Güncelleme Tarihi:
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Habertürk televizyonunda Teke Tek programına katılarak gündeme dair açıklamalarda bulundu.
İşte Numan Kurtulmuş'un açıklamalarından öne çıkan satır başları;
'216 FİRARİ... FERDİ EYLEMLER, SUİKASTLER İÇİNE GİREBİLİR'
(Riski atlattık mı? sorusu üzerine) Bunu söylediğimiz zaman bazıları ürküyor ya da abartılı bulabiliyor ama Irak'ın paramparça hale gelmesi, Irak'taki o sürecin başlamasından 20 ay sonra gerçekleşmiştir. Suriye, 18-19 ay sonra bugünkü Suriye haline gelmiştir. Bu, Türkiye Cumhuriyeti tarihimizin en karanlık, en zor virajıydı, ülkemiz tam tabiriyle uçurumun kenarından döndü. Artık yakın dönemde Türkiye'de bir darbe teşebbüsünün olabileceği, buna benzer bir hain planının uygulanmaya konabileceğini zannetmiyorum.
(14 Ağustos spekülasyonları) Bu FETÖ'cü çete ve bunlarla iş birliği halinde olanlar, 'vazgeçtik, yenildik, kenara çekilelim' diyecek değiller. Bunlar başka vesilelerle, algı operasyonları üzerinden, örneğin Türkiye ekonomisinin kötüye gitmesini sağlayacak birtakım algıların oluşmasını temin edebilirler. Şu anda 216 firari asker var. Onlar ve onlarla işbirlikçiler üzerinden birtakım ferdi eylemler, suikastler içerisine girebilirler. Siber saldırı teşebbüsünde bulunabilirler. Bundan sonra uyanık olmak lazım. Devlet de bütün birimleriyle uyanık bir vaziyette. Bundan sonra gelebilecek her türlü tehdidi savuşturmak için tedbirli bir şekilde duruyor. Bundan sonra ne yapacağız? Bunlardan bir tanesi, devletin bütün kademlerini bu adamlardan temizlemek lazım. Devleti ele geçirilecek bir mekanizma olmaktan çıkarılarak, gerçekten devletin hizmet edilecek bir alan haline dönüştürülmesi için de demokratik reformların yapılması gerekiyor. İki alanda çok işimiz var. Bu işler uzun sürebilir ama öncelikli olarak hiç merhamet etmeden, bu işe bulaşmış, FETÖ örgütüyle kenarında, içinde, bir türlü irtibatı, iltisakı olan herkesin mutlaka bunun hesabını vermesi lazım. Yaptıklarının burunlarından fitil fitil getirilmesi lazım.
'ABD BU ADAMI TÜRKİYE'YE VERMEK DURUMUNDADIR'
(Gülen'in iadesi) Bu ilişkinin hassasiyetini biliyor ve bunu korumaya azami gayret gösteriyoruz. Resmi anlamda ABD'nin yönetimini suçlayıcı mahiyette hiçbir şey söylenmiyor. Söylediğimiz şey şudur, empati yapın, tersi olmuş olsaydı... Varsayalım ki, ABD'yi yıkmaya çalışan bir terör örgütünün lideri, gelip burada Ankara'da, Çankaya'da yaşasaydı, onu korusak, kollasaydık ne yaparlardı? Beyaz Saray'ı, parlamentoyu, Pentagon'u bombalayan birisini biz korusaydık ne hissederlerse biz de onu hissediyoruz. Eğer Amerikalılar bu empatiyi yapmazlarsa gerçekten yanlış yapmış olurlar. Türk-Amerikan ilişkilerini de zedelemiş olurlar. Söylediğimiz şey budur. Son derece de makul bir şeydir.
Türkiye ile ilişkilerini heba edecek kadar bir meczuba değer vereceklerini zannetmiyorum. Böyle bir örgüte karşı eğer Amerika demokratik standartlarında gerçekten samimiyse bunu Türkiye'ye vermek durumunda. ABD, Türkiye ilişkilerini sürdürmek bakımından bu adamı Türkiye'ye vermek durumundadır."
'TÜRKİYE'Yİ ENAYİ YERİNE KOYMAKTIR'
(Vize serbestisi) Bunu sadece Avrupa istediği için de değil Türkiye'nin reform perspektifiyle uyumlu olduğu için yaptık. Bunun geldiği noktada Geri Kabul Anlaşması uygulamaya girdi. Günde on binlerce insanın geçtiği Ege, Akdeniz sularından artık sayılı insanlar geçiyor. Anlaşma gereği orayı kaç kişi geçerse buradan Türkiye, Avrupa'ya o kadar gönderecek. Dolayısıyla bu, geçmek isteyen mültecileri, yasa dışı mülteci hareketini engelleyen en önemli faktör oldu. Türkiye bu anlamda pratik olarak Avrupa'ya karşı yükümlülüklerinin tamamını yerine getirdiği gibi Avrupa'yı büyük bir mülteci baskısından kurtardı.
Yani bunun bir sonucu olmasın mı? 'Biz size vizeyi söz vermiştik ama artık unutuyoruz bunu. Siz bu Geri Kabul Anlaşması'na devam edin.' demek, Türkiye'yi enayi yerine koymaktır. Bunu açıkça söylemek lazım. Dolayısıyla burada biz eğer bundan sonra devam edeceksek mutlaka Türk vatandaşlarının Avrupa'ya vizesiz seyahatini öngörüyoruz. Geri Kabul Anlaşması'nın gereğini de zaten yerine getiriyoruz, getirmeye devam ederiz. Yapmazlarsa biz de bu anlaşmayı sürdürmek mecburiyetinde değiliz.
'KURUMSAL BİR ZAFİYET OLDUĞU AÇIK'
(Devlette bir istihbarat zafiyeti mi var sorusuna) Ortada kurumsal bir zafiyet olduğu açıktır. Bunun çalışmalar yapılıp giderilmesi, tek elde toplanması ya da belli ayrı istihbarat örgütlenmelerinin bir çatı altında toplanması gibi çalışmalar yapılabilir. Sonuçta belli bir noktaya geleceğiz. İçinde bulunduğumuz coğrafya ve Türkiye'nin bundan sonraki süreci, istihbaratı çok çok daha önemli bir hale getiriyor. Bizim köy köy, kasaba kasaba çevremizde ne olduğunu bilmemiz ve bu anlamda da Türkiye'yi hem dış tehdit bakımından hem dışarıdaki birtakım irtibatlarla içeride de olaşan tehdit ayaklarını vaktinden evvel deşifre etmemiz, bunları ortaya çıkarmamız lazım ki hareket edebilelim. Dünyanın en güçlü ordusuna veya emniyetine sahip olabilirsiniz ancak istihbaratınız yoksa, bu bir anlam ifade etmez.