Güncelleme Tarihi:
İran'ın nükleer faliyetleri nedeni ile Birleşmiş Güvenlik Konseyine sevk edilmesi Dünya'nın,özellikle ülkemizin,karşı karşıya olduğu tehlikenin ne kadar ciddi olduğunu göstermektedir.Yanı başımızdaki bir ülkenin nükleer güç haline gelmesi Ortadoğudaki güç dengelerini ülkemiz aleyhine bozacak;kurulduğu günden itibaren batıya yönelik politikalarını ısrarla sürdüren Türkiye'nin bu politikalarını sürdürmesi tehlikeye girecektir.Ancak nükleer tehlike sadece İranın faliyetleri ile de sınırlı değildir.Makelenin amacı Dünyanın en karışık siyasi oğrafyasına komşu olan ülkemizin karşı karşıya olduğu tehlikenin boyutlarını toplum ile ile paylaşmaktır.
Zenginleştirilmiş uranyum üretim tesisleri kurmak,nükleer silah teknolojisine sahip olabilmek için atılacak ilk adımdır.Uluslararası Atom Enerji Ajansı(IAEA,İnternational Atomic Energy Agency) ve İran arasında ilişkilerin kopması,İran'nın nükleer faliyetlerini denetletmek istemeyişindendir.Terör önümüzdeki 20-30 sene içinde Dünyanın gündeminden hiç düşmeyeceğe benzemektedir.Bölgesel sınır anlaşmazlıklarının bir çözüme kavuşturulamaması ve medeniyetler arası kültürel farklarının bir siyasi bir usluba dönüşmesi asimetrik bir savaş olasılığını artırmaktadır.Bu savaş sadece nükleer silahlarla da sınırlı kalmayacaktır.Nükleer silahlara göre elde edilmesi çok daha ucuz ve kolay olan kimyasal ve biyolojik silahlarda kullanılacaktır.
Terör örgütlerinin,yüksek teknolojileri kulanabilmekte gösterdikleri performans,özellikle 11-eylülden sonra,tüm Dünyayı tedirgin etmiştir.Ülkemizin terör örgütlerinin etkin olduğu coğrafyaya yakınlığı ve örgütlerin ideolojik yaklaşımları ve Türkiyede yandaş bulmakta zorlanmamaları,ülkemiz için tehlike oluşturabilirmi?Bu bilinmiyenler ülke güvenliğinin,dahil olduğumuz uluslararsı anlaşmalardan bağımsız olarak ele alınması gerektiğini işaret etmektedir.
Nükleer terörizmin en etkin silahı nükleer füze başlıkları ve bombalardır.Dünya nükleer bombaların gücünü Hiroşima ve Nagazaki felaketlerinde görmüştür.Her element kimyasal özelikleri aynı fiziksel özelikleri farklı bileşenlerden,fizik terminolojisine göre farklı izotoplardan meydana gelir.
Ocaklardan çıkarılan doğal Uranyum üç farklı izotoptan.(U-238,U-235,U-233) oluşur.Bunlardan U-235 bomba yapımında kulanılır,nötron soğurduğunda parçalanır ve enerji açığa çıkar.Diğer uranyum izotoplarının böyle bir özelliği yoktur.Gerek bombalarda gerekse nükleer güç reaktörlerde kullanılan bu enerjidir.Parçalanmaya nükleer fisyon,parçalanmış çekirdeklerede fisyon mahsulleri denir.Ayrıca nükleer güç reaktörlerinin atıklarda bulunan Plutonyum(Pu-239) nükleer silah yapına uygun bir izotoptur.
Doğal uranyumun içinde U-235 izotopunun bulunma oranı % 0,7 kadardır.Yani doğal uranyum esasında masum bir elementir.Onu canavarlaştıran bu enerjiyi kötü amaçlar için kullanma isteğidir.Doğal uranyumdan U-235 izototopunu ayıran teknolojiler mevcuttur.Elde edilen saf U-235 izotopu doğal uranyum ile karıştırılarak yüksek oranda U-235 içeren nükleer yakıt elde edilir.Buna zenginleştirme denir.Bu nedenle zenginleştirme,gerek enerji gerekse silah üretimi bağlamında hassas bir teknolojidir.İran üzerinde koparılan fırtınanın nedeni,zenginleştirme teknolojisi geliştirmek istemesidir.
Esasında bu teknolojisine sahip olmayan anacak ellerinde yeterli miktarda zenginleştirilmiş uranyum bulunan bir terrörist gurubun,bomba yapabilmesi zor değildir.Bir uzman için bomba yapma,elinde yeteri zenginleştirilmiş uranyum varsa,çok basittir.
Böylesine ciddi bir tehlikeyi ortadan kaldırabilmenin yolu,zenginleştirlimiş uranyum üretimini ve Dünyanın çeşitli yörelerinde nükleer araştırma reaktörlerinde kullanılan yakıtları kontrol altına almaktır.Nükleer bombalar %90 civarında zenginleştirlmiş uranyumdan yapılır.Araştırma reaktörlerinde ise,reaktörün gücüne bağlı olarak,yüksek oranlarda zenginleştirilmiş yakıtlar kullanılır.
İranın nükleer proğramını kontrol altına almak nükleer terörizmi önlemenin tek yolu değildir.Yüksek oranda zenginleştirilmiş uranyum üretimini kontrol altına almış olasanız bile,bu yakıtın terörrist guruplara satılması düşük bir olasılık değildir.Şu anda Dünya üzerinde soğuk savaş döneminden kalma 1800 ton bomba yapmaya uygun uranyum vardır ve kontrol altında değildir.Bu tehlikeli maddenin ticareti Türkiye'ye komşu ülkelerde yapılmaktadır Dolayısıyla İran üzerinde koparılan fırtınanın arkasında enerji tedariki ile ilgili endişelerin olması akla yakın gelmektedir.
Bu yakıtlar ABD ve Rusya tarafından üretilmişlerdir.Zenginleştirilmiş uranyum askeri tesislerde olduğu gibi sivil amaçlı kullanılacıların da elinde bulunmaktadır.Nükleer güç reaktörlerde kullanılan yakıtlardaki zenginleştirme oranları %3-5 arasındadır.İran tesislerinde zenginleştirilme oranının % 30-35 civarında olduğuna dair haberler vardır.Bu İran'nın amacının masum olmadığını gösterir.% 93 zenginleştirilmiş 22 kg uranyum ile yapılan bombanın tahrip gücü %20 zenginleştirilmiş 400 kg uranyum ile yapılan bombanın tahrip gücüne eşittir.Zenginleştirme oranı artıkça yapılacak bombanın kütlesi azalmakta ve kullanılabilme kabiliyeti artmaktadır.İran'ın şu anda ulaştığı zenginleştrime oranı bomba yapmaya uygun seviyelere gelmiştir.Bu ülkemiz milli güvenliğini ilgilendiren ve dikkatle izlenmesi gereken bir durumdur.
Dünya üzerinde 140 kadar araştırma reaktörü yüksek oranda zenginleştirilmiş 50 ton uranyum ile çalışmaktadırlar.Bu merkezler genelde yerleşim birimlerinden uzakta bulunan bölgelere kurulmuşlardır ve güvenlik önlemleri yeterli olmaktan çok uzaktır.Özellikle Rusyadaki araştırma reaktörlerinin hırsızlığa karşı güvenli olduğunu ileri sürmek gerçekçi olmaz.Moskova yakınlarındaki bir nükleer tesisten çalınan uranyum terörristlerin eline geçmeden fark edilmiş ve geri alınmıştır.Kuzey Ossetiyalı bir Rus vatandaşı üzerinde bomba yapımına uygun yeterli miktarda zenginlendirilmiş uranyum ile yakalanmıştır.Gürcistan yetkilileri Rusya'yı suçlamış yakıtın kaynağı olarak Rusya'yı göstermişlerdir.2003 de Ermenistan-Gürcistan sınırında da 170 gram kaçak zenginleştirlmiş uranyum ele geçirilmiştir.Ermeni kaçakcı yakıtı Novosibirsk deki nükleer tesisiten bir Rus'un yardımı ile sağladığını itiraf etmiştir.1993 den beri Uluslararası Atom Enerjşi Ejansına benzer 16 kaçakcılık olayı bildirilmiştir.Bazı kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkeleri nükleer kaçakcılık konusunda duyarlı hareket etmemektedirler.Benzer girişimlerin tekrar edilmiyeceğine dair bir garanti yoktur.
YAZININ 2. BÖLÜMÜ İÇİN TIKLAYIN....