistemine ulaşacaktır. O zaman ihtiyacımız kalmayacak.
F-35’ler ise zaten yapılmış bir anlaşmanın parçasıdır. Türkiye pilotların eğitimini aldırıyor. Bu meselenin üzerinden bir siyasi kriz çıkartmaya kalkmasınlar.
ABD GERİ ADIM ATMAZSA…
İttifak eyvallah, işbirliği eyvallah, stratejik ortaklık buna da eyvallah. Ama sonuçta bir de hayatın gerçeği var. Türkiye bu coğrafyada en büyük tehditlere karşı karşıya kalmış bir ülke olarak kendi savunmasını en üst seviyeye çıkartmak durumundadır. Şu anda son zamanlarda yüzde 65 seviyesinde Türk savunma sanayii yerli sanayiye dönmüştür. 5-10 yıla ihtiyaç var yüzde 80’lere çıkaracağız. Tam da endişelendikleri nokta budur.
Türkiye kendi ayakları üzerinde durabilen, kendi hedeflerini gören bir ülkedir. Ve inşallah hiçbir ülkeye muhtaç olmadan, bunun için de gayret sarf ediyoruz. Biraz istikrarın, huzur ortamının devamı; kendi içimizde birleşme Allah’ın izniyle bütün bu meydan okumalara karşı çok daha rahat karşı koyarız.
BREXIT’E KARŞI TÜRKİYE’NİN TAVRI
Burada aslolan İngiliz halkının tamamıdır. Esas burada tartışılması gereken, kendi ordusunu kuramamış bir AB… Ortak pazar, ortak para birimi, ortak bir hukuk sistemi oluştu. Bu kadar hızlı giden işbirliği, ordu kuramadığı için AB tıkandı. İngiltere’nin AB’den çıkması da buradan kaynaklanıyor. Sadece bir pazar olarak kalmak yetmiyor. Başka rakipler de var. Uzak Doğu Asya’da yeni rakipler geliyor. ABD pazarı hala büyük bir rakip pazarı olarak karşıda duruyor. Kırım meselesinde gerçekten altta kaldığını düşünürsek, Rusya’nın o ileri adımını bertaraf edecek adımı atamadığını düşünürsek AB Pazar kayıplarına uğradığı gibi siyaseten sorun çözme yeteneğini de kaybetmiş görünüyor.
Bir de AB’nin içinde var olan üç ana aktörün; o rol farklılaşmalarının, rekabetin zaman zaman gündeme geldiğini düşünürseniz AB de bir şeyler resetlenmesi lazım. Eğer Avrupa kendisini resetleyecekse Türkiye’nin yeri olmak mecburiyetindedir. AB genişleyecek mi? Daralacak mı? Daralacaksa bir tane siyasi sonucu olur. Irkçı, faşist, İslam düşmanı, siyasetin zehirli dini Avrupa’nın siyasetini de esir alır. AB’nin buradan çıkmasının yolu kendisini aşmaktır. Ortak ülke olarak göreceği ülke Türkiye’dir.
AVRUPA’DA YABANCI KARŞITLIĞI
Karşımızda çok kuvvetli ve yeni bir dalga var. Hiç abartısız söylüyorum, Hitler faşizmi döneminde ortaya çıkan aşırı ırkçı duruma benzer durumla karşı karşıya özellikle Avrupa kıtası… Bir de yeni bir politik, bir yeni Neonazizm diyeceğimiz dalga yükseliyor. Bu İslam karşıtlığı, Türk düşmanlığı ve bunun somut şekli olarak da Erdoğan karşıtlığı olarak karşımıza çıkıyor. Güçlü bir Türkiye’nin varlığı bu siyaset çevrelerini çok olumsuz etkiliyor. Gerçekten ciddi bir düşmanlık ortaya koymaya çalışıyorlar. Yabancıya hakaret eden oylarını artırmaya başladı. Bu çok tehlikeli bir durumdur.
Bu sadece yabancıları Avrupa’dan uzaklaştırmaz, iç çatışmayı tetikler. Nerede duracağı belli değil. Biz onun için dünyanın bütün demokrat siyasetçileriyle, üniversiteleriyle, STK ile işbirliği yapmaya hazırız. Bunun bir adım ötesi terör. Bizim bu İslam karşılığına karşı bir insanlık cephesi oluşturması lazım. En zor en karşılık durumlarda bile her ülke düzen yanlıları, barış yanlıları olan insanlar var. Şu ya da bu partiden her ülkede çatışmacı gruplar var. Dünyadaki gelişmelerde sonuçta makul olan kazanır.
İşte Yeni Zelanda’da çok tipik bir örnek ortaya çıktı. Diyor ki, dünyanın en sakin, en rahat, dünyanın çatışma bölgelerinden uzak Yeni Zelanda’da bile bulup sizi öldürürüz ey Müslümanlar diyor. Türk karşıyı, Türkiye karşıtı bir retorik geliştiriyor. Adam da tek başına bir adam değil. Yeni Zelanda Başbakanının tavrı, Müslümanların arkasında binlerce gayri Müslim’in onlara destek olması; muhteşem bir insanlık dersiydi. Şimdi bunu sürdürmek lazım. Biz aynı şekilde diyelim ki, İsrail – Filistin arasındaki bu gerilimde gönlümüz arzu eder ki Avrupa’daki siyasetçilerin önemli bir kısmı zulme uğrayan Filistinlilerin yanında dursun. Göçmen meselesinde ortak bir nokta da bulunsun. Ben ümitliyim.
SON 24 SAATTE YAŞANANLAR