Güncelleme Tarihi:
Uzmanlar, dünyanın büyük güçlerinin İran’a uygulanacak sert yaptırımlarda anlaşmaya varamaması ve olası bir askeri müdahalenin Batı için riskli olması nedeniyle, Tahran’ın nükleer silah sahibi olmasını denetlemenin en iyi yolunun Soğuk Savaş yıllarında uygulanan çevreleme politikaları benzeri bir strateji olduğunu düşünüyor.
Bu iddiayı destekleyen diğer faktörler arasında İran’ın Batı karşıtı tutumlarıyla yakınlaşma müzakerelerine engel olan yönetici İslami seçkinleri ve Birleşmiş Milletler’in (BM) ülkelerin nükleer silah geliştirme çabasını zamanında fark etmeyi başaramayan sistemi de var.
ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın geçen yıl, Washington’ın Körfez’deki müttefikleri silahlandırıp, bölgesel bir savunma kalkanı kurarak nükleer silah sahibi İran’la başa çıkabileceği yönündeki açıklaması, Tahran’ı varlığına tehdit olarak gören İsrail’i kızdırdı.
O dönemde Obama yönetimi İran’ın nükleer silah sahibi olmasına izin verilemeyeceği ve daha sert yaptırımlar uygulanmasının böyle bir senaryonun yaşanmasına engel olacağı yönündeki görüşünün altını defalarca çizdi. Beyaz Saray bu duruşunu hala koruyor.
Ancak İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak bile İran’ın nükleer silah sahibi olmasının dünyanın sonunu getirmeyeceğini ve politika yapıcıların açık açık dile getirmeseler de, yaptırımların İran’ı engellemeyi başaramama ihtimaline karşın güçlü bir geri çekilme planı hazırlamaları gerektiğini ifade etti.
Barak, geçen ay verdiği bir demeçte, “İran'ın, nükleer bombaya sahip olsa bile onu hemen bir komşu üzerinde kullanacağını düşünmüyorum. Arkasından yaşanacakları hesaplayabilirler. Radikal olabilirler ancak tamamen ‘çatlak’ değiller” dedi. Barak bu sözleriyle İran’ın nükleer bir çatışma çıkarması halinde bu güce fazlasıyla sahip olan İsrail ve ABD tarafından yok edilmesi ihtimaline işaret etti.
Öte yandan etkili yaptırımların uygulanabilirliği ya da "önleyici savaş"la ilgili şüpheler büyürken, ABD’nin Soğuk Savaş yıllarında Sovyetler Birliği ve Çin’e uyguladığı çevreleme politikalarının benzerinin İran’a karşı kullanılma ihtimali tartışılmaya başladı.
ABD TEHDİDİ İRAN İÇİN CAYDIRICI OLABİLİR
Uzmanlar, İran’ı geleneksel savaş başlatması, atom bombası yapması ya da militan saldırılarına destek vermesi halinde ABD’nin karşılık vereceği söylemini kullanarak çevrelemenin ya da caydırmanın söz konusu olabileceği görüşünde.
ABD istihbarat şefi Dennis Blair, İran’ın teknik darboğazlardan dolayı 2013’e kadar zenginleştirilmiş uranyum kullanarak bir nükleer savaş başlığı üretemeyeceğini öngördü. Ancak geçtiğimiz ay Uluslararası Atom Enerji Kurumu (UAEK), İran’ın gizlice nükleer füze tasarladığından şüphelendiğini belirtti.
Öte yandan İran uluslararası kamuoyunun gözleri önünde, ABD ve İsrail’in “saldırgan tavırlarını” püskürtmek için balistik füze testleri düzenledi. Bunun yanında Tahran, Başkan Barack Obama’nın, UAEK denetimi altında tamamen barışçı amaçlarla nükleer enerji üretebilmesi için müzakerelere girilmesi yönündeki tekliflerini reddetti.
İran’ın bu tutumu üzerine Körfez’de erken uyarı ve balistik füze sistemleri konuşlandırmaya başlayan ABD’de bir grup siyasetçi ve analist Soğuk Savaş’takine benzer bir çevreleme politikasının uygulamaya konması fikrini ortaya attı.
İran, uranyum zenginleştirme çalışmalarını görüşmeler sırasında askıya almayı ve programını UAEK denetimine açmayı reddettiği için BM’nin uyguladığı ilk üç yaptırım paketine omuz silkti. Şu an ABD’nin gündeme getirdiği dördüncü paket bankacılık sektörünü, deniz sigortacılığını ve silah ticaretini hedef alıyor. Ancak muhtemelen Rusya ve Çin’in BM Güvenlik Konseyi’ndeki vetosunu önlemek için pakette sınırlandırmaya gidilecek.
Öte yandan, İslam Cumhuriyeti’nin Batı ülkelerini rahatsız edebilecek kozları bulunuyor. Tahran, Afganistan ve Irak savaşlarında militanları koalisyon güçlerine karşı destekleyebilir. İran, Körfez ülkelerinin petrol ihracatına müdahale ederek fiyatların fırlamasına neden olabilir.