A.A.
Oluşturulma Tarihi: Aralık 02, 2011 19:25
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, kamuoyunda “Neşter-1” olarak bilinen, sosyal güvenlik kurumlarına kardiyoloji malzemesi alım-satımında yolsuzluk iddialarına ilişkin olarak açılan ve Yargıtayın kısmen onama ve kısmen bozma kararının ardından bazı sanıklar hakkında tekrar görülen davada, 6 sanığı 3 yıl 10 ay 20 gün ile 11 yıl 8 ay arasında değişen sürelerle hapis cezasına çarptırdı.
Mahkeme, bazı sanıkların kimi suçlardan beraatına hükmederken, kimi sanıklar hakkında çeşitli suçlamalardan açılan kamu davasının ise zaman aşımı süresinin dolması nedeniyle düşürülmesine karar verdi.
Karar duruşmasına, tutuksuz 9 sanık ve avukatları ile müşteki SGK'nın avukatı katıldı.
Duruşmada, SGK Avukatı Ender İhtiyar, sanıkların eylemlerine uyan yasa maddeleri gereği cezalandırılmasını isterken, esas hakkındaki savunmasını yapmayan sanıklar, savunmalarını yaptılar.
Sanık Ender Örnek'in avukatı Sedat Vural ise duruşmada usulü itirazlarda bulundu.
Mahkeme heyeti ile Cumhuriyet Savcısının “sırt sırta” oturduğunu kaydeden Vural, bunun, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “adil yargılanma hakkına” ilişkin maddesinin ihlali anlamına geldiğini söyledi.
Bunun üzerine Başkan Dündar Örsdemir, gülerek, “Ne yapayım? Savcıyı aşağı mı indireyim?” dedi.
“Avukatları da oraya yükseltin” diye espri yapan Vural, Adalet Bakanlığına yazı yazılarak, iddia makamının kürsüden ayrılmasını talep etti.
CMK'nın 250, 251 ve 252'inci maddelerinin Anayasa'ya aykırılığı iddiasında bulunan Vural, bu maddelerin iptali için Anayasa Mahkemesi'ne taşınmasını istedi.
Davaya konu suçlamalar döneminde görev yapan bakan ve bürokratlar hakkında daha önce bulunulan suç duyurusunun takipsizlik kararıyla sonuçlandığını anımsatan Vural, “Halbuki mahkeme üst düzey yöneticiler hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. Bu nedenle bu kişiler hakkında yeniden suç duyurusunda bulunulmasını istiyorum” dedi.
Cumhuriyet Savcısı Kubilay Taştan, taleplerin, dosyanın sonucunu etkileyecek nitelikte olmaması nedeniyle reddini istedi.
Mahkeme heyeti, “savcının kürsüdeki yerinin, idari bir konu olması ve mahkemenin yetkisi dahilinde bulunmaması”, “Anayasa'ya aykırılık iddiasının Anayasa'nın 152. maddesi gereğince ciddi görülmemesi”, “SSK'nın bağlı bulunduğu bakan ve bürokratlar hakkında daha önce suç duyurusunda bulunulmuş olması ve ilgililer hakkında sanık ve avukatlarının her zaman suç duyurusunda bulunabileceği” gerekçeleriyle bu talepleri reddetti.
Daha sonra son sözleri dinlenen sanıklar ve avukatları, bir kez daha beraat talebinde bulundu.
Mahkeme heyetinin müzakeresinin ardından karar açıklandı.
Hüküm
Buna göre, “suç örgütüne yardım etmek” suçlamasıyla 765 sayılı TCK'nın ilgili hükümleri uyarınca yargılanan Yılmaz Kenan Ömürlü, Mehmet Oğuz, Hakan Adanalı, Levent Yıldıran, Derviş Oral, Mehmet Metin, Ferhan Özmen, Ender Örnek ve Barbaros Dokumacı'nın beraatına karar verildi.
Sanıklar İbrahim Erdoğan, Hasan Çevik, Kemal Erhan, Mehmet Nazif Edin, İsmail Uğur, Salih Uğur, Cezmi Mutlu, Mehmet Tümer, Mehmet Tüysüz, Atilla Küçükyalçın, Mert Aygen, Emin Aydın Ünal, Şaziye Banu Ünal, Orkide Salar, Haydar Obalı, İlker Usluer, Hüseyin Ünver, Osman Kerim Sürücü, Ahmet Tatar, Mehmet Cumhur Çeken, Cenk Toparlaklı, Murat Özügüzel, Samiye Leyla Tekbulut, Handan Coşkun Aygen, Mehmet Sinan Karaaslan, Fuat İlker Çıkıkçı ve Vahide Ünsalan “suç işlemek için teşekkül oluşturmak ve bu teşekküle yardım etmek”; Mehmet Nazif Edin, İsmail Uğur, Salih Uğur, Kenan Yılmaz Ömürlü, Mehmet Oğuz, Hakan Adanalı, Haydar Obalı, İlker Usluer, Cenk Toparlaklı, Murat Özügüzel, Cezmi Mutlu, Ertan Çokşen, Fahri Örküp, Sedat Örküp, Barbaros Dokumacı, Mehmet Tümer, Mehmet Tüysüz ve Vahide Ünsalan “nitelikli dolandırıcılık”; İsmail Uğur, Salih Uğur, Fahri Örküp, Sedat Örküp, İbrahim Erdoğan, Mert Aygen ve Emin Aydın Ünal “rüşvet vermek” ve Aziz Demirhan Atasoy, Ertan Rıfat Telhan, Fikri Üçgül, Tamer Sehar ve Nurullah Albayrak hakkında “görevi kötüye kullanmak” eylemlerinden açılan kamu davasının, isnat edilen eylemlerle ilgili zaman aşımı süresinin dolması nedeniyle düşürülmesi kararlaştırıldı.
Haklarında, 756 sayılı TCK'nın “mal satışından kaçınmak” suçlamasından dava açılan İbrahim Erdoğan, Hasan Çevik, Kemal Erhan, Mehmet Nazif Edin, İsmail Uğur, Salih Uğur, Cezmi Mutlu, Mehmet Tümer, Mehmet Tüysüz, Mert Aygen, Emin Aydın Ünal, Haydar Obalı, İlker Usluer, Hüseyin Ünver, Osman Kerim Sürücü, Ahmet Tatar, Mehmet Cumhur Çeken, Cenk Toparlaklı, Murat Özügüzel, Samiye Leyla Tekbulut, Atilla Küçükyalçın, Vahide Ünsalan, Şaziye Banu Ünal, Orkide Salar, Mehmet Sinan Karaaslan ve Fuat İlker Çıkıkçı'nın beraatlarına karar verildi.
6 sanık hapis cezasına mahkum edildi
Sanıklardan Ender Örnek, “resmi evrakta sahtecilik” suçlamasından 765 sayılı TCK'nın ilgili maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay, “rüşvet almak” suçlamalarından da 7 yıl 9 ay 10 gün hapis cezasına mahkum edildi.
Sanık Derviş Oral “rüşvet almak” suçlamalarından toplam 11 yıl 8 ay, Ferhan Özmen aynı suçlamalardan toplam 7 yıl 9 ay 10 gün, Levent Yıldıran, Barbaros Dokumacı ve Mehmet Metin ise yine aynı suç isnatlarından 3 yıl 10 ay 20'şer gün hapis cezasına çarptırıldı.
Mahkeme Üyesi Hakan Oruç, Ender Örnek'e “resmi evrakta sahtecilik” eyleminden verilen cezaya muhalif kaldı.
Yargıtay 5. Ceza Dairesi, kamuoyunda “Neşter-1” olarak bilinen ve sosyal güvenlik kurumlarına kardiyoloji malzemesi alım-satımında yolsuzluk iddialarına ilişkin davada Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin kararını kısmen onamış ve sanıklar aleyhine kısmen bozmuş; bozma kararının ardından dava mahkemede yeniden görülmeye başlanmıştı.
Davanın geçmişi
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, sosyal güvenlik kurumlarına kardiyoloji malzemesi alım-satımında yolsuzluk iddialarına ilişkin olarak 2002'de “Neşter Operasyonunu” başlatmış, operasyon kapsamında tıbbi malzeme firması satıcıları, hekimler ve bürokratlardan oluşan birçok kişi gözaltına alınmış ve dava açılmıştı.
İddianamede özetle “sanıkların, devletin tıbbi malzeme fiyatlarını düşürmesi üzerine, çıkar amaçlı suç örgütü kurarak, tıbbi malzeme satışını durdurdukları, bu yolla halkın sağlığını tehlikeye düşürmek, ihaleye fesat karıştırmak, rüşvet almak ve vermek” suçlarını işledikleri iddia ediliyordu.