Güncelleme Tarihi:
DİYARBAKIR'da nevruz kutlamalarına İmralı Cezaevi'nden mesaj gönderen Abdullah Öcalan, geçen yılki nevruzdan bugüne kadar yaşanan güncel somut durumun, çatallaşmaya başlayan bu yol ayrımını ifade ettiğini söyledi. Öcalan, "Bütün ara yollar ve geçici biçimler artık miyadını doldurmuştur. Şu ana kadar yürütülen bir diyalog süreciydi ve önemliydi. Bu süreçte iki taraf da birbirlerinin iyi niyetini, gerçekçiliğini, yeterliliğini test etmiştir. Diyaloğ süreçleri bağlayıcılık içermezler. Bundan dolayı da kalıcı bir barış için yeterli güvence oluşturamazlar. Gelinen noktada müzakere sistematiği için yasal bir çerçeve kaçınılmaz olmuştur" dedi.
Diyarbakır'da BDP öncülüğünde bu yıl 'Özgür önderlik, özgür Kürdistan' teması ile düzenlediği nevruz kutlamaları merkez Bağlar İlçesi'ndeki Nevruz Parkı'nda sabahın erken saatlerinde başladı. Diyarbakır Emniyeti'nin güvenlik önlemleri için 5 bin personeli görevlendiği ve kent üzerinde sürekli bir polis helikopterinin uçuş yaptığı kutlamalara katılmak için Diyarbakır'ın yanı sıra çevre il ve ilçelerden de vatandaşlar kente akın etti. Sıkı güvenlik önlemlerinin alındığı nevruz alanına girenler üst aramasından geçirilerek alındı.
700 BİN KİŞİ KATILDI
Nevruz alanında yaklaşık 700 bin kişinin katılımla yapılan kutlamalar, Kürt marşı olan Ey Rakip'in okunmasıyla başladı. Alana üzerinde Öcalan'ın fotoğrafları bulunan., 'İsyanların en son ifadesidir nevruz', 'Ya müzakere, ya savaş', 'Önderliksiz bir 21 Mart'ta tahammül kalmadı', 'Gençlik önderlikle özgürdür', 'Rojava devrimi Tüm Ortadoğu'nun devrimidir', 'PKK nevruz ve dirilişin partisidir' yazılı pankartları ile PKK, KCK ile Suriye'deki YPG'nın flamaları asıldı. Öcalan'ın özgürlüğü için sloganların atıldığı alandaki kutlamalara Cuma namazı nedeniyle 45 dakika ara verildi. Alandaki bazı katılımcıların üzerine, 'Kürdistan' yazılı tişörtler giydiği görüldü. Ekinliklerde Karadenizli Karmate grubu konser verdi.
350 GAZETECİ İZLEDİ
Diyarbakır'daki nevruz kutlamalarına Irak Devlet Başkanı Celal Talabani'nin eşi Hero Talabani, PYD Başkan Yardımcısı Asya Abdullah, BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, başta olmak üzere milletvekilleri, belediye başkanları ile yurt içi ve dışından gelen konuklar katıldı. Bu yıl nevruzu yurt içi ve dışından da 350'yi aşkın gazeteci de izledi.
AHMET TÜRK: BAŞKAN ÖZGÜRLEŞECEKTİR
İlk konuşmayı yapan Mardin Bağımsız Milletvekili Ahmet Türk, bugünün Kürtlerin özgürlük günü olduğunu söyleyerek, "Bu yeni ve farklı bir bahardır. Kürtlerin baharıdır. Sayın Abdullah Öcalan'ın baharıdır. Sizlerin çalışmasıyla, mücadelesiyle, Kürtlerin başkanı özgürleşecektir ve bu alanda sizlerle görüşlerini dile getirecektir. 30 Mart'ta önümüzde bir seçim vardır. Bu seçim bir bölge seçimi değildir, bir referandumdur. Seferberlik ruhuyla çalışmalıyız bu seçimlerde. Kürtlerin sesini bütün dünyaya duyurmalıyız. Kürtler birliklerini genişletmelidir. Öcalan özgürleşmeden barış ve huzur olmaz" dedi.
BAYIK'IN GÖRÜNTÜLÜ MESAJI
Alanda KCK Başkanı Cemil Bayık'ın görüntülü konuşması izlettirildi. Bayık, Öcalan'ın geçen yılki nevruzda tarihsel bir adım attığını ancak Ak Parti hükümeti ve devletin müzakereye yanaşmadığını söyledi. Bayık, şöyle dedi:
"Sorunun çözülmesini istemedi. Kandırmaca yoluna gitmek istediler. Her şeyi seçimlere kurban etmeye çalıştılar. Apo'nun tek taraflı attığı adımı boşa çıkarmak istediler. Çünkü hiçbir zaman Kürtlerin hakları kabul edilmedi, Kürt sorunu kabul edilmedi ve mesele siyasi olarak ele alınmadı. Onlar yine Kürtleri kandırabileceklerini sandı, asimilasyonu yine öne çıkarabileceklerini sandı. Ancak herkes bilsin ki o dönemler geçti. Kimse artık Kürtleri yok edemez asimilasyona maruz tutamaz. Kürtler ve bütün hakları artık kabul edilmelidir. Süreç tıkanırsa ve neticesiz kalırsa bugün Türkiye'de büyük bir kriz vardır o kriz bu doğru etrafındadır. Eğer sorun Apo'nun dedikleri doğrultusunda çözülseydi bu krizler de çıkmazdı. Maalesef Türkiye Apo'nun 2013 yılındaki manifestosuna sahip çıkmadı. Eğer herkes Apo gibi sorumluluğunu bilseydi bu süreç başarıya ulaşacaktı, Kürt sorunu çözülecekti. Bugün Türkiye'nin durumu ve bu kriz de yaşanmasdı. Eğer Türkiye'de demokrasi öne çıkmaz ve Kürt sorunu çözülmezse burada AKP hükümetinin sorumluluğu yüksektir. Çünkü hükümet hiçbir zaman çözümü esas almadı. Bu Nevruz'da biz yine umutluyuz. Türkiyenin ve Kürt sorunun çözümü başkan Apo'dan geçer. Başkan Apo ve KCK tutukluları derhal serbest bırakılmalıdır. Artık bunun vakti geldi ve geçmiştir. Başkan Apo'nun özgürlüğü sağlanmaya kadar Türkiye'de demokrasi oluşmaya kadar ve Kürt sorunu çözülmezse bu sorun daha da artacaktır. Türkiye'nin bölünmesini istemiyorlarsa, zihniyetlerini değiştirsinler ve Kürt sorunun çözsünler ve başkan Apo'nun özgürleşmesini sağlamalıdırlar."
ÖCALAN'IN MESAJI
İmralı Adası'nda çarptırıldığı ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasını çeken Abdullah Öcalan'ın gönderdiği mesajı BDP Grup Başkan Vekili Pervin Buldan Kürtçe, HDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ise Türkçe okudu. Öcalan, mesajında şunları söyledi:
"Yüreği Nevruz ateşiyle barış ve özgürlük için tutuşan bütün dostlar merhaba. Medeniyetlerin beşiği olan Mezopotamya'da görkemli Nevruz ateşini bir uyanış ve demokrasi şölenine dönüştüren halkımızı selamlıyorum. Sizlerin şahsında ülkemin bütün gençlerine ve kadınlarına sevgilerimi gönderiyorum.
Yüreğinde barışa bir yer açan, sesimize kulak veren herkesi, tüm Türkiye'yi asırların dayanışma ruhuyla bir olmaya çağırıyorum. Dünya medeniyetler tarihine beşiklik etmiş, kardeş Ortadoğu ve Asya halklarının da bayramını kutluyorum. Hepinize yürek dolusu selamlarımı gönderiyorum. Merhaba. Bizler gencecik fidanları, canları, aşkları, emekleri kül eden savaş ateşini, yine böyle bir günde, geçtiğimiz Nevruz'da söndürmüş ve barış için büyük bir dirilişin meşalesini yakmıştık."
YASAL BİR ÇERÇEVE KAÇINILMAZ OLDU
Öcalan, 'Sevgili Türk halkı' diyerek sürdürdüğü mesajında şöyle dedi:
"Tarih bize göstermiştir ki eğer kararlı bir barış önderliği sergilenmezse tarihsel sorunlar bildiğini okur ve genellikle çok kayıplı dönüşümlerle cevaplarını üretirler. Önümüzde en yakıcı bir şekilde cevap bekleyen şey, birbirini tekrarlayan darbelerle mi, yoksa tam ve radikal bir demokrasiyle mi yola devam edeceğimiz sorusudur. Son Nevruz'dan bugüne yaşadığımız güncel somut durum tam da çatallaşmaya başlayan bu yol ayrımını ifade etmektedir. Ya son 200 yıllık kapitalist moderniteye dayalı komplocu-darbeci rejim kendini yeniden restore ederek sürdürecektir ya da tarihsel rotasına oturtulmuş Türk-Kürt ilişkileri en kapsamlı demokratik reformlardan geçerek demokratik anayasal bir rejimle komplocu-darbeci mekanizmaları parçalayarak çözümlenecektir. Bütün ara yollar ve geçici biçimler artık miyadını doldurmuştur. Şu ana kadar yürütülen bir diyaloğ süreciydi ve önemliydi. Bu süreçte iki taraf da birbirlerinin iyi niyetini, gerçekçiliğini, yeterliliğini test etmiştir. Bu testten hükümetin ağırdan alma, tek taraflı yürütme, yasal temelden kaçınma ve uzatma tutumuna rağmen iki taraf da barış arayışından kararlılıkla çıkmıştır. Gelgelelim diyaloğ süreçleri önemli olmakla birlikte bir bağlayıcılık içermezler. Bundan dolayı da kalıcı bir barış için yeterli güvence oluşturamazlar. Gelinen noktada müzakere sistematiği için yasal bir çerçeve kaçınılmaz olmuştur. Barış savaştan daha zordur, ama her savaşın da mutlaka bir barışı vardır. Biz direnirken korkmadık, barışırken de korkmayacağız. Bizim direnişimiz, kardeş halklara karşı değil, hegemonik karakterli, yok sayan, imha eden, inkar eden zulüm düzenine karşı olmuştur. Dolayısıyla barışımız da hükümetler ya da devletler için değil, bu toprakların binlerce yıllık kadim değerlerini özümseyen, dünya kültürel mirasının eşsiz hazırlayıcısı olan Anadolu, Kürdistan ve Mezopotamya halkları içindir. Hükümet ve devlet bu gerçekliğe uygun bir ciddiyet geliştirmekle yükümlüdür."
ULUSLARARASI KOMPLOLARA DİKKAT
Öcalan, mesajının son bölümünde şöyle dedi:
"Bizim büyük barış yolculuğumuz Oslo'dan Paris'e, Gever'den Lice'ye, KCK operasyonlarından hasta tutsaklarımıza dönük zalim tutuma varana değin bir çok saldırıya maruz kalmıştır. İşte bütün bu kirli oyunları bozan, uluslararası gladyo hakimiyetini sarsan ve boşa çıkaracak olan da bu harekettir, yani sizlersiniz. Bütün bölgedeki vesayet düzenlerinin etkisizleştirilmesinde bizim yürüttüğümüz mücadelenin çok büyük bir payı vardır. Türlü biçimlere bürünerek karşımıza çıkan uluslarası komplolara karşı yeterli dikkati göstermek tarihsel sorumluluğumuzdur. Öte yandan sorumlu bir dil ve üslup bir çok ırkçı psikolojik harp metodlarını boşa çıkaracağı gibi büyük barışımızın da temel karakteri olacaktır.
Bu barış, başta Rojava olmak üzere tüm bölgede ancak demokratik anayasal çözümlerle pekişecektir.
Kadınlar, biriktirdikleri büyük özgürlük ve eşitlik potansiyelinin yanında, demokratik toplumsal gelişmeye ekledikleri yeni etik ve estetik değerlerle bu barışın asıl taşıyıcısı olacaklardır. Hareketimiz bir gençlik hareketi olarak başlamış ve hep genç kalmıştır. Bu barışa yönelik saldırılara ve provokasyonlara karşı, barışın yılmaz savunucuları da yine gençlik olacaktır. Başta Avrupa olmak üzere dünyanın dört bir yanına savrulmuş göçmen halkımız, dünyaya barışı ve onurlu özgür yaşamı haykıran sesimiz olacaklardır.
Umudun tükenmeye yüz tuttuğu her yerde eşsiz, emsalsiz iradeleriyle hayatını, sağlığını ve özgürlüğünü, gözünü kırpmadan veren bütün yoldaşlarımız,temel dayanağımız olacaklardır. Irkçı, ayrımcı, üsttenci ve kan kokan nefret söylemlerine karşı, bin yıllık kardeşlik serüvenimizle Türkiye halkları en etkili cevap olacaklardır. Bütün inançların, halkların, kültürlerin ve emeğin kendisini özgür hissedeceği bir özgür ve tam demokratik ülkeye olan inancımla ve en devrimci duygularımla hepinizi selamlıyorum. Kendini çağına ve insanlığa karşı sorumlu sayan herkesi büyük barışımızın yapı taşı olmaya çağırıyorum.
Selam olsun halkların kardeşliği için sorumluluk üstlenenlere. Yaşasın nevruz. Yaşasın halkların kardeşliği.
Ramazan YAVUZ- Felat BOZARSLAN- Canan ALTINTAŞ- Serdar SUNAR/DİYARBAKIR,(DHA)