Güncelleme Tarihi:
Norveç polisi, dünyanın diğer yerlerindeki meslektaşlarıyla birlikte potansiyel suç ortakları için arayışını sürdürürken, siyasi yelpazenin her tarafından ölümlerle ilgili öfkeli açıklamalar yapıldı. İsveç ve İtalya’daki aşırı sağcı partiler, saldırının faturasını çokkültürlülüğe çıkardıkları için kendi içlerinden isimler tarafından eleştirildi. Fransa’da aşırı sağcı Ulusal Cephe’nin üyelerinden biri saldırganla ilgili övgü dolu açıklamaları yüzünden partiden uzaklaştırıldı.
Bu gerginliğin arka planında, böyle trajedilerin kamuoyunda değişimler yaratabileceği hesabı yatıyor. Şiddet yanlısı olmayan siyasi partilerin bir terörist ya da katilin şiddet dolu hareketleri için suçlanması pek mümkün değil. Ancak siyasetçiler son yıllarda göçmen tartışmalarında gündeme gelen ve Avrupa’da sağ eğilimli siyasetçilerin yükselişe geçmesine neden olan ateşli ifadeleri sorgulamaya başladı.
Almanya’da Sosyal Demokrat Parti’nin başkanı Sigmar Gabriel, dün Alman haber ajansı DPA’ya yaptığı açıklamada, bölgede zenofobi ve milliyetçiliğin yükselişinin Norveç’teki saldırıları beslediğini söyledi. Gabriel, İslam karşıtı görüşlerin ve yalnızlaştırmanın hoş görüldüğü bir toplumda “elbette ki toplumun kıyısında, daha sert önlemler almaları meşru görülen bazı çılgın insanlar olacaktır” dedi.
Toplumun merkezindekilerin böyle bir görüşe hatta bunun en “temiz” hallerine bile merkezde yer olmadığını net bir şekilde göstermesi gerektiğini ifade eden Gabriel, “Toplumda sarkacın bireysellik tarafına doğru çok fazla savrulduğu yönünde bir inanç var” dedi.
Saldırıların ardından gelecek siyasi krizin ne şekilde ortaya çıkacağını tahmin etmek için henüz çok erken. Avrupa solu, İngiltere, Fransa, Almanya ve İtalya dahil bütün büyük ülkelerde güçsüzleşmiş durumda ve yeniden canlanmasını ya da en azından göç tartışmalarını yeniden şekillendirmeyi sağlayacak bir neden bulmaya çalışıyor.
Diğer yandan ana akım sağ partiler Norveç saldırılarının arından aşırı sağ partilerden gelecek desteği kabul etmekte eskisine göre daha gönülsüz olacak.
Almanya’nın eski dışişleri bakanı ve Avrupa solunun önde gelen isimlerinden Joschka Fischer, Danimarka hükümetinin aşırı sağcı Danimarka Halk Partisi’yle sınır kontrolleri konusunda kurduğu işbirliğine dikkat çekerek “En büyük sorun merkezdeki faydacılık ve bence bu şimdi değişecek” dedi.
Siyasi krizin nasıl gelişeceğinin belli olmamasının sebeplerinden biri de Avrupa’nın siyasi haritasının hala çok karmaşık olması. Her ülkenin tarihi ve kültürü farklı. Örneğin Norveç Avrupa Birliği’ne üye değil. Bu da sol görüşlü bir siyasetçinin ABD Başkanı Bill Clinton’ın Oklahoma City saldırısından sonra yaptığına benzer şekilde muhafazakarlara karşı inisiyatif almasına engel oluyor. Ancak ana akım siyasetçileri Anders Behring Breivik gibilerle bağlantılandırmak da riskli bir hareket.
Paris Siyasi Çalışmalar Enstitüsü, Siyasi Araştırmalar Merkezi Direktörü Profesör Pascal Perrineau Fransız partilerin trajediyle ilgili geliştirdikleri yaklaşımda çok dikkatli olmaya çalıştıklarını çünkü durumu sömürüyormuş gibi görünmek istemediklerini söyledi. Bu durumun Fransa’da sağ ve sol arasındaki güç dengesini değiştirmeyeceğini belirten Perrineau, yine de Ulusal Cephe ve lideri Marine Le Pen’in seçimlerdeki işinin zorlaşabileceğini belirtti.
Breivik’in 1500 sayfalık manifestosunda, ana akım siyasetçilerin ulusal kimlikleri ve değerleri koruma konusunda dile getirdikleri kaygılara çok benzer ifadeler yer alıyor. Avrupa Parlamentosu Yeşiller Bloğu Eşbaşkanı Daniel Cohn-Bendit, “Yazdıklarının büyük bir kısmı herhangi bir sağcı siyasetçi tarafından da söylenmiş olabilirdi” dedi.
Bu ton değişikliğinin en net işareti, göçmen karşıtı partilerin üyelerine baskı yapmaya başlaması. Örneğin Ulusal Cephe üyelerinden Jacques Coutela, blogunda Breivik’i bir “ikon” olarak nitelendirdiği için partisinden uzaklaştırıldı. Coutela daha sonra Breivik’in yaptıklarını kınadığını belirten bir not yazmak zorunda kaldı.
Milliyetçi İsveçli Demokratlar’ın Varberg kasabası üyelerinden Erik Hellsborn ise kendi blogunda “Norveçli bir Norveç’te böyle bir olay asla yaşanmazdı” yazdı. Ertesi gün partinin lideri Jimmie Akesson yaptığı açıklamada Hellsborn’un söylediklerinin sadece kendisini ilgilendirdiğini belirterek, “Bireylerin suçlarını sosyal yapılara yükleyemezsiniz” dedi.
İtalya’nın göçmen karşıtı Kuzey Ligi’ne üye AP milletvekili Mario Borghezio, Breivik’in İslam’ın Avrupa için yarattığı tehditle ilgili ifadelerinin “haklı olduğunu” ve yaşananların “iğrenç” olarak nitelendirdiği “çokırklı toplumun suçu” olduğunu söyledi. Dışişleri Bakanı Franco Frattini ise bu açıklamayı kınayarak, Borghezio’nun Norveç’e bireysel bir özür borçlu olduğunu belirtti.
Ancak diğer aşırı sağcı gruplar kendilerini Breivik’ten uzakta konumlandırmak için özen gösterdi. Breivik’in İngiliz Savunma Ligi’yle bağlantılı olduğu haberleri, grup tarafından net bir şekilde yalanlandı. Europol, İskandinavya’daki tehditleri incelemek için bir görev birimi oluşturdu. Almanya’nın Baden Württemberg eyaletinde polis 21 eve baskınlar düzenledi. İnternet grupları üzerindeki takipler sıkılaştırıldı. Almanya’da Sosyal Demokratlar’ın önde gelen isimlerinden Andrea Nahles, aşırı sağcı Ulusal Demokrat Parti’nin kapatılması için çağrı yaptı.
Uzmanlar ise partilerin kapatılmasının ters tepebileceği görüşünde. Dahası radikallerin internetteki faaliyetlerini engellemek neredeyse imkansız.
*New York Times'da "Shift in Europe Seen in Debate on Immigrants" başlığıyla yayımlanan analizden derlenmiştir.