Güncelleme Tarihi:
Almanya'da, 8'i Türk 10 kişinin öldürülmesiyle ilgili görülen aşırı sağcı Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) terör örgütü davasında federal savcılığın tanık olarak dinlemek istediği bir muhbirin mahkemede ifade vermesine iç istihbarat teşkilatı Hamburg Anayasa Koruma Teşkilatı tarafından izin verilmediği ileri sürüldü.
Haftalık Der Spiegel dergisinde yer alan habere göre, federal başsavcılık NSU davasında önemli gördüğü bir kişinin tanık olarak dinlenmesini istedi ancak bu kişinin muhbirlik yapması ve kimliğinin deşifre olması ihtimalinden dolayı Anayasa Koruma Teşkilatı'nın buna karşı çıktığı ifade edildi.
Neonazi muhbirlerinden biri olan Thomas R, Münih'te görülen NSU davasında tanık olarak ifade vermesi beklenirken evinde ölü bulunmuştu. Thomas R.'nin birkaç ay önce Hamburg eyaleti iç istihbarat teşkilatına gönderdiği, içinde Neonaziler hakkında önemli bazı bilgiler bulunan ve üzerinde "NSU/NSDAP" yazan CD ile bağlantılı olarak kimliği gizli tutulan söz konusu muhbirin de tanık olarak mahkemede dinlenmesini savcılığın istediği ifade edildi.
Ancak Hamburg Anayasa Koruma Teşkilatı'nın, bu kişinin tanık olarak ifade veremeyeceğini belirttiği raporunu Karlsruhe'de bulunan federal savcılığa gönderdiği ifade edildi.
NSU'nun karanlık bağlantıları
Almanya'da, 2000-2007 arasında 8 Türkün öldürülmesinin arkasında NSU terör örgütünün olduğu ancak 2011 yılında ortaya çıkarılabilmişti. Üç Neonazi tarafından kurulduğu iddia edilen NSU'nun hayattaki tek üyesi olan ve tutuklu olarak yargılanması süren Beate Zschaepe'nin susma hakkını kullanması nedeniyle karanlık bağlantılar aydınlatılamıyor ve birçok soru işareti hala yanıt bekliyor.
NSU'yu kuran Neonazilerin yıllarca yeraltında faaliyet göstermesine rağmen Alman güvenlik birimleri ve istihbaratı tarafından tespit edilememiş olması, 2011 yılının sonunda Almanya'da büyük bir skandala yol açmıştı. NSU üyelerinin geçmişte bazı aşırı sağcılar ve istihbaratçılarla ilişki kurmuş olmaları, skandalın boyutlarını daha da genişletmişti. Almanya iç istihbarat teşkilatında aşırı sağcı gruplara ve kullanılan muhbirlere ilişkin bazı belgelerin 2011 yılı sonunda imha edilmesi, kamuoyunda kuşkulara yol açmıştı.