Güncelleme Tarihi:
New York Üniversitesi, Türkiye'nin BM Daimi Temsilciliği ve Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) tarafından New York'ta “Türkiye mi yoksa AB mi dönüm noktasında?” konulu panel düzenlendi. Panelde, Türkiye'nin AB'ye üyeliği ve bunun sonuçları, Avrupa'nın ve AB'nin ”Hristiyan kimliği” tartışmaları ve AB'nin Türkiye'nin üyeliğine hazır olup olmadığı tartışıldı.
Türkiye'nin BM Daimi Temsilcisi Büyükelçi İlkin, Osmanlı İmparatorluğu döneminden beri Türkiye'nin hep Batı'ya baktığını, Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyetinin de batılılaşma, modernleşme ve laiklik kavramlarına özel önem verdiğini anlattı.
İlkin, Türkiye'nin öteden beri Avrupa'da yer aldığını belirterek, Osmanlı İmparatorluğu'nu dahil etmeden Avrupa tarihinden bahsetmenin yanlış olacağını vurguladı. Laiklik ilkesinin Türkiye'de 85 yıldır geçerli olduğunu ve ülke tarafından benimsendiğini anlatan İlkin, “Türkiye AB üyesi olsa da olmasa da laiklik Türkiye'nin yol gösterici ilkesi olmaya devam edecek” dedi.
Büyükelçi İlkin, AB'nin de laik bir Türkiye'yi üyeliğe kabul etmesini beklemenin doğal olduğunu ifade ederek, Türkiye'nin demokrasinin, Müslümanlığın ve laikliğin bir arada bulunduğu örnek ülke olduğunu ifade etti.
İlkin, “Ancak Türkiye'nin model ülke olarak sistemini kimseye dayatmak gibi bir amacı hiçbir zaman olmamıştır” diye konuştu.
HAYAL KRIKLIĞI
İlkin, Türkiye'nin AB'ye üye olamaması gibi talihsiz bir durumda bile bölgesinde gelişen, istikrarlı, laik ve demokratik bir ülke olarak yoluna devam edeceğini belirtti.
Baki İlkin, “Ev ödevimizi yerine getirdiğimizde AB'ye kabul edilmemiz gerekir. Eğer dışarıda bırakılırsak bu AB için de üzücü olacaktır, çünkü o takdirde laik olduğu halde Müslüman nüfusa sahip bir ülkeyi kabul etmemiş duruma düşecek” diye konuştu. İlkin, Türkiye'nin AB'ye kabul edilmemesi durumunda başta kendisi olmak üzere Türk halkının çoğunluğunun hayal kırıklığı yaşayacağını dile getirdi.
İlkin, Türkiye'nin üyeliği durumunda AB ülkelerine çalışmaya gidecek Türk işçileriyle ilgili bir soru üzerine, aynı kaygıların Portekiz, İspanya ve Polonya'nın AB'ye üyeliği sırasında gündeme geldiğini hatırlattı. İlkin, söz konusu ülkelerin işçilerinin bazılarının daha sonra ülkelerine döndüğünü belirterek, Türkiye'nin üyeliği çerçevesinde “serbest dolaşım ilkesine” belirli bir zaman için bazı kısıtlamaların getirileceğini söyledi.
KIBRIS
Türkiye'nin AB üyeliği kapsamında Kıbrıs ile ilgili bir soruya ise İlkin, bu meselenin Türkiye ile Rumlar arasında değil, adadaki iki toplum arasında uzlaşma yoluyla çözülmesi gerektiğini bildirdi. Rumların yıllarca sanki Kıbrıs'lı Türkler sorunun çözümüne karşıymış gibi bir hava yaratmaya çalıştığını, ancak 2004 yılında yapılan referandumda Rumların Annan Planı'nı reddetmeleriyle bunun doğru olmadığının görüldüğünü vurgulayan İlkin, buna rağmen Rumların AB'ye alındıklarını söyledi.
301
İlkin, AB ülkelerinin Güney Kıbrıs yönetimini adadaki Türk tarafıyla anlaşmaya razı etmeleri gereğinin altını çizdi.
Büyükelçi İlkin, Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 301. maddesiyle ilgili bir soruya verdiği yanıtta, "Türkiye'de son yıllarda muazzam oranda yasal reform yapıldığını, büyük ilerlemeler kaydedildiğini" belirtti. İlkin, 301. maddeye dayanarak savcıların açtıkları davalarda kimsenin ceza almadığını hatırlattı.
İlkin, “İfade özgürlüğünden yanayız, ama bu ilke, dünyadaki her ülke için geçerli olmalı. Eğer (Ermeni iddialarıyla ilgili olarak) Türkler bir ülkede özgürce fikirlerini ifade edemiyorlarsa o zaman ifade özgürlüğünden söz edilebilir mi?” diye konuştu ve dinleyicilerden alkış aldı.
"İMTİYAZLI ORTAKLIK"
Türkiye'de AB üyeliğine verilen desteğin düştüğünün belirtilmesi üzerine ise İlkin, “Bu desteği canlandırmak yalnızca Türk hükümetinin işi değildir, bu iki tarafın da (Türkiye-AB) görevidir. Türkiye'de (üyelikle ilgili süreçte) bir hayalkırıklığı olduğu doğrudur, Avrupa ülkelerinin liderleri Türkiye ile ilgili olarak ne söyleyip ne söylemediklerine ve bir şey söylerken nasıl konuştuklarına dikkat etmeliler, küçültücü ifadeler kullanmamalılar” diye konuştu.
İlkin, “imtiyazlı ortaklık” ile ilgili bir soruyu ise “Hiçbir Türk hükümeti AB içinde ikinci sınıf vatandaş olmayı kabul etmez” şeklinde yanıtladı.
Bir başka soru üzerine İlkin, Türkiye'nin AB'ye girmesi durumunda bunun ülkede yaşayan herkes için yararlı olacağını, girmemesi durumunda ise bunun herkes için bir kayıp olacağını belirterek, Türkiye'de etnik ayrımcılık yapılmadığını vurguladı.
TÜSİAD TEMSİLCİSİ
TÜSİAD'ın Brüksel Temsilcisi Bahadır Kaleağası ise konuşmasında Türkiye'nin AB'ye üyeliğinin AB'ye siyasi ve ekonomik açıdan pek çok yarar getireceğini anlatarak, çok sayıda Avrupalı liderin Türkiye'nin AB üyeliğini desteklediğini söyledi. Türkiye ile AB arasındaki gümrük birliğinin çok iyi işlediğini, Türk şirketlerinin rekabet gücünün son derece yüksek olduğunu ifade eden Kaleağası, Türkiye'nin koşullarının üyeliğe alınacağı zaman şu anki koşullarından çok daha iyi olacağını dile getirdi.
Kaleağası, Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın “Türkiye AB'ye üye olursa AB, dünya devleri ile yarışabilir hale gelecek, AB'nin küresel lider olabilmesi için Türkiye'ye ihtiyacı var” şeklindeki sözlerinin çok doğru olduğunu da belirtti.
AB KOMİSYONU TEMSİLCİSİ
Avrupa Komisyonu'nun BM temsilcisi Fernando Valenzuela da Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecinin “zor ve uzun” olacağını düşündüğünü kaydederek, “Aslında Türkiye'nin AB üyeliği konusunda Türkiye'den çok AB bir dönüm noktasında” diye konuştu.
Türkiye'nin üyeliğiyle ilgili olarak Avrupa'da bazı kesimlerde tereddütler bulunduğunu söyleyen Valenzuela, “Türkiye'nin üyeliğiyle ilgili bazı tereddütler dile getiriliyor, bunlar ülkenin büyüklüğü, ekonomik durumu, kültürel ve dini açıdan farklı olması gibi nedenler. Ancak bu özellikler Türkiye'nin AB ile ilişkisinde bir avantaj olarak kullanılabilir” dedi.
Türkiye'nin Müslüman nüfusa sahip bir ülke olmasının sorun teşkil etmemesi gerektiğini belirten Valenzuela, “İspanya AB'ye girmek istediğinde de (İspanya'nın kültürü farklı) dediler, ama 1986 yılından beri AB'nin üyesiyiz” ifadesini kullandı. Valenzuela, dini açıdan farklılığın Türkiye'nin AB üyeliğinde etkili bir unsur olmaması gerektiğini belirtti.
DİĞER KONUŞMACILAR
Tarihçi Tony Judt ise AB'nin Türkiye'yi kabul etmemesi durumunda büyük bir hata yapacağını ifade ederek, bu durumda AB'nin Orta Doğu'da, Kafkaslar'da, Orta Asya'da büyük bir aktör olma şansını kaybedeceğini söyledi.
Judt, AB'nin ve Avrupa'nın kendi kimliğiyle ilgili sorunlar yaşamakta olduğunu da kaydederek, Avrupa'da geniş ufka sahip siyasetçi sayısının azaldığına dikkat çekti.
Dış İlişkiler Konseyi'nden Steven Cook ise Türkiye'nin AB üyeliğinin Müslüman dünya üzerinde etkisi olacağını belirterek, “Türkiye'nin kabulü Batı ve Müslüman dünyası arasındaki ilişkilerde olumlu rol oynayacak. Türkiye'nin reddi ise bu ilişkilerde daha çok sorun çıkaracak. Türkiye'nin AB'ye alınmayışının resmi olarak açıklanacak nedeni ne olursa olsun Müslüman dünyası için bu neden tamamen kültürel ve dini olarak algılanacak. Türkiye'nin reddi Müslüman dünyası için medeniyetler çatışmasını bir kez daha teyit edecek. O yüzden AB liderleri Türkiye ile ilgili kararını doğru vermeli” dedi.