Güncelleme Tarihi:
İslami terör, PKK, ekonomik çıkmazlar, belirsiz bir gelecek, Kuzey Iraklıları kaçak göçe zorluyor
KDP karargahının önündeki Peşmerge kulübesinin içi, askeri bir yapıyı değil de ‘‘aşıklar parkı’’ndaki ağaç gövdelerini çağrıştırıyordu.
Nöbetten sıkılan peşmergeler, kulübenin iç duvarlarını hatta tavanını sivri cisimlerle çiziktirmişlerdi. Kimi Barzani diye yazmış, kimi isim ve tarih koymakla yetinmişti.
Özlemlerini, beklentilerini ise resimlerle dile getirmişlerdi. Bacası tüten sımsıcak bir ev, bir deve, bir at resmi birbiriyle ilintisiz biçimde duvarlara serpiştirilmişti.
Özenle çizilmiş kadın resimleri yüzden ibaretti. Uzun kirpikli, kadeh gözlü, minnacık burunlu, kalın dudaklı, uzun saçlı Batılı kadınlar düşlüyordu Peşmergeler. O kadınlar, onlar için kadın olmaktan daha da öte rüya ülkesi Avrupa'nın simgesiydi.
Peşmergeler de Kuzey Irak'taki birçok kişi gibi ülkelerinde kendilerini güvenli hissetmiyor; bir yolunu bulup kapağı Avrupa'ya atmanın hayallerini kuruyorlardı. Türkiye de Avrupa'ya ulaşmanın ilk adımı, aşılması gereken köprüydü.
Kulübenin önünde nöbet tutan genç Peşmerge, Türkiye'den gelen gazetecileri görünce gülümsedi. ‘‘Ben de gittim İstanbul'a’’ dedi. Orada gördüğü güzel kadınları hiç unutamıyordu. Hemen koştu, karargahın bahçesinden iki gül koparıp getirdi; aramızdaki kadın gazeteciye verdi. ‘‘Kürdistan'ın gülleri güzeldir.’’
KDP YÖNETİMİNİN VİLLALARI
Genç Peşmerge'nin nöbet tuttuğu, Selahattin kenti, Kuzey Irak'taki Barzani yönetimin gözbebeğiydi. Başkent kabul edilen Erbil'e yarım saat uzaktaki Selahattin, bir dağın tebesine kurulmuştu.
Körfez savaşı öncesinde Bağdatlı zenginlerin cirit attığı bir kent olan Selahattin'deki villlaların yeni sahipleri Barzani'nin partisi KDP'nin eliti.
Girişi sıkı biçimde korunan villalarda, Kuzey Irak'taki genel durumun tersine zengin bir yaşam sürüyor KDP yöneticileri. Kapalı oldukları için yaşam biçimleri halk tarafından pek algılanamıyor; dıştan görünen sadece lüks araçları ve pahalı elbiseleri.
Geleceği belirsiz bu ülkede en önemli rant kapısı, Habur. Irak'tan Türkiye'ye taşınan petrolden elde edilen gelirin yanısıra bir de Birleşmiş Milletler'in Saddam yönetimine petrol satışı için tanıdığı kotadan bölgeye düşen yüzde 13'lük pay alınıyor. Onun dışında tüm Kuzey Irak'ta bir iki küçük atölye dışında üretime dönük hiçbir ekonomik faaliyet yok. Hal böyle olunca insanlar, ya uluslararası yardım kuruluşlarının yolunu gözlüyor ya da bölgede oluşturulan geçici yönetimin imkanlarını zorluyor. KDP yönetiminin kurduğu Neçirvan Barzani yönetimindeki hükümet, her ay 120 bin memura maaş ödüyor. Bu rakama, sayıları onbinlerle ifade edilen Peşmergeler dahil değil.
PKK HALA MEVCUT
Buna rağmen Neçirvan Barzani hükümeti, ülkede bir imar faaliyetine başlayacağını açıklamış. Bu faaliyet yer yer göze çarpıyor; bazı karayolları onarılıp genişletiliyor, okul ve camiler yapılıyor; kentlerde çevre düzenlemelerine ağırlık veriliyor.
Barzani bölgesinde PKK ile ilgili yakınmaları, hemen her yöneticiden duymak mümkün. Yönetimin önemli ismi, İçişleri Bakanı Fadıl Mirani de bunlardan biri. ‘‘PKK yıkıyor, biz yapıyoruz’’ diyen Mirani, bölgedeki PKK varlığının eskiye oranla azaldığını ancak henüz sona ermediğini kabul ediyor.
PKK'yı bölgede istikrarsızlık faktörü olarak gören KDP yönetiminin son günlerde en önemli uğraşı alanı, zaman zaman kentlerde patlayan, ölümlere yaralanmalara neden olan bombaların sorumlularını bulmak. Kimileri patlamaların arkasında Saddam rejimini, kimileri de İslami örgütlerin bulunduğuna inanıyor.
Bu konudaki resmi görüş de İslami örgütlerin patlamaları düzenlediği doğrultusunda. Terör faaliyetlerini izlemekle görevli birimin yöneticisi, bir grup Türk gazeteciyle yaptığı görüşmede aynı görüşü dile getirdi:
‘‘Bir grubu yakaladık. Daha önceleri patlamaların arkasından Usame Bin Ladin benzeri İslami örgütler çıktı.’’
Aslında ‘‘Herkes bize düşman’’ görüşü sadece yöneticilerin değil, bölgede yaşayan hemen herkesin ortak psikolojisi durumunda. Yine de en büyük avuntuları, Süleymaniye'de üslenen Talabani yönetimiyle son üç yıldır aralarında savaş yaşanmaması.
Şimdilik Kuzey Irak'taki iki taraf da beklemede. Sık tekrarlanan ‘‘Demokrat Irak içinde federatif çözüm’’ ne kadar beklenecek? Bağımsızlık ilan edilecek mi? ‘‘Asla’’ diyor KDP yöneticileri, ‘‘Federatif yapı gerçekleşene kadar bekleriz. 10 yıl da sürse yine bekleriz.’’
Aslında Türkmenler de Kuzey Irak için KDP yönetimiyle çözüm formülünü savunuyor: ‘‘Birleşik, demokrat Irak içinde federatif çözüm’’. Ancak Türkmenlerin öngördüğü federasyon ile Kürtler'inki epeyce farklı. KDP, Kuzey Irak'ın ‘‘Kürt toprakları’’ olduğunu savunarak ‘‘Türkmenler'in çoğunluğu Saddam yönetimindeki Musul ve Kerkük'te’’ diyorlar. Türkmenlere göre de Erbil ve çevresi Türkmen bölgesi.
Cephede yer alan kuruluşlardan biri olan Türkmeneli Partisi Başkanı Riyaz Sarıkahya'nın önerisi de bu yönde: ‘‘Musul ve Kerkük'ü de içine alan Türkmen bölgesi otonomiye kavuşmalı. 2.5 milyon Türkmen'in yaşadığı bölgenin sınırları belirlenmeli, Kuzey Irak sadece Kürt bölgesi olamaz.’’
Türkmen Kurultayı'nda ‘‘Turan’’ mesajları
Irak Türkmen Cephesi, 20-22 Kasım'da düzenlediği ‘‘İkinci Türkmen Kurultayı’’na öğretim üyeleri ve 40 kadar gazetecinin de aralarında bulunduğu üç otobüs dolusu davetliyi Kuzey Irak'ın Erbil kentine taşıdı.
2. Türkmen Kurultayı'nda önce Kuran, ardından da Türkmen marşı okundu. Cephe'nin açıklamalarının hep MHP'nin yıllar önce terkettiği ‘‘Tanrı Türkü korusun ve yüceltsin’’ sloganıyla noktalanması dikkat çekiciydi.
Okunan ilk mesaj Başbakan Bülent Ecevit'e aitti. Ecevit, mesajında Irak'ın toprak bütünlüğünü vurguladı. En büyük alkışı MHP'li Devlet Bakanı Abdülhaluk Çay'ın ‘‘Erbil, Musul ve özellikle Kerkük'ü Türk yurdu’’ olarak adlandırdığı mesajı aldı: ‘‘M.Kemal Atatürk, 1923 yılında ‘Musul vilayeti Türkiye Cumhuriyeti devletinin hudud-ı milliyesi dahilindedir' demiştir.’’
Halbuki Atatürk, bu sözleri Lozan anlaşmasının imzalanmasından önce dile getirmiş; altı ay sonra anlaşma imzalanınca bir daha bu tezi savunmamıştı.