Güncelleme Tarihi:
Padişah Abdülhamit döneminde sarayın tiyatro üstadı Abdürrezzak Efendi, saraya gelen Fransız tiyatro kumpanyasının güzel oyuncusu Noyemi'ye gönlünü kaptırır. Lyonlu sarışın, son derece alımlı bir Fransız Ermenisi olan Noyemi, Abdülhamit'in icazetiyle Abdürrezzak Efendi ile 1895'te evlenir. Adını Zaliha olarak değiştiren Noyemi ile Abdürrezzak Efendi mutlu bir yaşam sürer. Çiftin ilk çocukları Feride Hanım, Yüzbaşı Osman Bey ile dünyaevine girer. 1933 yılında kızları Semra dünyaya gelir.
Genç kızlık döneminde Türk moda dünyasına damgasını vuran, pekçok ülkede devlet adamlarının karşısında podyuma çıkıp, otantik motifli muhteşem güzellikteki kıyafetleri beğeniye sunan Semra Karatosun, bir bölümünü yakınlarından dinlediği, bir bölümüne de tanık olduğu dönemi şöyle anlatıyor:
‘‘1915'lerde ninem Noyemi, annem Feride ile birlikte, İstanbul'da Enver Paşa'nın askerlerine kaput dikermiş. 'Soykırım yapıldı' denilen o günlerde, büyükannem, İstanbullu Ermeniler'le kiliselere gidip ibadet ediyormuş. Dinini değiştirmesi için baskı görmemiş. Annem Ermenice'yi, ut, kanun, piyano çalmayı o günlerde annesi ve onun Ermeni dostlarından öğrenmiş. Soykırım yapıldığı iddia edilen o günlerde her hafta bir Ermeni ailenin evinde toplanıp yemek yenip, müzik yapılırmış. Çocukluğumun büyük bölümü Rum ve Ermeniler'in yaşadığı Kadıköy'de geçti. Kürtler de vardı. Kimse kimsenin milliyeti, dini, ırkıyla ilgilenmez, birarada kardeşce yaşanırdı. Bu insanların hepsi son derece aydın, zevkli, nazik insanlardı.’’
Babası Osman Bey'in 1940'ta tifüsten yaşamını yitirdiğini belirten Semra Karatosun şöyle devam ediyor:
DEFİLENİN İLK MANKENİ
‘‘Annem, Notre Dame de Sion mezunuydu. Fransızca, Ermenice ve Rumca biliyordu. 1943'te annemin arkadaşı Refia Övüç, Beyoğlu Olgunlaşma Enstitüsü'nü kurdu, annem de idare amiri oldu. Burada 1 yıl, ardından da 5 yıl Moda Kız Sanat Okulu'nda okuyup mezun oldum. 1953'te Refia Övüç Cumhurbaşkanı Celal Bayar ile Başbakan Adnan Menderes'e giderek enstitüde üretilen Türk motifli eserlerin dünyaya tanıtılması için 'Olgunlaşmayı Tanıtma Defilesi' düzenlemeyi önerdi.’’
İstek kabul edilir. O tarihe kadar hiç defile düzenlenmemiştir. Celal Bayar, Lütfü Kırdar, Celal Yardımcı, Cihat Baban ve ailelerine ilk özel defileyi İsmet Paşa Kız Enstitüsü'nde düzenlerler.
‘‘Türkiye'nin bu ilk defilesinde ilk manken de ben oldum. Defile çok beğenildi, yurt dışında tanıtımı istendi. Spor Sergi Sarayı'ndaki halka açık defilenin ardından, tahsis edilen Tarsus gemisiyle Akdeniz ülkelerine hareket ettik. Yunanistan'da Pire, Atina ve Rodos'ta defile düzenlendi, Yunanistan'da Kral Paul ve eşi Frederika, Belgrad'da Tito ve eşi de izleyiciler ve bizi kutlayanlar arasındaydı. Fransa'da Marsilya, Paris, Nice, İtalya'da Milano, Napoli, Cenova, İspanya'da Barcelona, Las Palmas, Mayorka'daki defilelerimiz büyük ilgi gördü. Türk motiflerini modernize ederek meydana getirdiğimiz cepken, kaftan, üçetek gibi 100'ü aşkın eserimiz beğeniyle izlendi. Çok acemi olmamıza ve ilk kez böyle bir defile düzenlememize rağmen 2 ay süren bu gezimiz büyük başarı kazandı, gerek bizim, gerekse Avrupa basınında uzun süre yeraldı.’’
Bu gezide adı basında 'Modern Sindrella' olarak yer alan Semra Karatosun, Fransızlar'ın Elle Dergisi'nden fotomodellik teklif alır. Büyükelçi Numan Menemencioğlu'nun ısrarına rağmen çekinip teklifi kabul etmeyen Semra Karatosun, Avrupa dönüşü Beyoğlu'nda ilk atölyesini açar.
ROCKFELLER KUTLADI
Eski Türk motiflerini modernize eden, yeni modeller üreten Karatosun, Avrupa turnesinin başarısı nedeniyle Celal Bayar'ın emriyle Amerika turnesine çıkar. Washington, New York, Baltimore, Miami ve Küba'ya giden ekibi New York'ta ünlü sanayici Rockfeller, kulise kadar gelerek kutlar.
Amerika dönüşü İran Şahı için Ankara Devlet Opera binasında defileyi tekrarladıklarını, bu organizasyonda Ayten Gökçer ve Lale Belkıs'ın da mankenlik yaptığını belirten Karatosun, sözlerini şöyle sürdürüyor:
‘‘Ben bir yandan Hilton, Taksim Belediye, Küçük Sahne'deki defilelere katılıyor, bir yandan da atölyemde çalışıyordum. 1956'da Oxford mezunu, BBC'de görevli Turgut Kartal ile tanışıp evlendim. Eşim 1960'ta yaşama veda etti. 1962'de İlham Gencer'in Şişli'deki Çatı kulübündeki orkestrasında baterist olan ikinci eşim Sabahattin Karatosun ile evlendim. Eşim Max Gregor Orkestrası'ndan davet alınca bir aylığına Almanya'ya gittik. Bu gidişin dönüşü 24 yıl sürdü. Eşim Almanya'da restoranlar zinciri oluştururken, ben Bayern Coburg ve Köln'de açtığım atölyelerde stilistliğe devam ettim. Almanya'da doğan kızım Yonca, Köln Üniversitesi Ekonomi bölümünü bitirdi, halen Köln'deki Atom Enerji Merkezi İnsan Kaynakları Şefi olarak görev yapıyor. Diğer kızım Itır, Köln Güzel Sanatlar Akademisi resim- heykel bölümünü bitirdi, İstanbul'da yaşıyor. 1987'de Almanya'dan Türkiye'ye döndük. Bodrum'a yerleştik. Açtığım Otantik Moda atölyesinde mesleğimi sürdürüyorum.’’
KARDEŞCE YAŞADIK
‘‘Yıllarca 7 düvelin insanıyla birarada, kardeşçe yaşadık’’ diyen Semra Karatosun, ‘‘Bugün özellikle Fransız Ermenileri'nin ortaya attığı soykırım döneminde, başta benim Fransız Ermenisi olan büyükannem olmak üzere tüm Ermeniler hiçbir baskı altında kalmaksızın, dinlerinin, örf ve adetlerinin gerektiği şekilde yaşadı. Hiçbir Türk kendilerine yabancı gözüyle bakmadı, resmi kuruluşlarca baskı uygulanmadı. Türk askerinin Ermenilere soykırım uygulandığı iddia edilen yıllarda ninem gönüllü olarak askerlere kaput, çamaşır dikiyordu. Önemli olan Rumluk, Ermenilik değil insani vasıflardı. Bu yalanları çıkartanlarla bu iddiaları ciddiye almayıp gereken cevabı yıllarca vermeyenler utanmalıdır’’ diyor.