Güncelleme Tarihi:
Söz konusu tartışmanın tarafları gazetenin 160 yıllık tarihindeki ilk kadın yayın yönetmeni Jill Abramson ve yazı işlerini emanet ettiği sağ kolu Dean Baquet. Tartışmanın sebebiyse Times’ın haberlerinin yeteri kadar konuşulmaması, gürültü koparmaması. İddialara göre, Times çalışanlarının binada pek görmedikleri Abramson, gazetenin atıl halinden Baquet’i sorumlu tutuyor.
Normal şartlarda kol kırılıp yen içinde kalabilirdi ama geçen hafta Washington’ın en iyi haber veren sitelerinden Politico, gazetedeki rahatsızlığı su yüzüne çıkardı. Dylan Byers, Times’ın, ismini vermeyen 14 çalışanıyla konuşarak hazırladığı haberde gazetedeki gerginliğin adresi olarak Abramson’ı gösterdi. Meğerse ilk kadın genel yayın yönetmeni gazete içinde hiç sevilmiyormuş. Hatta nadiren katıldığı yazı işleri toplantılarında insanlara tepeden bakan, yer yer aşağılayan tavırları da çalışanları giderek huzursuz etmeye başlamış.
Abramson’ın ağır, vurguyu cümlenin son kelimesine kaydırdığı bir konuşma şekli var. Sırf bu bile dinleyeni tedirgin etmeye yetebilir aslında. Bu yüzden bazı çalışanlar onu soğuk, mesafeli, yer yer de tepeden bakan olarak tanımlıyor. Politico’daki yazıda aktarıldığına göre geçenlerde gazetenin internet sayfasında beğenmediği bir fotoğrafı kullanan editöre, “Hala burada neden durduğunu anlamıyorum” diye çıkışmış, “yerinde olsam gider o fotoğrafı değiştirirdim!”
Kimilerine göreyse New York Times yazı işlerindeki huzursuzluk erkek egemen medyanın bir kurban arayışının sonucu olarak sızdırıldı. Geçen hafta akşam saatlerinde Politico’da çıkan haber bir anda Amerikan medyasının koridorlarında en çok konuşulan konu haline geldi. Twitter’da ya da blog’larda bu konuda yorum yapmayan akademisyen, gazeteci, medya yorumcusu kalmadı gibi.
Herkesin birleştiği nokta şu: Eğer bir erkek yönetici olsaydı tepeden bakmak, alaycılık, toplantıya katılmamak, seyahate çıkmak gibi konularda bu denli sert eleştirilir miydi? Çalışanlardan biri, “Gazetede huzursuzluk had safhada ve bunun sorumlusu da Jill, gazeteyi sahipsiz bıraktı” diyor. Eleştirilerin ortak noktası ise New York Times ve genel olarak New York medyası içinde bir kliğin, bir kadının bu kadar yüksek bir pozisyonda görev yapmasını hâlâ sindiremedikleri yönünde.
Gazetenin ikinci adamı ve yazı işlerinin çok sevdiği Dean Baquet de patronunun öcüleştirilmesinden son derece rahatsız. Ancak aslında Politico’nun yaptığı malumun ilamından başka bir şey değil: New York medyasının en kötü saklanan sırrı Jill Abramson’ın soğukluğu ve sevilmediğiydi.
Ancak Abramson uzlaşmasız, katı, hatta zalim olsa da onun liderliğindeki gazete geçenlerde dört Pulitzer ödülü birden aldı. Bu gazetenin tarihindeki üçüncü en başarılı Pulitzer performansı. Gazetenin dört Pulitzer’inden biri “Snow Fall” başlıklı interaktif proje. Bir çığ düşmesini yazı, video ve grafiklerle anlatan bu proje sayesinde Times’ın web sitesine bir günde fazladan 3,5 milyon tekil izleyici geldi.
Peki buna rağmen ilk kadın yönetici gidici mi? Ayağını kaydırmak isteyenlere rağmen ayakta kalacak gibi gözüküyor. Abramson’a yıllar önce gazetenin önünde bir kamyon çarpmış, yürümeyecek hale gelmiş ama toparlanmıştı. Yakından tanıyanlar “Bu dedikodular da ne ki?” diyor.
Öte yandan Times’ın duvarlara atılan yumruklar ve yazı işlerindeki huzursuzluktan çok daha öte sorunları var. Gazete geçtiğimiz aylarda tekrar toplu tensikata başlayıp pek çok önemli isimle yolunu ayırdı. 2013’ün ilk çeyreğinde açıkladıkları bilançoya göre ilan oranları geçtiğimiz seneye kıyasla gazetede yüzde 13, dijitalde yüzde 4 gerilemiş durumda. Dijital ilanların gazetenin gelirinin yüzde 24,3’ünü oluşturduğu unutulmasın. Tirajlar geçen seneye oranla yüzde 8,2 artsa da gazete hala çok masraflı. İlk başta dijital abonelik sistemi başarılı sonuçlar verdi ama şimdi tıkandı. Gazete videolarda şifreyi kaldırıyor, bazı blog’ları kapatıp gazetenin sayfalarına entegre ediyor. Jill Abramson’ın dijital yayıncılıkla yazı işlerini birleştiren politikasında da belli sallantılar söz konusu.
Kısacası, dünya medyasının tepesinde de kimseye huzur yok.