N'olur bildiklerinizi anlatın

Güncelleme Tarihi:

Nolur bildiklerinizi anlatın
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 03, 2003 23:48

Bir sabah gazeteye gelip e-mail’lerime baktığımda, konusunda ‘‘Bize yardım edin’’ yazan bir mesaj gördüm. Bir anne baba, kızlarının 3 yıl önce bir cinayete kurban gittiğini ve katilinin hálá bulunamadığını yazıyordu.

Yaşadıklarını anlatırlarsa, belki de 3 yıl boyunca kızlarının cinayetiyle ilgili bilgisi olup da korkusundan susanlar insafa gelir, görgü tanıkları ortaya çıkar ve küçük de olsa bir ipucu verirler diye ümit ediyorlardı. Telefona sarılıp, Gülnur ve Nedim Tuğaltay çiftini aradım. Bir araya geldiğimizde, olayı anlatmaya birinin gücü yetmiyordu. Anlatırken boğazı düğümlenen, lafı ötekine devrediyordu. İstanbul, Mecidiyeköy'de öldürülen kızları Çağla Tuğaltay'ın nasıl öldürüldüğünün esrarı hálá çözülemedi. Tuğaltay Ailesi görgü tanıklarına sesleniyor ve ‘‘Bildiklerinizi anlatın’’ diyorlar.

15 yaşındaki Çağla Tuğaltay, 5 Haziran 2000 günü, her zaman olduğu gibi okuldan evine 16.15'te gelmiş olmalıydı. Annesi Gülnur Tuğaltay okul dönüşü kızını karşılardı. Ancak o gün Gülnur Hanım'ın doktor randevusu vardı. İşi uzadı, istediği saatte geri dönemedi. Kızının okuldan dönüp dönmediğini kontrol etmek için saat tam 16.15'te evi aradı. Cevap alamadı. Beş dakikada bir aramaya devam etti. Saat 17.00'de iyice telaşlanmıştı. Eşinin bitişikteki işyerine uğradı ve bir kez daha aradı. Ne ev telefonu cevap veriyordu ne de Çağla'nın okula götürmesi yasak olan, eve gelir gelmez açtığı cep telefonu. Tuğaltay çiftinin aklına evin anahtarını bıraktıkları komşuları geldi. Aradılar, Çağla'nın evde olup olmadığını kontrol etmesini rica ettiler. Beş dakika sonra tekrar aradıklarında, sadece çığlıklar duyuluyordu. ‘‘Gelin çabuk gelin, Nedim'i de al gel’’ feryatlarıyla telefon kapandı.

HİÇBİR DELİL YOK

Apar topar eve gittiklerinde, apartmanın önünde telaşlı bir kalabalık ve bir ekip arabası vardı. Kalabalığı yarıp apartmana girdiler. Komşuları Gülnur Hanım'ı durdurdu. Eşi Nedim Bey'i ise ne komşular ne de polis engelleyebildi. Evde onu bir felaket bekliyordu: ‘‘Daire kapısı sonuna kadar açıktı, Çağla'nın çantası her zamanki gibi kapının yanındaydı. Anahtarlar da kenarında. Ağabeyinin odasına girdiğimde, Çağla kanlar içinde yatakta çapraz yatıyordu. Odadaki koca halı burulmuştu. Çağla'nın bedeni yatakta, bacakları aşağı sarkıyor, başı da duvara değmiş öylece duruyordu. Eteği kaldırılmış ve külodu yatağın üzerindeydi. Baba olarak o an aklımdan sersemce şeyler geçti; polisler, gazeteciler gelecek, kızımı böyle görecek diye eteğini indirdim, külodunu da üzerine koydum.’’

Nedim Bey, evde, dokunmadık yer bırakmadığı için polisi katile götürebilecek delilleri yok etmişti. Cinayet Bürosu polisleri olay yerine geldiklerinde hiçbir iz bulamadılar. Tek umut mutfaktaki musluk bataryasıydı, zira katil bu musluğun altında ellerini yıkamıştı. Lavabo hálá kanlıydı. Ama musluklarda parmak izi bulunamadı. Yanı başındaki bıçak seti incelendi, olayda kullanılmadığı anlaşıldı. Çağla'nın vücudunda sperm de bulunamadı. Gülnur Hanım'a göre, evi o kadar sıklıkta telefonla arıyordu ki, katil bundan rahatsız olmuş, tecavüzü gerçekleştirememişti. Çağla'nın kanından başka birine ait kan izi de yoktu. Çağla'nın vücudunda hiçbir morluk ve darp izi yoktu. İç kanama geçirmemişti. Ölüm sebebi boyun ana damarının kesilmesiydi.

KİMSE ÇIĞLIKLARI DUYMADI MI?

Çağla'nın öldürüldüğü dairenin alt katında oturan komşunun kızı, o saatlerde babasına ‘‘Boğuşma sesleri duyuyorum. Çağla ayyy diye bağırdı’’ demiş ama babası, ‘‘Boşver abisi gelmiştir kavga ediyorlardır’’ diye karşılık vermişti. Bu komşuları daha sonra Tuğaltay Ailesi ile hiç görüşmedi. İfadeleri alındı ve serbest bırakıldılar. Aynı komşuları kapının zil çalınarak değil, üç kere çevrilen anahtar sesiyle açıldığını da duymuşlardı. Çağla katille birlikte içeri girse çanta ve anahtarı kapının yanında o kadar muntazam durur muydu? Tanıdığı biriyle içeri girmesine de anne ve babası ihtimal vermiyor, zira kimseyle o yakınlıkta arkadaşlık kurmadığını söylüyorlar.

Gülnur Hanım'ın o saatlerde evde olmayacağını Çağla, Nedim Bey ve anahtarlarının olduğu komşudan başka kimse bilmiyordu. Gülnur Hanım sabah kahvesi için komşusuna gittiğinde bahsetmişti doktora gideceğinden.

Olaydan sonra Tuğaltay Ailesi'ne, Çağla'nın arkadaşlarından başsağlığı mektupları geldi. Ama bu mektuplar onlara ulaşmadan önce açılıp okunmuştu. Muntazam bir şekilde açılan mektupları kimin okuduğu bir muamma. Bir başka kafa karıştıran olay da, Çağla'nın ölümünden iki yıl sonra oldu. Nedim Tuğaltay'ın Antalya'da yaşayan adaş kuzenine bir telefon geldi. Telefondaki ses, ‘‘Çağla'nın babası sen misin?’’ diye sordu. Aldığı cevap, ‘‘Hayır, o benim kuzenim’’ olunca arayan kişi telefonu hemen kapattı. Kim, niye iki yıl sonra Çağla'nın adını telaffuz ederek aramıştı?

Ve tabii asıl sorulması gereken soru: Kim, niye 15 yaşındaki dünya güzeli bir kızı öldürmüştü?

CİNAYETTE CEVAPSIZ KALAN SORULAR

Katil Gülnur Tuğaltay'ın evde olmayacağını biliyor muydu?

Boğuşma seslerini duyan komşular varken, asansörü olmayan apartmanda telaşla merdivenlerden indiği varsayılan katili kimse görmedi mi?

Çağla'nın öldürüldüğü yer evin girişteki soldan üçüncü odası. Katil Çağla'yı niye oraya kadar götürdü?

Kapı ve pencerelerde zorlama izi yok. Katil içeri nasıl girdi?

Herkesin ürkekliğiyle tanıdığı Çağla, sadece tanıdıklarına kapıyı açardı. Çağla, katilini tanıyor muydu?

Çağla'nın botları niye mutfakta bulaşık makinesinin yanında düzgün bir şekilde duruyordu?

İki yıl sonra, Çağla'nın adını vererek İstanbul'daki Nedim Tuğaltay yerine, Antalya'daki Nedim Tuğaltay'ı arayan kimdi?

Tuğaltay Ailesi'ne gelen mektupları kim açıp okumuştu?
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!