Oluşturulma Tarihi: Eylül 09, 2001 00:00
ÇALIŞMA Bakanlığı'yla ilgili yazılarımıza karşı gelen tepkilerin boyutunu anlatmaya gerek var mı? SSK ve Bağ-Kur'la ilgili bilinenler ve ortaya atılan iddialar, bu sayfalara sığmaz. ‘‘Yazdıklarınızın çoğunu yeni duyuyoruz, daha da karamsarlığa kapılıyoruz’’ diyenlere ne denir ki?..Sosyal güvenlik kurumlarının ehliyetsiz ellerde çıkmaza sürüklendiğini... İsrafın alabildiğine arttığını... İsraf projelerini... Akıl hocalarının marifetlerini, Bakan Yaşar Okuyan'ı nasıl yönlendirdiğini gibi inanılmaz şeyler dinledik.Eski bir bakanlık bürokratı, yazdıklarımızı vahim olarak niteleyerek bir tepkisini şöyle dile getirdi:‘‘Bakan, kendisine bağlı kurumlarda hırsızlık ve yolsuzlukları açıkça ifade ediyor. Doktor ve çalışanları suçluyor. Ne yazık ki, Tabip Odaları ve sağlık çalışanlarının sendikaları suspus... Bu kurumlarda çalışanların hepsi hırsız mı? Çoğunluğu değil tabii.. Doktorlar, en iyi eğitimi alan insanlar. Bu iddialara bulaşmadıklarına inananlar neden hukuki tepkilerini ortaya koymuyorlar? Aydın kesim demokratik tepkilerini ortaya koyamıyorsa esnaf, köylü, çiftçi ve çalışanlar, emeklilerin söyleyeceği bir şey olamaz.’’SSK hastanelerine ISO kalite belgesi konusundaki sorularımızla ilgili Ankara'dan arayan bir SSK doktoru, şu ayrıma dikkat çekti:‘‘Bakanın siyasi ilişkilerine bir şey diyemeyiz. Biz ISO belgesini yabancı firmadan değil, TSE'den alıyoruz. Kurumlarımızın kaliteye kavuşması için amatör ruhla çalışan insanlarız. Bakan bizi ilgilendirmiyor. Hep kötüler yok, iyiler de var. Kamu çalışanı diye bir kimliği yüceltmek isteyenleriz biz... Kamu çalışanı kimliğinin yıpratılmasını istemiyoruz. İnsanlarımızın motive edilmeye gereksinimleri var.’’Çok doğru ama şu siyasetçiler yok mu?Çalışma Bakanlığı Teftiş Kurulu'nan bir müfettiş, dünkü yazınızda yer alan 'Okuyan'ın müfettişi' ibaresine aşırı hassasiyet gösterdi, bu hassasiyeti öteki meslektaşlarının da taşıdığını bildirdi. ‘‘Biz bakanlık müfettişiyiz. Bakanın değil’’ diyen müfettişi, gösterdiği hassasiyetten dolayı kutlamak gerekiyor. Ama yazıda anlatılanları da, bu alınganlık içinde göz ardı etmemek gerekmiyor mu?Rapor sumen altıKÜTAHYA'nın Tavşanlı İlçesi'nden bir grup sağlık elemanı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'a sesleniyor:‘‘İlçemizin SSK Hastanesi Baştabibi Op. Dr. Kemal Asan'a, geçirdiği müfettiş soruşturmasında Atatürkçü-laik personel üzerinde baskı yaptığı, irticai faaliyet gösterdiği,
trafik kazası geçiren bir kişiye gereksiz yere prostat ameliyatı yaparak ölümüne neden olduğu ve kuruma 3.5 milyar lira zarar uğratması nedeniyle baştabiplikten alınması ve maaşından para kesme cezası verilmesi önerildi. Peki ama bunların hangisi yapıldı? Bu müfettiş böyle ciddi iddiaları içeren raporu boşuna mı yazdı? 'Böyle bir rapor olduğu halde görevimden alınmadım, artık bana bir şey olmaz' diye övünen başhekim şimdi terör estiriyor. Sizin bu müfettiş raporundan haberiniz oldu mu, yoksa orada birileri bu raporu sumen altı mı etti? Sayın Okuyan, ne diyorsunuz?’’Yücelen: Mafyayla mücadele sürecekİÇİŞLERİ Bakanı Rüştü Kazım Yücelen, ‘‘Sayın Yücelen hangi doğru’’ (7.9.2001) başlıklı yazımız üzerine telefonla arayarak teşekkür etti. Adana Emniyeti'ndeki atamaların 15.8.2001'de toplanan Merkez Yüksek Değerlendirme Kurulu kararı üzerine yapıldığını, 4. sınıf emniyet müdürü Salih Erkan Tarancı'nın özellikle Karadeniz'de yapılanmaya çalışan terör örgütlerine karşı bu konuda çok deneyimli olduğu için Ordu'ya; 1995 yılından beri Adana'da görev yapan Mehmet Avcı'nın ise, 4. sınıf emniyet müdürü rütbesinden 3. sınıf emniyet müdürü rütbesine terfi etmesi nedeniyle valiliğin talebi üzerine Trabzon'a atandıklarını belirtti. Yücelen, Tokat'ın Sulusaray İlçesi'ndeki örgüt hakkında verdiği kararın arkasında olduğunu, değil Adana'da hiçbir yerde polisin iç işleyişine karışmadığını, ‘‘Yapılan tayinlerle mafya ile mücadelenin bitmeyeceğini’’ söyledi. Bakan, yaz atamalarında fazla görev yeri değişikliği yapmadıklarını, daha çok bölge içi atamalarla yetindiklerini anlattı. ‘‘Adana ile ilgili spekülasyonların doğru olmadığını, genel atamalarda Emniyet Genel Müdürü Kemal Öner'in sağduyusuna güvendiğini, aynı şekilde yazıda adları geçen ANAP Adana Milletvekilleri M. Ali Bilici ile Musa Öztürk'ün hiçbir şekilde kendisinden bir talepte bulunmadıklarını; kaldı ki, Adana'daki polis teşkilatına güven duyduğunu’’ sözlerine ekledi.Milletvekili Bilici de, gönderdiği faksta, Adana'dan yapılan tayinlerle kardeşinin daha önce polisçe sorgulanmasının ilişkilendirilemeyeceğini söyleyerek, ‘‘Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, kardeşimle ilgili o tarihte gerçekleştirilen soruşturma DGM Savcısı'nın emri ile tamamen yasal bir çerçevede vuku bulmuştur. Benim milletvekilliğimi kullanarak asla müdahale etmediğim bu soruşturmadan kardeşim yüzünün akıyla çıkmıştır. Ayrıca sorgulama sırasında kardeşim, şube müdürüne husumet beslenebilecek işkence veya hakarete maruz kalmamıştır’’ dedi.Telefonla arayan milletvekili Musa Öztürk ise, Emniyet'e karşı var olduğu bilinen husumet cephesi içerisinde adının geçmesinden çok rahatsızlık duyduğunu belirterek şunları söyledi:‘‘Ben tayin edilen arkadaşları tanımam. Bu tip işlerle uğraşmam. Özal zihniyetinin temsilcisi olarak, hırsız ve militanla uğraşırım, varsa belgesini koyarsın teşkilattan atarsın. Beni bu husumet cephesi içerisinde göstermeniz çok rahatsız ediyor. Camia beni, ben camiayı tanırım. Kimse Musa Öztürk'ü bu tip işlerin içerisindeymiş gibi görmesin, göstermesin.’’Bakanın ve milletvekillerinin sözlerinin Adana'da kazan kaynatanlara ders olması gerekmiyor mu?Uyanık muhtarADANA'nın Seyhan İlçesi'nden Kubilay Gaspıralı, İçişleri, Bayındırlık bakanlıkları ile Adana Valiliği'ne sesleniyor: Pozantı'ya bağlı Belemedik Köyü heyelan nedeniyle boşaltıldı, yeni bir köy inşa edildi. Köyde oturmayan 24 hane burada oturuyormuş gibi gösterilerek oy bile kullandırıldı. Bu oylar sayesinde muhtar Nejdet Ay'a maaş bağlandı, daha da vahimi 100 dönüm yer iskána açtırıldı. Ve şimdi muhtar bu iskána açtığı yerleri bir bir parselleyip villa arsası olarak satıyor. Heyelan alanına nasıl olur da iskán verilir? Defalarca şikáyette bulunmama rağmen hiçbir işlem yapılmadı. Bu talancılara kim dur diyecek?Bağış vurgunuMİLLİ Eğitim Bakanlığı, okullarda bağış adı altında velilerden zorla para alınmamasını istiyor. Dinleyen var mı? Nezir Kırdar adlı okurumuz, ‘‘Ayda 300 milyon lira alan şoförden, kızının kaydı için 300 milyon isteniyor. Müdür insaflıymış; 300 milyona inmiş. Bakanın sözleri havada mı kalıyor?’’Kadıköy'den Nazire Şimşek başına gelenleri şöyle anlatıyor: ’Kozyatağı'nda oturuyorum. Oğlum, Şener Birsöz İlköğretim Okulu'ndan mezun oldu. Semtimiz itibari ile İntaş Lisesi'ne kaydını yaptırmam gerekliydi. Ama istemedim; Habire Yahşi Lisesi'ne kaydettirmek için müdür Ahmet Ersan Bey ile görüşmeye gittiğimde durumu arz ettim. Kendisine 250-300 milyon bağış teklifinde bulundum, ancak kendisi 2 milyardan aşağı oğlumun kaydını yapmayacağını tarafıma beni tersleyerek bildirdi. Bu durum beni çok rencide etti. Kadıköy'den bir okurumuz da, Acıbadem 60. Yıl İlöğretim Okulu'ndan, depreme dayanıklı sıra yaptırmak için 90 milyon lira istendiğini, İstanbul Milli Eğitim Müdürü Ömer Balıbey'in bundan haberdar olup olmadığını soruyor.Uyanık medyacıSELÜLİT ilacı ithal eden bir firmanın yetkilisi, tanıtım amacıyla ilacın
haber yapılması için bir TV kanalına telefonla teklifte bulunur. ‘‘Hayır biz, reklama dönük haber yapmıyoruz’’ yanıtını alınca bu sefer bir başka kanalı arar. Aradığı kanalın haber merkezindeki muhabir kendisini dinler, ‘‘Haberinizi yaparım ama bana hafta sonu K.... Otel'de çift yataklı yer ayırırsanız’’ cevabını verir. Haber yayınlanır, muhabir hafta sonu otelde kalır. İthalatçı firma da, 800 milyon tutan hesabı öder. Olayı bize anlatan gazetecinin sözleri suratlara tokat gibi çarpar:‘‘Dinlediğim bu olay çok gücüme gitti. Ben işsiz bir gazeteciyim, iş bulamıyorum. Gazetecilik bu kadar mı kirlenecekti?’’Utandık.SPORSEVERLERE... Milli maçlara kırmızı-beyaz giyinerek gidip desteklesek daha iyi olmaz mıEmin KURNAZ-ADANAPolisten kadın polise tokatAVCILAR'da yayınlanan 'Haber Manşet'in, ‘‘Bayan polise müdür tokatı’’ başlıklı haberin özeti şu: Belediyesi'nin düzenlediği Haluk Levent konserinde görevli polis memuresi Nazan Sarıbaşoğlu, bayılan bir bayanı kaldırmak isterken kepini düşürür. Bu arada Sarıbaşoğlu'nu kepsiz gören İlçe Emniyet Müdürü Demiray Çavdar, kendisini yanına çığırtır. Çavdar ‘‘Senin kepin nerede’’ diyerek hakaretler yağdırır. Polis memuresi, ‘‘Müdürüm bana halkın içinde hakaret edemezsiniz, suçum varsa hakkımda işlem yaparsınız’’ der. Sinirlenen Emniyet Müdürü, Sarıbaşoğlu'na iki tokat atar. Bayan polisin, havaalanında görevli polis eşi Mehmet Sarıboğlu da konserdedir. Olaya müdahale eder, ancak müdürün korumaları tarafından yakalanarak eşiyle beraber gözaltına alınır. Taraflar birbirlerinden şikayetçi olurlar. Olayın görgü tanığı üç bayanın emniyet müdürünün isteğiyle ifadesi alınır. Karakolda baskı gören tanıklar, Emniyet Müdürü Çavdar'ın lehine ifade vererek müdürün, bayan memura tokat atmadığını söylerler. Aynı tanıklar Avcılar Cumhuriyet Savcılığı'na verdikleri ifade de ‘‘Müdürün bayan polise tokat attığını, bunu karakolda söyledikleri halde baskı sonucu ifadelerinin değiştirildiğini’’ söylerler.Soruşturmanın selameti açısından her iki polis memuru da açığa alınır. Müdür hakkında ise bir işlem yapılmamış. Peki mesleğin daha baharında olan genç polis çiftinin hakkını kim savunacak?MESAJBİZLER Kalkınma Bankası'na bağlı Kalkınma Holding elemanlarıydık. TBMM KİT Komisyonu'nun aldığı karar uyarınca Kalkınma Holding 15.12.1999'da kapatıldı. Holdingde o tarihte çalışan yaklaşık 60 kişiydik. Kapatma kararı sonunda yalnızca garip, kimsesiz kişiler, tazminatları verilerek kapı önüne kondu. Siyasi gücü, torpili, çevresi olan 20 kadar kişi çeşitli bahanelerle çalışıyormuş gibi gösteriliyor. Yazık değil mi?ÇERKEZKÖY'de Narin Tekstil Fabrikası'nda çalışan 65 işçiyiz. Hiçbirimizin sigortası yok; bordromuz yok. Buranın sahibi bizi iki aydır köle gibi çalıştırıyor. Tekirdağ SSK Müdürlüğü'ne iki kez dilekçe yazıp durumumuzu anlattıksa da hiçbir yetkili bu fabrikayı denetlemedi. Bakan Yaşar Okuyan'ın bunlardan haberi olmalı.B.Y. ve arkadaşları-ÇERKEZKÖYBu devlet, hükümet; işçisi, memuru aç biilaç otururken uyuyor mu? Adana'da devlete ait Sümer Holding'e bağlı Aksantaş fabrikası, iki aydır maaş ödemiyor. Yetkililerin bundan haberi yok mu? Pazartesi günü okullar açılıyor. Ana-babalar, bırakın çocuklarını okula göndermeyi karınlarını bile doyuramıyorlar.C.A.-ADANAMUZCULAR ve muz ile ilgilenenler, Ziraat Yük. Müh. Bünyamin Kozak'ın 'Muş Yetiştiriciliği' kitabı için www.muz.gen.tr sitesine bakabilirler.
button