Güncelleme Tarihi:
Geçen yıl aşırı sağcıların evlerine yapılan baskınlarda Thüringen eyalet emniyet teşkilatına bağlı memurlar adeta savaş cephaneliğine ulaştı. İçi dolu iki Rus yapımı piyade tüfeği, iki adet UZI marka hafif makineli silah, iki adet Colt tabanca, mermi, muşta, sustalı bıçaklar…
Sol Parti milletvekili Martina Renner için bu baskında bulunanlar sürpriz olmadı. Renner'e göre sekizi Türk on kişinin ölümünden sorumlu tutulan Nasyonal Sosyalist Yeraltı terör hücresinin 2011 Kasım ayında ortaya çıkarılması Neonazi çevrelerde bir zayıflamaya ya da geri plana çekilmeye neden olmadı. Aksine aşırı sağcılar arasında, siyasî hedeflere ulaşmak için silah ve şiddetin gerekli olabileceği görüşü daha da güçlendi.
"NSU terör hücresini örnek alıyorlar"
Martina Renner geçen ay Federal Meclis’te verdiği soru önergesinde hükümete, aşırı sağ suçlarda ne sıklıkla silah kullanıldığını sordu. Renner önerge ve aldığı yanıtla ilgili şunları söylüyor:
“Bu tür soru önergelerini zaten bir tezimiz olduğunda veririz. Bu konuda da tezimiz, Neonazilerin NSU’yu örnek aldığı yönündeydi… (Soru önergesine) aldığımız yanıt gerçekten de korkunç ve tezimizi doğrular nitelikte. Çünkü 2012 yılında yani NSU’nun ortaya çıkarılmasının ardından 350 silahlı suç vakası olduğu ortaya çıktı. Bu, sayımlara başlandığı 2003 yılından bu yana en yüksek rakam. En yüksek rakam, 2004 yılında 234 olarak kaydedilmişti.”
Silahlı saldırılarda rekor artış
Neonazilerin işlediği suçlarda silah kullanılan vaka sayısı 2010 yılında 143 iken, 2011’de 224’e ve 2012’de 350’ye yükseldi. 2013 rakamları ise henüz kesin olarak bilinmiyor. Tabanca, kesici, delici silahlar, patlayıcı ve yanıcı maddeler, bıçaklı ve beyzbol sopalı saldırılar sicilde silah kullanımı olarak sayılıyor.
Alman hükümeti, soru önergesine verdiği yanıtta aşırı sağcıların silah ve patlayıcılara son derece eğilimli olduğunu, bunun çok büyük bir tehlike potansiyeli oluşturduğunu ve hükümetin bu durumu yakından takip ettiğini bildirdi. Aşırı sağ ve terörizme karşı oluşturulacak ortak merkezle, federal ve eyaletler düzleminde bilgi alışverişinin iyileştirilmesine çalışılacağı belirtildi.
"Ortada gerçek bir irade yok"
Aşırı sağ uzmanı siyaset bilimci Hajo Funke ise bu planın başarısına inanmıyor. Federal yönetim, eyaletler ve yerel yönetimler arasında gerçek bir ortak iradenin gözlemlenmediğini kaydeden Funke, Neonazi terörünü kontrol altına almanın tek yolunun ise tüm düzlemler arasında sağlıklı bir bilgi alışverişinden geçtiğini vurguluyor. Hükümetin aşırı sağla mücadelede somut bir stratejisi bulunmadığını belirten Funke, son derece tehlikeli Neonazi gruplara karşı ince bir strateji oluşturmanın zorluğuna işaret ediyor ve ekliyor:
“Bu noktada farklı bir mantalite gereklidir. Hatalarını görme, hatalarını kabul etme kültürü içeren bir mantalite. ‘Biz nerede yanlış yaptık ki, böyle silahlı bir grup, şiddet uygulayan bir grup bu kadar uzun bir süre izini kaybettirip, yarı yer altında varlığını devam ettirebildi’ diyebilen bir kültür. NSU grubuna karşı güvenlik makamlarının 14 yıllık fiyaskosu yeterince algılanamamış görünüyor.”
"Silah depoları"
Alman iç istihbaratı Anayasayı Koruma Dairesi'ne bağlı eyalet teşkilatlarının hükümete verdiği bilgiye göre, silah ruhsatına sahip aşırı sağcıların sayısı yaklaşık 400. Yapılan baskınlarda ele geçirilenlere bakılacak olursa Neonazilerin sadece küçük silahlar değil, makineli tüfeklere de sahip olduğu açıkça anlaşılıyor. Sol Parti milletvekili Martina Renner, yasadışı silahlarla ilgili soruşturma sonuçları veri bankalarına kaydedilse de faillerin ait olduğu grupların kayda alınmamasını eleştiriyor ve bunu ölümcül bir hata olarak değerlendiriyor:
“Bu silahları duvara asmak ya da arkadaşlarına hava atmak için bulundurmuyorlar. Bunlar en ağır suçların işlenebileceği silahlar ve Neonazi çevrelerinde muhafaza edilip hatta belki depolarda saklandığını düşünüyorum. Örneğin bir hücre oluşturulduğunda, eylemlere geçilmesi planlandığında kullanıma hazır olması için.”
"Yalan dolan ve rötuşlara son verilmeli"
Sol Parti milletvekilinin hükümete yönelttiği soruların belki de en can alıcısı aşırı sağcıların patlayıcı maddelere nasıl ulaşabildiğiydi. Ancak hükümet, bu tür bilgilerin kamuoyuna yansımasının, soruşturma makamlarının ellerindeki bilgilerle ilgili aşırı sağcılara tüyo vereceği gerekçesiyle bu soruyu yanıtlamadı. Martina Renner ise aşırı sağ şiddetin güvenlik makamlarınca hâlâ mühim bir şey değilmiş gibi gösterilmeye çalışıldığını, bunun hükümetin verdiği yanıtlarda da görüldüğünü belirtiyor. Sol partili milletvekili, “NSU cinayetlerinden pek bir ders alınmadığı açıkça görülüyor” diyor.
Aşırı sağ uzmanı siyaset bilimci Hajo Funke de hükümetin verdiği yanıtın sorunlu olduğu görüşünde.
“Güvenlik politikalarının içini bu kadar boşaltırsanız ve ‘Bu konuda bir şey söyleyemeyiz’ derseniz otomatik olarak şiddete hazır aşırı sağcıların hareket alanını genişletmiş olursunuz, ki sayıları da oldukça fazla.”
Funke, şu an hükümet ve resmi makamlarda değişime yönelik hiçbir istek ve irade görmediğini, gelecekte bu sorunları bertaraf etmek içinse Alman güvenlik mimarisinde kökten bir reformun şart olduğunu belirtiyor. Aşırı sağ uzmanı, “Yalan dolan ve rötuşlara artık bir son vermek gerek” diye konuşuyor.
© Deutsche Welle Türkçe