Oluşturulma Tarihi: Kasım 04, 2001 00:00
Türk Tiyatro Tarihi'nin önemli bir kesiti olan koca koca yıllar 50'yi tamamlayamadan sonlanıverdi. Neler yaşanmamıştı ki 46 yılda.Yenilikler, çılgınlıklar, büyük başarılar ve ardından büyük fiyaskolar, hayal kırıklıkları, kazanılan büyük paralar, mali sıkıntılar, kahkahalar, şan şöhret, düşüşler ve gözyaşları... Haldun Dormen bir keresinde, ‘‘keçi boynuzu’’ örneği vermek durumunda hissetmişti kendini; bir tutam başarı için çekilen tonlarca sıkıntı ve üzüntüden sözetmişti. Sonuç yine de ‘‘yerleşmiş bir efsane’’ oldu. Oldu da efsanelik, değişen ekonomik koşullara, alışkanlıklara ve sanat anlayışına direnemedi. Onca imdat çağrısı işe yaramadı. 1954'te Beyoğlu Parmakkapı'da bir apartman dairesinde doğan, tanıdığımız nice usta tiyatrocunun rahle-i tedrisinden geçtiği, ünlendiği, bol bol tozunu yuttuğu Dormen Tiyatrosu, bu kez perdeyi değil, kapılarını kapattı. Bu ilk kez olmuyordu üstelik, ama galiba sondu. Yıl 1954. Genç tiyatro sanatçısı, Beyoğlu Parmakkapı'nın arka sokaklarından birindeki apartman dairesinde, birden ayağa fırlayarak herkesi şaşırtan şu soruyu sorar: ‘‘Tiyatroyu neden buraya yapmıyoruz?’’ Tiyatro eğitimi almak üzere Amerika'nın Yale Üniversitesi'ne giden üçüncü, mezun olduktan sonra geri dönüp tiyatro yapmaya başlayan ilk Türk'tür. Tiyatrocu olmaya beş yaşındayken karar vermiş,
Galatasaray ve Robert Kolej'den sonra Amerika'ya giderken, babasından ‘‘Tamam eÄŸitimini alacaksın da nerede yapacaksın tiyatroyu?’’ zılgıtı yemiÅŸtir. Çünkü o zaman, onun ‘‘ciddi’’ bulduÄŸu bir Åžehir Tiyatrosu vardır Ä°stanbul'da; Muammer Karaca fazla halk tiyatrosu, Ses operetleri ise iyiden iyiye kalite düşürmüştür. O ise batılı anlamda tiyatro yapmaktan yanadır. Åžansı yaver gider. 1954'te döndüğünde, Muhsin ErtuÄŸrul'un açmış bulunduÄŸu Küçük Sahne'de aktörlüğe baÅŸlar.Haldun Dormen'in sorusu, aralarında Erol Günaydın, Tuncay Çavdar, Ufuk Esin gibi, o zaman tanınmamış tiyatrocuların olduÄŸu gençleri harekete geçirir. Ä°ki hafta gibi mucizevi bir sürede, yerden bir karış yükseklikteki sahnesi, mavi koltukları ve sarı kadife perdeleriyle, 60 kiÅŸilik tiyatro salonu hazırdır. Dormen Tiyatrosu'nun gayriresmi doÄŸuÅŸu sayılabilecek Cep Tiyatrosu, perdelerini Madonnanın Portresi ve Pierre Patheline oyunlarıyla açar. O sıralarda Altan Erbulak, Nuhun Gemisi adlı lokalin barında oturmakta olan, tiyatro meraklısı ama cesaretsiz bir gençtir. Dormen'in teklifiyle yıldırım çarpmışa döner! Sonradan şöyle diyecektir: ‘‘Bir apartmanın ikinci katında ve ancak kırk kiÅŸi alabilen bir odada sünnet olur gibi tiyatrocu oldum! Tiyatro ilkokulunu, lisesini, üniversitesini Dormen Tiyatrosu'nda bitirdim.’’CAHÄ°DE SONKU'LU GÃœNLERBaÅŸarılı oyunlar sahneye koyar, turnelere çıkarlar. Dormen Tiyatrosu olarak ilk temsillerini, Papaz Kaçtı oyunuyla Süreyya Sineması'nda verirler. Tarih 22 AÄŸustos 1955'tir. Yazın o sıcağına raÄŸmen, biletler üç gün önceden tükenir, kıyamet kopar. Ardından 6-7 Eylül olayları patlak verecek, sıkıyönetim oyunu yasaklayacak, aynı oyunu Kaçan Kaçana diye sahneleyecek, ama aynı oyun olduÄŸunu söyleyemeyecekler ama olsun! Çok küçük yaÅŸlarından itibaren kendi tiyatrosunu kurma hayaliyle yanıp tutuÅŸan Dormen askerliÄŸini yaparken (1957), Muhsin ErtuÄŸrul Küçük Sahne'yi bırakır. Aynı yıl Dormen Tiyatrosu, Küçük Sahne'de perdelerini açacak ve hayata merhaba diyecektir. Kimi oyunlar pek parlak gitmez, kimileri büyük sükse yapar, tiyatronun klasik iniÅŸ çıkışları... Ayfer Feray, Gülriz Sururi, Erol Keskin, Erol Günaydın, Ä°zzet Günay, Yılmaz Köksal, Dormen'e beÅŸ yıl ev sahipliÄŸi yapan Küçük Sahne'de yetiÅŸirler. Teknisyen Yılmaz Köksal ve yardımcısı Ä°zzet Günay, orada aktör olur. Ulvi Uraz, Nina'daki rolüyle sahnede devleÅŸerek ikinci kez doÄŸar. Türkiye'de ilk müzikal o dönem sahneye konur: Sokak Kızı Ä°rma ile Gülriz Sururi oyunculuÄŸunu kanıtlar. Meyhaneci Bob'u Altan Erbulak'ın canlandırdığı müzikalde, hayatı boyunca Ä°stiklal Marşı'nı bile sonuna kadar söyleyememiÅŸ olan kötü kesli Metin Serezli bile baÅŸarılı olur! ‘‘Haldun çıldırmış’’ diyenler haksız çıkar.Ä°rma'nın baÅŸarısı üzerine Cahide Sonku ‘‘düşer’’ Dormen'e. Yedi yıl aradan sonra eski efsane hali kalmamıştır ama buyurgan edası yerindedir: ‘‘Sahneye yedi yıl sonra Dormen'de döneceÄŸini’’ bildirir! Cahit Irgat'la birlikte TaÅŸra Kızı'nı oynarlar, ancak sadece 33 kez. Zor çift, bir süre sonra çıkan problemler nedeniyle, Haldun Dormen'in oyunu kaldırması sonucu tiyatrodan ayrılacak, hatta ‘‘Desenize bir piç kurusu tarafından tiyatrodan kovulduk’’ diyeceklerdir. Yıldız deÄŸil ekip tiyatrosu olmakla hep övünen Dormen Tiyatrosu artık küçük gelen 300 kiÅŸilik Küçük Sahne'den, 700 koltuklu Ses Tiyatrosu'na taşınır (Bugünkü Ferhan Åžensoy Tiyatrosu). Perdeler 4 Ekim 1962 gecesi Ayı Masalı ile açılır. Bunun için tiyatro onarılır; her yana bordo, beyaz ve altın yaldız hakim olur. Yerlere kırmızı halılar serilir. Locaların önüne üç kollu eski biçimli lambalar konur. Tabii bütün bunları yapabilmek için gırtlaÄŸa kadar borca batılır, ama Ä°stanbul'un 19. yüzyıldan kalma üç tiyatrosundan biri kente geri kazandırılmıştır. Dormen o dönemi, ‘‘altın yıllar’’ olarak hatırlar. On yılın sonunda, büyük borçlar kapıya gelir dayanır. Satışların nasıl gittiÄŸi giÅŸeci Nora'dan belli olmaktadır; eÄŸer saçını yaptırmışsa ve suratı asık deÄŸilse, bilinir ki durum iyi! Londra'da oynanan Bir Ä°stanbul Masalı'ndan sonra, kötü günler baÅŸlar; sıkıyönetim, terör, kaçırılmalar, banka soygunları. Tiyatro seyircisi BeyoÄŸlu'ndan elini eteÄŸini çeker. Kuliste huzursuzluklar baÅŸgösterir, idare hangi deliÄŸi kapatacağını bilemez. Sonunda, tatsız bir 1972 gecesinde, oyun oynanır. Haldun Dormen, selam için sahnenin ortasına gelir. Yıllardır kimbilir kaç kez yaptığı hareketi bu kez farklı yapar, ilk kez seyirciye arkasını dönerek yıllarca beraber çalıştığı oyuncularını selamlar. DoÄŸrulduÄŸunda görür ki, oyunda iÅŸi olsun olmasın tüm Dormen Tiyatrosu sahneyi doldurmuÅŸ, onu alkışlıyor. Müdürü Tezcan Avcı, Ä°hsan efendi, programcı Onnik, giÅŸeci Nafia, Osman Åžengezer, Yılmaz Aslancan, Fatma Yenge... Hepsi aÄŸlamaktadır. Tiyatro o gece Evimizdeki Hayat'ı son kez oynayarak kapılarını kapar. Dormen'in borçları ödemesi ise dört yıl sürer. PATRONLUÄžU BECEREMEDÄ°MAraya, Dormen Tiyatrosu açısından kaybedilmiÅŸ bir 12 yıl girer. Ancak Haldun Dormen yönettiÄŸi oyunlarda, Åžan Sineması'nda Egemen Bostancı'yla sahneye koyduÄŸu müzikallerde, programlarında, yazılarında sık sık biraraya gelir Dormen üyeleriyle. Ardından Egemen Bostancı'yla birlikte Feriköy'deki Ä°dil Sineması'nı, 637 koltuk sayarak devralırlar ve Komedi Tiyatrosu'nu kurarlar (1984). Yine onarımlar yapılır, yine heyecanla perdeler açılır. Ama tiyatro borcu ödemek Dormen'in alnına yazılmıştır bir kere; zaten Dormen Tiyatrosu olarak anılan Komedi Tiyatrosu'nu, 25 milyonluk borcuyla devralır ve Dormen'in ikinci resmi kuruluÅŸu gerçekleÅŸir. Bir 17 yıl da Feriköy'de geçecektir, baÅŸarılar ve mali sıkıntılarla. Tarih, 2001 Türkiyesi'nde tekerrür eder.Yüzlerce sanatçı geçmiÅŸtir bu sahneden. Yılmaz Köksal, Metin, Nisa, Nevra Serezli, Erol Keskin ve Günaydın, Füsun Erbulak, Ä°zzet Günay, Hadi Çaman, AyÅŸen Gruda, Yüksek Gözen ve daha niceleri, ayrıldıktan sonra bile, Dormenlerden Bilmemne Hanım veya Dormenci FeÅŸmekan Bey diye anılmıştır. Türk tiyatro tarihine, prodüksiyonu, eÅŸitlikçi sahne arkasını, hareketi getirmiÅŸtir Dormen. Komediyi ciddiye almıştır. Anadolu turnelerine ‘‘şark için yeterlidir’’ anlayışıyla gitmemiÅŸtir. O kadar çok nedeni vardır ki yok oluÅŸun. Belki, -gençlere daha çok fırsat çıksın anlayışıyla- kadroyu hep geniÅŸ tutmak, belki ekonomik koÅŸullar, belki tarzının eskimesi, belki hepsi. Sonuçta, günde üç temsilden, haftada dört temsile inmiÅŸlerdir iÅŸte. Ayakta kalabilmek için 300 koltuÄŸu doldurmaları gerekirken, 170'i zor görmüşlerdir. Sonuçta 240 milyarlık borç kapıya yığılmıştır. Kimseye kırgın olmadığını, kızmadığını söyleyen Dormen, en büyük suçu kendinde görür. O, -35 yıl yapmıştır ama- patronluÄŸu becerememiÅŸtir! Geride 140'tan fazla eser bıraksa da... Â
button