Oluşturulma Tarihi: Eylül 06, 2003 00:00
BUGÜN size yıllardır Londra'da yaşayan ve çalışma alanına ‘‘ırk ve cinsel ayrımcılığa karşı çalışmalar’’ giren İnsan Kaynakları konusunda uzman, 30 yıllık arkadaşım Atiye Gökmen'in bana yolladığı mektuptan bölümler takdim etmek istiyorum: * * *‘‘...Vaktim oldukça Hürriyet Gazetesi'ni internetten okuyorum, hasretimizi memleket haberlerini takip ederek gidermeye calışıyoruz.29 Ağustos'ta ‘Nikáhsız Kadına Doğum Yasak' başlıklı bir habere rastladım. Resmen içim kavruldu, belki bu uygulamanın nedeni basit bir bürokrasi yeteneksizliğidir ama olay bana Nijerya ve Suudi Arabistan gibi ülkelerdeki kadınların halini anımsattı. Hatırlarsın, Nijerya'da geçen sene bir kadını gayrimeşru çocuk ‘peydahlama' suçuyla taşlama yoluyla ölüme mahkûm etmişlerdi. Kafalar aynı!Neyse, şunları söylemek istedim: ‘Nikáhsız Kadına Doğum Yasak' başlığı ile çıkan haberi büyük şaşkınlık ve esefle okudum. Sağlık alanında kişilik haklarını medeni durumuna (evli olup olmadığına) göre değerlendiren bir sağlık sigortası sisteminin ülkemizde uygulanması çok acı. Bu yazıyı Londra'da tıp doktoru olarak çalışan oğluma gösterdim. Gereken bakımı alamayan hamile kadınları geri çevirmek zorunda kalan doktorların bu uygulamayı nasıl tıbbın etik kuralları ile bağdaştırabildiklerini merak ve endişe ile sordu... ...Bu (durumu) devletin sağlık kaynaklarının kısıtlı olması ile açıklamak mümkün değil.Umarım Doktor Bahar Kulu'nun bu esef verici ve çağdışı uygulamaya dikkatimizi çekmesinin nedeni ve amacı da bu konuda bir baskı grubu oluşturmak ve uygulamayı değiştirmek için hükümete başvuruları başlatmak içindir. * * *Bu uygulamanın sorumluları kimse derhal açıklanmalı ve uygulama bir an önce kaldırılmalıdır. Hepimize ve medyaya düşen görev budur....Ayrıca burada Türk bir arkadaşla konuşurken o hatırlattı... Hastaneler imam nikáhlı çiftleri de kabul etmiyor, resmi nikáh istiyorlarmış...’’Kayseri'ye dışarıdan gelin giden kız evlere sinen pastırma çemeni kokusundan çok rahatsız olduğu için evi üç gün üst üste sabunlu sularla yıkamış, temizlemiş.Üç gün sonra çemen kokusunun gittiğinden emin:- Çok şükür kokuyu hallettim!, deyince zamanında kendisi de başka bir şehirden Kayseri'ye gelin gelen kaynanası kalkmış, sarılıp gelini öpmüş:- Aramıza şimdi hoş geldin. Sonunda sen de çemen kokusuna alıştın, demiş.İnsanlık için yüz karası bu
haber bize garip bile gelmiyor ama ‘‘çemen kokusunu unutmuş’’ Türklerin feryadı böyle!* * *Bu haber her şeyden önce Türk Tıp Hayatı için bir an önce üzerine gidilmesi gereken bir konudur.Bürokrasinin emrine giren tıp etiği altından zor kalkacağımız bir milli ayıptır.
button