Oluşturulma Tarihi: Mart 22, 2005 00:00
PAZAR günü ve dün Türkiye’nin dört bir yanında ‘nevruz kutlamaları’ yapıldı. Abdullah Öcalan posterleri açıldı. Bu şahıs için övgü dolu sloganlar atıldı.Leyla Zana ve saz arkadaşları, medyanın önünde güzel pozlar verip bu şahsın kız kardeşinin elini öptüler. DEHAP isimli partinin genel başkanı miting kürsüsünde ‘Sayın Öcalan’ diye haykırıyordu. Bunlar artık suç değil. AKP iktidarı tarafından çıkarılan AB yasaları uyarınca Apo posterleri açmak, onun lehine sloganlar atmak suç olmaktan çıkarıldı. Türk milleti bunları yiyip yutmakla, hazmetmekle yükümlü. Yapacak bir şey kalmadı. Bu eseri (!) sırf AB’ye yaranmak için yaratanlar kına yaksın. Dahası, yine AB’nin istemi ve baskısıyla çok yakında ‘Sayın Öcalan’ı yeniden yargılamaya hazırlanıyoruz. * * *Şimdi işin bir başka boyutuna gelelim ve Türkiye’de Kürtçü takımın bazı beyinleri nasıl yıkadığını, olayların nerelere sürüklenmek istendiğini somut bir biçimde görelim. Bu çok daha vahim ve utanç verici. Pazar günü düzenlenen Nevruz gösterilerinde Mardin’de Türk bayrağını indirmeye yeltendiler. Mersin gösterilerinde birileri ellerindeki Türk bayrağını ayakları altında çiğnemeye çalıştı. Bunların peşine takılan bir sivil polis bayrağı ellerinden aldı. Polis haklı olarak ateş püskürüyordu. Bayrağı çiğnemeye kalkışanlar doğal olarak yakalanmadı! Bıraktılar gitti! Niçin?..Çünkü polis artık korkuyor. En ufak bir sertlik sergilediği takdirde açığa alınacağını, görevinden uzaklaştırılacağını, çoluk çocuğu ile birlikte aç kaldığında hiç kimsenin umursamayacağını çok iyi biliyor.Eser sahipleri, yarattıkları bu tablolarla da gurur duysunlar! * * *Sakın ola ki hiç kimse bu olanları hafife almaya, bireysel bir olaydır diyerek küçümsemeye çalışmasın. Bu gibi işler böyle başlatılır. Önce ufaktan denemeler yapılır. Bir bakarsınız bundan sonraki haftalarda ya da Nevruz günlerinde onlarca, yüzlerce Türk bayrağını ayaklar altında çiğnenirken, yakılırken görürüz. Sonra giderek alışmaya başlarız! Zaten yapılmak istenen de bu.Bunlar birer uyarıdır ama anlayana! Anlamak isteyene! Bu ülkenin ekmeğini yiyen belli bir Kürtçü kesimin nasıl ihanet içinde olduğunu, Türkiye Cumhuriyeti’ne nasıl kin ve nefret duyduğunu şimdi daha net bir biçimde görüyoruz. Ama milyonlarca insanımızın bireysel ve örgütsüz tepkisi dışında hiçbir yetkili kişi ve kuruluştan inandırıcı bir tepki yok. Şu yapılanların üzerine giden bir tek parti, örgüt, devlet kurumu yok. Türkiye’yi yönetenleri göstermelik sözleri dışında biraz daha ciddi ve duyarlı olmaya davet ediyorum. Eğer bunu yapamıyorlarsa, hiç değilse Türk bayrağına saygı gösterme adına (göstermelik bile olsa) bir tepki vermelerini rica ediyorum.HOCAM! BAŞBAKAN Çanakkale’de. Genelkurmay Başkanı da Çanakkale’de. Başbakan Genelkurmay Başkanı’na hitap ediyor: ‘Hocam!’Böyle bir hitap tarzına, hem de medyanın ve herkesin önünde ilk kez tanık oluyoruz. Kim kime ‘hocam’ der? Sizin öğretmeninizdir, hocanızdır. Ya da mesleği gerçekten hocalıktır. Özkök öğretmen değil. Recep Tayyip Erdoğan’ın hocası hiç değil. Camideki hocaya, imama ya da tarikat şeyhinize de ‘Hocam’ diye hitap edilir. Başbakan, Genelkurmay Başkanı’na durup dururken herkesin içinde ‘Hocam’ diyorsa elbette bir bildiği vardır. Bence ya imam veya tarikat şeyhi ile karıştırıp dil sürçmesi sonucu söylemiştir, ya da Genelkurmay Başkanımızı kendisine çok yakın gördüğü içindir. Hangisi olduğunu bizim bilmemiz elbette mümkün değildir!
button